Galatasaray Meydanı. Her günkü insan yoğunluğu. Telaş, sevinç içinde öğle sulan... Tünel'den gelen kırmızı beyaz tramvayın çıngırak sesi, Kültür Merkezi önünde olduğunu müjdeliyordu... Tramvay rayları çevresine öbeklenen ağaçlar, İstiklâl Caddesine daha bir güzellik katıyordu. Omzundaki kamerasını sağlamlaştıran Akın, elindeki mikrafonun kablolarını düzelten Ayşe'ye baktı. Kıvırcık saçlarını kulak ardına parmağıyla yaydı. Kara
gözlerini örten, küçük burnunu rahatsız eden saçlarını kiraz dudakları, inci
dişleri arasından sıcak nefesini üfledi. Canı sıkıldı.
Saçları dökülmüş, sakalları inadına gür olan Akın'a baktı. İkisi de otuzundaydılar. Özel bir televizyonun haber servisinde, muhabir olarak çalışıyorlardı. Gün içinde yurttaşlarla söyleşiler yapacak, ilginç sözleri haber bültenlerinde yayımlayacaklardı. Zevkle yapıyorlardı işlerini...
Galatasaray Lisesi önünde iki Rus kızına uzattı mikrofonu Ayşe. Balerin gibi ince, uzun, narin, zekiydi kızlar. Türkçe konuşuyorlardı. Sarı saçları omuzlarına dökülmüş, mavi gözleri dalgın söyleşirken, ojeli parmakları küçücük burunlarını okşuyordu.
"Savaş istemiyoruz. Savaş insanlığın sonu demektir. Körfez savaşı
sonrası Türkiye'nin sıkıntısını biliyoruz." dedi İrina. Çocuk doktoruymuş. Yanındaki de kardeşi eczacı Tatyanna.
Ayşe ne kadar bilinçli olduklarını düşündü. Dudağının ucuna geldi. Soracaktı. Bu bilinçle neden buralarda ufalanıyorsunuz
diyecekti. Ekonomik olduğunu O'da biliyordu...
"Doğru." dedi Ayşe. "Savaş, krizin baş nedeni oldu."
Akın, kamerasını güzel kızlara daha yaklaştırıyor, söyleşiyi kayıt ediyordu.
"Türkiye gençlerinin de savaş istemediklerini, istemeyeceklerini umuyoruz." dedi iki kız kardeş. Teşekkür etti Ayşe. İnce parmaklar birbirlerini sıktı. İnce dudaklar birbirlerine gülümsedi...
İstiklâl Caddesindeki söyleşiyi gören yurttaşlar televizyonda görünmek sevdasına Akın'ın, Ayşe'nin çevresinde öbeklenmişlerdi. Ayşe onlara da uzattı mikrofonu. Görüşlerini aldı.
"Şimdi abla. Savaş çıkınca dolar fırlıyor, bundan özenen hükümet her şeye zam yapıyor. Bu sefer ne oluyor. Vatandaşın tansiyonu
fırlıyor." dedi çiçekçi Ali. Balıkpazarı'ndaki tezgâhını bırakarak gelmişti kamera karşısına. Kokoreççi Ömer atıldı bu kez.
"Millet
zamları da acı yiyor, kokoreci de. Ne mideymiş ama." "Hanım kızım evladım. İkinci Cihan Harbinde ülkemiz savaşa girmedi. Karneyle ekmek yedik. Ama
Mehmetçiğimizin burnu bile kanamadı.
Şimdiki politikacılara bakıyoruz. Amerika'nın dolarları için dansözlük
yapacaklar neredeyse. Milliyetçiliğimizi,
Müslümanlığımızı unutmamalıyız değil mi ya..." dedi öğretmen emeklisi Kadriye Hanım.
"İki kez
yaşanan ekonomik kriz yüzünden sarsılmayan sektör
kalmadı diyebilirim." dedi bankacı Yavuz Bey.
"Aylardan beri iş arıyorum. Yok bulamıyorum. Girmediğim delik kalmadı. Başvurmadığım firma kalmadı. İş Bulma Kurumu bile bizleri başından atıyor." dedi engelli Zeliha kız. Koltuk değneklerine abanarak konuşuyordu. Kalın çerçeveli gözlüklerinin
ardından çilli yüzü, cimcime gözleri pırıl pırıldı...
Akın söyleşiyi kayıt ediyor, Ayşe mikrofonu yurttaşlara uzatıyordu.
