ÇOCUKLARA DA "NASIL
ANLATILDIĞI" çok çok önemli; ama "NE
ANLATILDIĞI" da...
Afrodisyas-Sanat
dergisinin kapağındaki "Nasıl anlatıldığı "çok çok önemli: ama
"Ne anlatıldığı"da cümlesi bana çok çarpıcı geldi. Bence yetişkin
edebiyat dünyasını çok düşündürmesi gereken, üzerinde uzun uzun tartışılması
gereken bir sav. Çünkü uzunca bir zamandır pek çok ünlü yazarın, çok satan
kitaplarında incir çekirdeğini doldurmayacak konulara sık sık rastlıyoruz.
Çoğu zaman büyük bir hevesle aldığımız sayın X yazarm, X kitabını büyük bir
hevesle okuyup bitirdiğimizde, "Eee.. ne anlattı şimdi bu?..."
diyebiliyoruz. Biz
yetişkinler bir kitabı okuduğumuzda; NE düşündüğümüz, NE hissettiğimiz, NE'yle
ilgilendiğimiz, NASIL düşündüğümüz, NASIL hissettiğimiz, kitapta
anlatılanlarla, kendimiz arasında NASIL ilişkiler kurduğumuz, kitaptaki
iletilerden yola çıkarak sorunlarımızı NASIL çözdüğümüz, kitabı KİMLERLE
paylaştığımız konularında özgür iradelere sahip bireyleriz. Biz, adı üstünde
yetişkiniz; eğer yazar bir şey anlatmıyorsa, ya da anlattıkları bize uymuyorsa
bir kez daha okumayız, gerekirse uyarırız veya eleştiririz. (Ya da ben öyle
olmamız gerektiğini düşünüyorum.) Ancak
çocuk dediğimiz varlık, yetişkin dünyasının ona sunduğu olanaklar ölçüsünde ve
ona açılan yolda gelişen bir varlık. Eğer bir çocuğa sürekli dogmatik bilgiler
içeren, onu öteki dünyalara, kendisi gibi inançlara sahip olmayan insanları
düşman gibi algılamaya yönelik masallar anlatır, öyküler ve romanlar
sunarsanız, hiç şüpheniz olmasın büyüyünce kendisi gibi düşünüp hissetmeyen
insanlara, saygı duyması, onlarla bir arada yaşaması mümkün olmayacaktır. Çocuk;
NE hissedebileceğini, NE düşünebileceğini, NE'yle ilgilenebileceğini, NASIL
düşünebileceğini, NASIL hissedebileceğini, kitaptaki olaylarla kendisi
arasında NASIL bir ilişki kurabileceğini, sorunların olası çözüm yollarının
NASIL ve KİMLERLE bulunabileceğini yetişkin dünyasından, onların yarattığı
kitaplardan, filmlerden, dizilerden ve doğal çevresinden öğrenir. Bu
öğrenme ortamında kitap en etkin ve değerli eğitim araçlarından birisidir.
Ülkemizde son on yılda patlayan çocuk edebiyatı piyasasına şöyle bir
baktığınızda, ne yazık ki, "çocuklar heyecanı seviyor" gerekçesiyle,
şiddeti konu alan çocuk kitaplarının sayısı çoğaldıkça çoğaldı. Birçok çocuk
kitabında, çocuklara paranın veya kasın gücünün çok değerli olduğu iletisi
yaygın olarak verilmektedir. Son yıllarda büyü ve sihirle her sorunun
çözülebileceğinin anlatıldığı çocuk öyküleri, masalları ve romanları da
gittikçe yaygınlaşmaktadır. Dogmatik
inançların, şiddetin, büyünün ve sihrin bu kadar çok anlatıldığı kitaplara
paralel olarak aynı konular başta çizgi filmler olmak üzere çocuk filmlerinde
de yer almaktadır. Pek çok çocuk kitabında yaşam tek boyutlu anlatılmakta,
mutlu olmak için çok fazla nesneye sahip olmak gerektiği iletisi verilmektedir.
"Çok tüketmek için her yol mubahtır" fikri, çocuklarımızın
zihinlerine, küçücük yaşlardan başlanarak çakılmaktadır. Hepimiz
biliyoruz ki özellikle 9 yaşa kadar çocuğun en yakın arkadaşı oyuncaktır.
Kitaplar ve filmler aracılığıyla sunulan tüketime dayalı, dogmatik, ya da
şiddet içeren iletiler, oyuncak piyasası aracılığıyla da pekiştirilmektedir.
