"Karagöz ile Hacivat Neden
Öldürüldü?" adlı film, bilindiği gibi, Karagöz ile Hacivat üstüne tarih tabanlı
kurgusal bir film. Genel beğeni toplayan film, 1330 Bursa'sıda geçiyor. Bu
yazıyı, filmi genel olarak başarılı bulan ama eksiklerini de vurgulamak gerektiğini
düşünen bir bakış açısıyla kaleme alıyoruz. Filmde görsel buluşlar var.
Film, bir yandan güldürmeyi bir yandan düşündürmeyi başarıyor. Karagöz ve
Hacivat ölüme giderken, insan, onların gülünçlüklerine gülemiyor; filmin sonu,
buruk bir gülümseme bırakıyor. Film, Karagöz’ün işçi olarak resmedildiği bir
film olarak tanıtılsa da, Karagöz’ün işçiliği, filmde belirgin olmayan bir
yama-olgu. Karagöz, daha çok, bir girişimci olarak duruyor. Filmde, oldukça hoş
ötegönderimler var: Şamanın cami altına gömülmesi ve ayrıca, minareyi yapanın
Ermeni yapıcı ile yörük Karagöz oluşu da anlamlı. Sanatla az çok ilgili hemen
hemen tüm izleyicilerin ayırdına vardığı/ varacağı üzere, filmin sonlarında,
ünlü "Kaplumbağa Terbiyecisi" tablosuna gönderme var.
Film, ortaklaşa bir emeğin ürünü; filmde, birkaç kişinin yapım evresinde
üstesinden gelemeyeceği önemli ayrıntılar var. Yönetmenin ortaklaşa emeğe vurgu
yapıyor oluşu, film dünyasında az görülen, övülesi bir durum.
Filmin İngilizce altyazı çevirisi bir harika! Çevirmeni kutlamak gerekir.
Özellikle, Hacivat’ın Karagöz’e saymayı öğretme biçiminin çevirisi dikkat
çekiyor. Filmde, Eski Türkçe kullanıldığı için kimi sözler anlaşılmıyor. Belki
de film ekibi, günümüz Türkçe'siyle altyazı koymalıydı. Bu olmasa bile, en azından
şarkılara günümüz Türkçe'siyle altyazı konulsa daha iyi olabilirdi. Öte yandan,
film, bol küfürlü olduğundan ve kelleler uçup uçup durduğundan, çocuklara
izletilmemesini öneriyoruz.
Orhan Bey, din adına kan döken bir savaşçı olmasına karşın, filmde, yumuşak
yapılı bir insan olarak gösteriliyor ve Moğollar ise filmin kötü adamları
olarak ve vahşiler olarak gösteriliyor. Orhan Bey’in ve Ayşe Hatun’un ağzından,
İslam’ın, gönüllerin fethi olduğu ve bunun kılıçla olamayacağı söyleniyor; oysa
filmde, ne Karagöz ne Hacivat ne de bir başkası, "e o zaman neden kan
döküp duruyorsunuz?" diye sormuyor. Böylece, film ekibinin iyi niyetli
olarak tarihe soldan bakmaya çalıştığını ama yine de fetihçi Orhan Bey’i
olumladığını görüyoruz. Filmde Orhan Bey, neredeyse bir yalvaç (peygamber)
düzeyinde. Onun sözü son söz oluyor, tartışılmıyor ve Karagöz ve Hacivat ve
demek ki film ekibi, eleştiri oklarını bir tek Ondan esirgiyor. Köse Mihal,
Ayşe Hatun’a, halkını korumak için Müslüman olmak zorunda kaldığını söylüyor
ama buna karşın Orhan Bey’e filmde bir tırnak olsun dokunulmuyor.
Filmin vurgulamadığı nokta şudur: Moğolların sömürüsüyle, Osmanlı sömürüsü
arasında, yalnızca bir karmaşıklık düzeyi ayrımı vardır. Bunun ötesinde, ikisi
de sömürgecidir. Biri dindışı nedenlerle –ki bu dindışı nedenleri, Moğol
İmparatorluğu’nun tam bir resmi tarih anlatısını sunan "Cengiz Han"
dizisinde, sözgelimi, Müslüman hükümdarın Moğol elçisini durduk yere öldürmesi
olarak görürüz-, diğeri, dini yaymak için fetih yapmaktadır. Biri, önüne geleni
talan etmekte; ötekileri, İsacıları ve Musacıları ağır vergiler altında
ezmektedir (‘hak din’ sayılmayan inanışlara sahip olanların ne tür
uygulamalara maruz kaldığını da unutmayalım). Elbette, daha ağır vergiler
koyan, çöküş dönemindeki Bizans İmparatorluğu da söz konusudur.