"Emeklilere yeni yılda zam yaptılar. Sevindik. Bir de ne görelim. Adamlar gözümüzden sürmemizi çekmişler. On günde, on beş
günde bir, zam yapıp duruyorlar. Bu takiyyecilik değil mi sizce hanım kızım. Sahtekârlık değil mi? Biz de keriz değiliz ama. Lütfen..." dedi emekli Rıza Dayı. Takma dişleri sinirden takırdayıp duruyor, titreyen eli, bastonunu sarsıyordu...
"Hanımefendi bir yıldan beri maaşıma zam yapmadı patron. İşten de
atmadı ama ev sahibi kiraya zam yaptı. Yeni evlendim. Gözüm
korkuyor." dedi sigortacı Engin Bey.
"Savaş çıkarsa katmerli zamlar gelecek." dedi üniversite öğrencisi Selin, "yoksulluğun kader olmadığı anlaşılsın
artık."
"Faturalarımı, vergilerimi ödeyemiyorum. Dükkânım rahmetli babamdan kalma olmasaydı kalpten ölürdüm." dedi berber Mehmet Amca. Terli alnını mendiliyle siliyor, diliyle dudaklarını
ıslatıyordu...
Beyoğlu postanesinin önünde coplu polisler yığılmıştı. Polis
minibüsünün telsizi anons edip duruyordu. Mavi sinyal lâmbası açıktı. Heykelin çevresi, sivil polis kaynıyordu.
Akın ve Ayşe söyleşiyi kestiler. Kültür Merkezi kitabevine doğru
yürüyorlardı. Omzundaki kamera açıktı Akın'ın.
Ellerindeki sopalarla yürüyüşe geçen gençler, Amerika, Avrupa Birliği, küreselleşme, savaş, sömürgecilik, işsizlik üstüne slogan atıyorlardı. Galatasaray Lisesi önünde basın bildirisi okumaya başladılar. Slogan, ıslık, alkışlar eşliğinde protesto gösterisi yapılıyordu. Yaya ve taşıt trafiği duraksamış, insanlar korku dolu gözlerle izliyorlardı...
Robocop'lar coplarını çektiler. Kalkanları başlarına siper edip yürüyorlardı göstericilerin üstüne. Çığlık, sövgü, slogan, tekme, cop sesleri inletiyordu meydanı...
Akın,
kamerasını çalıştırıyor görüntüleri kayıt ediyordu. Ayşe üzüm karası gözlerini
dehşetle açmıştı. Öbür gazete ve televizyonlardan ulaşan muhabirler,
kameramanlar çevreye dağılmışlar, görevlerini yapıyorlardı. Flaşlar
patlıyordu. Polis otobüsü ara sokaklardan meydana girmişti. Kollan bellerinde
bükülen, başlan dizlerine dek bastırılan göstericiler, tekme tokat atılıyordu
otobüse. Havalandırma camlarından ellerini çıkarıp zafer işareti yapıyor,
slogan atmayı sürdürüyorlardı.
Üniformalı
polisler megafonla dağılmalarını söylüyordu çevre esnafına. Yurttaşlar, sivil
polislerce uzaklaştırılıyordu. Ani bir çılgınlık sonucu silahlar patlayabilir,
kan dökülebilirdi...
Ayşe,
ağacın dibinde bir kuş gördü. Yaklaştı. Dudakları acıyla gülümsedi. Kanadı
kırık yaralı bir güvercindi bu. Kırmızı kanı gagası ucunda öbeklenmiş, beyaz
tüyleri ala bulanmıştı. El etti Akın'a. Kamerasının objektifi beyaz güvercini
çekiyordu...
Cebindeki kağıt mendili çıkardı. Ayşe. İki adet
aldı. Avuçiçini kapladı kağıt mendille. Kanadı kırık güvercini eğilip aldı
yerden. Beyaz güvercin ürküyordu. Kim yaralamıştı bu güvercini. Hangi hoyrat
eller kıymıştı beyaz güvercine. Gagasında biriken kan, kaldırım taşlarına
damlıyordu. Akın, güvercini kameraya alıyordu.
"Savaşa Hayır. Savaş istemiyoruz. İşsizlik, açlık, yoksulluk
istemiyoruz" diyen gençler, protestocu grup, sövgü eşliğinde polis
otobüsüne alınıyordu.
Kanadı Kırık
ISBN: 975-7163-25-2
Sone Yayınları, 2004, Öykü Dizisi 04