Filmlerin, romanların değişik kahramanları, kahramanların kullandığı araç gereçler,
hatta mekânlar oyuncaklar biçiminde çocukların hizmetine sunulmaktadır. Çocuk
modacıları hiç geride kalmadan, bilginin, duyarlılığın, paylaşımın, barışçıl
yöntemlerle sorun çözmenin erdem olmadığı; şiddeti, büyüyü, sihri değerli
kılan bu öykü ve roman kahramanlarının giysilerini pazarlamayı sürdürmektedirler. Üzülerek gözlüyoruz ki; son yıllarda
, pek çok çocuk kitabı, çocuk filmi, çocuk tiyatrosu yazarının kalemiyle, düş
gücüyle, bilgisiyle yarattığı olay ve kahramanlar, emperyalizmin istediği, çok
tüketen, az düşünen, sorunlarını öteki dünyalara havale eden veya şiddetle
çözen insan tipinin oluşmasına hizmet etmektedir. Kitapçı vitrinleri,
oyuncakçı vitrinleri, çocuk giyim mağazaları, çocuk yayınları yapan hemen
hemen her TV kanalı, çocuklar üzerine oynanan, bu büyük oyunu çok açık gösteren
örneklerle doludur. Çocuklarımızın iyiye,
güzele, doğruya, paylaşıma, adalete, inan mamaları için her tür eğitim aracı,
şiddetin ve dogmatizmin etki alanına girmektedir.VO'li yıllardan beri çocuk
kültürüne dayatılan, "sorunlarınızı düşünerek, dayanışarak, paylaşarak,
bilgi edinerek, anlayarak ve anlatarak çözemezsiniz" iletisi artık çok
yaygındır. Kültür emperyalizminin yarattığı zihinsel soykırımın sonuçlarını,
günümüzde her gün sokakta, maçlarda, okullarda, evlerde ağır bir biçimde
yaşamaktayız.. Elbette
çocuklarımıza, onların gelişim süreçlerini göz önüne alarak yaşamı uygun bir
biçimde anlatabilen, NE yazdığının ve KİME yazdığının bilincinde olan çocuk
edebiyatçılarımız da vardır. Onlar insana olan inançlarını hiç kaybetmeden,
piyasanın iğrenç tuzaklarına düşmeden, edebiyat ve eğitim bilimlerinin bağını
yok saymadan gece gündüz yazmaktadırlar. Onlar küresel kapitalizmin dayattığı
baskılara direnmeyi bireysel olarak ve Çocuk Yazını Grubu, Çocuk ve Gençlik Edebiyatı
Derneği, Çocuk Vakfı gibi örgütlenmelerin çatısı altında sürdürmektedirler.
Hepsini saygıyla selâmlarken en büyük dileğim, sayılan az, ama yüreklerinde
çocuk, insan ve yaşam sevgisi çok büyük olan bu arkadaşlarımızın eserlerini
tanıyan anne ve babaların, öğretmenlerin, yayınevi sahiplerinin, Milli Eğitim
sorumlularının, medya yöneticilerinin sayılarının artmasıdır. Çünkü gelecek
kuşakların kimliklerini belirlemede, şu an yapacağımız seçimlerimiz etkili
olacaktır.
Temmuz - Ağustos/ afrodisyas-sanat – 21/ 22
AFRODİSYAS-SANAT
Edebiyat, Sanat veKültür Dergisi
Temmuz - Ağustos Sayısında Yapıtları yayımlananlar: İonna Kuçuradi - Kemal
Gündüzalp - Osman Bolulu - Ahmet Günbaş - Mehmet Sadık Kırımlı - Sevgi İyi - Nimet Küçük -
Nuran Direk- Tahsin Şimşek - Ali Dündar - Ahmet Zeki Muslu - Mucize Özünal - Nevzat Süer Sezgin - Erdal
Atıcı - Bülent Güldal - Sedat Şanver - Oğuz Tümbaş - Gülseren Engin - Atila Er - Hatice Oya
Kuzgun - Aydın K. Işıklar - Aydın Kırobalı - İhsan Topçu - Coşkun Karabulut - N.
Savaş Gündoğdu - T. Ayhan Çıkın - İbrahim Hakkı
Tezcan - Şenay Ekin - Nilüfer Altunkaya - Ali Gençli -
Yücel Barut - Ayten Çolakoğlu - Mehmet Genç -
Tan Doğan - Mehmet Rayman