Filmde, Orhan Beyin kuşatmasına direnen İznik halkıyla dalga geçilmektedir;
oysa, İznik’i vatan bellemişlerin İznik’i, demek ki vatanı savunmaları, ne sol
tarihyazımı adına ne de başka tarihyazımları adına, Osmanlı’nın din adına yaptığı
fetihlerden/ işgallerden daha aşağı görülemez.
Gerçekte, filmde, Orhan Bey’in ağzından "Ilımlı İslam" sunulmaktadır:
Egemenlerin Müslüman ama hoşgörülü olduğu bu toplumu resmeden filmin yönetmeni,
bir söyleşisinde, filmde, hoşgörü izleğinin işlendiğini belirtmektedir. Oysa
bu, "Ilımlı İslam"ın ta kendisidir. Peki neden birarada yaşamak,
yönetmek ve yönetilmek varken, başımızda din adına kan döken ve kendi dininden
olmayanlara daha ağır vergi koyan bir fetihçi olan bir toplumu hoşgörü toplumu
sayalım?… Hoşgörü toplumu, filmdeki gibi, Ermeni mimar (Misak), Yahudi kuyumcu,
henüz Türk-İslamlaşmamış Rum kesimler ama tüm bunların üstünde, bir Müslüman
fetihçinin bir bulamacı mıdır? "Hoşgörü toplumu" buysa kalsın…
Ayrıca, Orhan Bey’e muhalif olan Bursalı hiç mi yoktu? Olanların boynu
vurulmuştu da bunun için mi filmde yoklar? Filmde sergilenen, fetihçiye itaat
eden toplum imgesi, zaten egemenlerin hep istediği düzen değil midir?..
Filmde başkaldırı yok, çünkü halk da yok! Film, resmi olmayan bir tarih yaratmayı
amaçlarken, tarihi yine seçkinler üzerinden anlatması nedeniyle, bir yandan,
yönetmenin sanatsal eğitiminde önemli bir yeri olan Brecht’e ters düşmüş oluyor
–önderler üzerinden tarih yazanları eleştiren o ünlü Brecht şiirini
anımsayalım-, bir yandan da seçkinler üzerinden tarih yazımını bir kez daha
olumlamış oluyor. (Filmin yönetmenine bu soruyu yönelttiğimizde, “tarihte ‘halk
imparatorluğu’ diye birşey yoktur ki” diye yanıt verdi; umarız bu yorumu doğru
anlamıştır/ doğru anlatabilmişizdir.) Filmde başkaldırı, yalnızca sanatta,
Karagöz-Hacivat’ta... Sanat alanı dışında başkaldırı olmayışı, belki yine,
yönetmenin yetiştiği sanat çevresiyle ilişkili...
Yukarıdaki eleştiriler belki de fazla ağır oldu. “Karagöz-Hacivat’ı anlatan bir
filmde başkaldırı niye olsun ki?” denebilir. Sahi, bu film, neyi amaçlıyordu ve
izleyici kitlesi olarak hedefledikleri kimlerdi? Konuşmalarda bol bol küfür
olduğuna göre, belki de, hedef kitlesi içerisinde biz yokuz da, o nedenle
eleştirip duruyoruz...
Film, Karagöz-Hacivat konusunu almış, üstüne tarih tabanlı bir kurgulama yapmış
ve günümüzde bu tür konulu çokça filmin tersine, düz anlatımı yeğlemiş. Filmde
ne geriye dönüşler var ne de izleyicinin doldurması için bilinçli olarak boş
bırakılmış anlamsal yarıklar. Film ekibi, başka türlü bir halk masalı anlatımı
için, Paracanof’un "Aşık Garip" filmine bakabilirlerdi.
Film, tamam, tarih tabanlı bir kurgu. Ancak, Orhan Bey gibi tarihsel
kişilikleri adıyla andığı için, bir gerçek yanılsaması yaratmış oluyor. Filmi
eleştirmeye başladığınızda, size “o dönem Osmanlı böyleydi” vb. gibi tarihsel
yanıtlar geliyor. O zaman, “Karagöz-Hacivat da tarihte böyle değildi” deyip biz
de işin içinden çıkabiliriz. Ama çıkmadan, Karagöz-Hacivat’ın neden kesilip
1330 Bursa'sına, daha doğrusu, 1330 resmi Osmanlı Bursa'sına yapıştırıldığını
bilmek isterdik. Karagöz-Hacivat, yönetmenin de üzerinde çalıştığı "Babai
Ayaklanması" döneminde geçseydi, belki daha da anlamlı olurdu. O zaman
"Ilımlı İslam toplumu" yerine, değişik dinlerden ve uluslardan halkların
Anadolu’daki o büyük ortak ayaklanmalarının içine girmiş olurduk. Bu
yapılsaydı, birarada yaşamanın (daha) güzel bir dışavurumu belki de olmazdı.
Ama Babailer nere, 1330 resmi Osmanlı Bursa'sı nere...
Ülkemizde okuma oranı düşük olduğundan, birçok izleyicinin konuyu hiç
araştırmayıp filmde anlatılanların gerçek olduğunu sanacağını düşünüyoruz.
Yönetmen, bu konuda, tersine, “bizim tarihimizi yanlış anlatıyorsunuz” türü
eleştiriler aldığını belirtti. Bu eleştiriyi yöneltenler, Tarkan, Malkoçoğlu
türü bir film beklemiş olmalılar. Onlarınki belki de böyle bir hayal
kırıklığı...
Bu gerçeklik yanılsaması sorununun filmin en temel sorunu olduğunu düşünüyoruz
ve Orhan Beyin sorduğu gibi, biz de ama bu kez Doğu Karadeniz ağzıyla, film
ekibine soruyoruz: “Bu filum, gerçek midur oyun midur?” Gerçek olsa da izledik, film
olsa da izledik...
Elinize sağlık... Eleştirilerimize karşın, film, büyük bir ortaklaşa emeğin
ürünü olan önemli bir film. Yeni filmleri merakla bekliyoruz...
Cumartesi, 23 Haziran 2007
Hacivat Karagöz
Neden Öldürüldü? Yönetmen Ezel
Akay Senaryo Levent Kazak, Ezel
Akay
Oyuncular
Haluk Bilginer-Karagöz
Beyazıt Öztürk-Hacivat
Şebnem Dönmez-Ayşe Hatun
Güven Kıraç-Pervane
Levent Kazak-Dimitri
Ayşe Tolga-Nilüfer Hatun
Ayşen Guruda-Ana
Altay Özbek-Çoban
Hasan Ali Mete-Küşteri
Serdar Gökhan-Köse Mihal
Ragıp Savaş-Orhan Gazi
Filmin Türü:Komedi Orijinal Adı: Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? Yapımcı Firma: İFR İstisnai Filmler Yapım Yılı: 2005 Çekim Tarihi:25 Agustos – 6 Ekim 2005 Yapım Ülkesi: Türkiye/ Bursa Orijinal Dili: Türkçe Filmin Süresi: 110 dakika Resmi Sitesi: www.hacivatkaragoz.com Dağıtıcı Firma: Özen Film Maliyet:4.000.000 YTL Vizyon Tarihi:17.02.2006
Film Hakkında
Çekimlerine 25 Ağustos 2005’de başlanan “Karagöz ve Hacivat Neden Öldürüldü”
filminin hazırlıkları 7 ay sürdü. Dekor, kostüm ve aksesuar sorumlularından
oluşan sanat grubu şubat ayından başlayarak yoğun bir dönem araştırmasına
girişti ve 14 yy’a ait giysi, aksesuar ve mimari ile ilgili bilgi ve görsel malzeme toplamaya başladı.
Dekor grubu şehrin üç boyutlu modellerini çizdikten sonra haziran ayı ile
birlikte Bursa’nın Orhaneli ilçesinde 6 dönümlük bir arazi üzerine, 10.000
m2’lik duvar alanı olan bir 14. yy Bursa şehri kurdu. Bu dekorun kurulabilmesi
için 85 kişi çalıştı. 15.000 mt. demir, 350 ton yer taşı, 3.000 mt. ahşap plaka Kemer ve sütunlarda kullanılmak amacıyla 10 kamyon
strafor, 3000 torba alçı, 150 m3 beton, 50 kamyon kum kullanıldı. Yerin 1.5 mt.
altından kömür kapağı taşı çıkarıldı, şehrin kurulduğu yere 1,5 km uzaklıktan su, 2 km. Uzaklıktan elektrik getirildi. 10 adet duş yeri ve
8 tuvalet inşa edildi. Ekip için bir açık hava sineması kuruldu.
Kostüm ve aksesuar grupları da filmde kullanılacak olan kostümlere ve
aksesuarlara ilişkin çizimlerini tamamladı, üretim Bursa ve İstanbul’daki iki
atölyede gerçekleştirildi. Oyuncular ve 1500 figüran için 450 şapka, 450
ayakkabı – çizme, 450 kemer, 100 zırh, 100 miğfer ve 2000 parça kostümüm tasarımı ve üretimi yapıldı.
Konu
Filmde olaylar 14. yy’da Bursa’da geçer. Anadolu’daki bütün devlet ve beylikler
Moğol saldırılarından yılmış, halk akın akın Mogollar'dan kaçıp Bursa’ya
yerleşmektedir. Anadolu’da bulunan devletler ve beylikler Mogol akınları karşısında darmadağın olduğundan
Bursa aynı zamanda çeşitli devlet ve beyliklerden gelen yönetici sınıfın da sığınma
yeridir.
Osmanlı Devleti’nin temellerinin atıldığı bir dönemdir.
Karagöz, Moğol vergi memurlarından kaçıp annesi ile Bursa’ya yerleşmiştir.
Cahil ancak çok zeki, özellikle de kızdığında söz ve hareketleri ile
etrafındakileri gülmekten yerlere yatıran bir Türkmen göçeridir. Bursa’da
kendisine iş ararken annesi taşın sırrını (çimento) ona öğreteceğini söyler. Bu sır Karagöz’ün yeni geldiği şehirde iş bulmasına yardımcı olacaktır.
Hacivat ise devletler arasında haber götürüp getiren bir postacıdır. Zeki,
lafazan, sefahat ve eğlenceye düşkün bir fırsatçıdır. Düştüğü zor durumlardan
konuşması sayesinde kurtulur. O da konuşma becerisiyle Moğol’dan kellesini
kurtarmış ve Bursa’ya gelmiştir. Karagöz’ün hasta ineğini satın alır ve böylece
tanışırlar. Karagöz’deki doğal yeteneği görür ve fırsatçılığını kullanarak
bundan şan, şöhret ve para için yararlanmak ister.
Kendisi sürekli savaşta olan ve zaman zaman şehre gelen Orhan Gazi, Bursa
şehrine kendi ismi ile anılacak bir cami yaptırmak istemektedir. “taşın
sırrını” bildiklerini söyleyince Karagöz ve Hacivat birlikte bu cami inşaatında
çalışmaya başlarlar.
Karagöz ve Hacivat bir araya geldiğinde konuşmalarına,
atışmalarına herkes çok gülmekte, etraflarındaki insanlar onlar sayesinde çok
eğlenmektedir. Bu yetenekleri onların şehirde tanınmalarını ve birden ünlü olmalarını sağlar.
Şehrin ileri gelenlerinin düzenlediği davetlere muhavere için “komedyen” olarak
çağrılmaya başlarlar. Bu davetlerde şehrin ileri gelenleri, din adamları ve
devlet adamları da dahil olmak üzere herkes hakkında o kadar atıp tutar,
herkesi öyle alaya alırlar, günahlarını yüzlerine vururlar ki, insanlar tarafından sevilmeyen ve istenmeyen kişiler haline
gelmeye başlarlar.
Cami inşaatının bir türlü bitmek bilmemesine bir de Karagöz ve Hacivat’ın
herkesle dalga geçmeleri, herkese laf dokundurmaları eklenince kurulmakta olan
devlette yer kapmaya çalışan eski Selçuklu veziri Pervane için onların ölüm
fermanını Orhan Gazi’ye imzalatmak zor olmayacaktır.