80'li Yıllar ve Şiirin Kozası

 

 
       

Ülkemizde 1980 sonrası yazılan şiir üzerinde pek çok konuşuldu, tartışıldı. Bu tartışmalar halen sürüyor, sürecek. 80 sonrası şiirin bu denli konu edilmesinde kuşkusuz ülkemizde şiirin bir değişim ve başkalaşım süreci içinde olmasının büyük payı var, Bu sürecin henüz tamamlanmamış olması sağlıklı bir değerlendirme için engel teşkil etse de, bazı verilere dayanarak çıkarımlar yapmak mümkün.

Günümüzde, 80 öncesine nazaran çok farklı bir çok şiir anlayışının olduğu, karmaşık bir şiir ortamı söz konusu. Şiir yayınlayan dergi, yayınevi ve şair sayısı fazla. Usta şairlerden birebir etkilenme ye­rine daha mesafeli bir duruş ve geleneği sorgulayarak özümseme ve yararlanma ön planda. Birikimi yoğun bir algılama çabası ve çok yönlü bir arayış var. Yanısıra, yenilikçilik adına içtenliksiz ve toplumsal arka planı yok sayan ve hayat karşısında takınılması gereken bütünlükçü tavrı önemsemeyen, postmoder­nist anlayışın kaosunda savrulan şiirler de üretiliyor

Çok daha dinamik bir şiir ortamı oluşmasına karşın, sıradan okurun şiire ilgisi azaldı. Bunda, geniş kitlelerin ekonomik gücünün azalması bir etken olarak görülebilirse de şiirle oku­run buluşmasını önemsemeyen bir anlayışın gelişmesinin yanısıra, 80 sonrası oluşan medyatik düzenin, kitlelere enjekte ettiği kültürsüzleştirme politikasına yönelik anlayışın da payı büyük. Kötü ya da ortalama şiirler iyi bir pazarlama yöntemiyle sunularak ortamı işgal ediyor. İyi şiirler arka planda kalabiliyor. Şaşkın okur şiirin değil, reklamı yapılan ismin peşinde. Kişilerin öne çıkması, okurun doğrudan şiirle ilişkiye girmesini engelliyor. Medya, sorumsuz bir biçimde yazını yönlendiriyor ve belirliyor.

Eleştiri kurumu, Akademik ortamın dışında ve son derece yeter­siz. Akademik ortamın yazınsal eleştiriye prim vermemesi, eleştiri kurumunun ciddiyetten uzak işlemesine hatta işlememesine neden oluyor. Bu durum 80 sonrasında sıklıkla görülen ve bence olumlu bir olgunun da nedenLEleştiri yokluğu, ya da yetersizliği, şairleri düzyazıya ve şiirin sorunlarına yakınlaştırdı.

            Gerek söyleşilerde, gerekse yazılı basında bir çok şair, şiir kuramı, şiirin sorunları ve yazılma sürecine ilişkin söyleşiler yapıyor, yazılar yazıyor. Bu anlamda ciddi bir kurumlaşma mümkün değilse de, şiirin oluşum süreci bağlamında inceleyen, araştıran ve kafa yoran şairlerin varlığı önemli bir olgu.

Peki, 80 sonrası, böyle bir ortamın dışında başka neler getirdi şiirimize?

80 öncesi Türk şiirinin egemen kanadında baskın olan anlayış, içeriğin her şey demek olduğu, biçimi içeriğin belirlediği anlayışıydı. Bu anlayış doğal ki, şiiri şiir yapan ögelerden ödün vermeye kadar varıyordu. Şiir adeta demirden bir kozanın içine sıkışıp kalmıştı. Bu anlayışı besleyen toplumsal heyecan, 80 sonrası yerini kuşkuya ve belirsizlik ortamına bıraktı. Şiiri şiir dışı kültürlerle açıklayan yaklaşımın ortamdan çekilmesi, şiirin kendi içine çekilerek kendini sorgulaması sürecini de beraberin­de getirdi. Biçimin şiirdeki önemİ, şiir dili, içerik kaygısının şiirdeki tahribatı v. b. konular bu sürecin belirleyenleri oldu. Konuşuldu, tartışıldı, yazıldı. Bugün artık, şiirin içeriğini oluşturan ögelerin, (tarih. şair. güncel olan v.b.) şiirin açıklanmasında tali ve başvurulabilir farklı kültürel disip­linler olduğu kabul edilmektedir. Kanımca bu durum. şiirdeki değişimin yanında, şiir adına 80 sonrası kazanılan  bir şeydir. İyi bir içerik yaratmak, bir bilgelik, bir ermişlik işidir ama iyi içerik asla iyi bir şair yaratmamıştır. yaratamaz. Şiiri. şiir yapan asli öge biçimdir. Biçimse.ritim. ölçü (içsel ya da dışsal). ahenk gibi etki unsurlarıdır. Bin­lerce yıldır yazılan şiirlerde konu ve içerik hemen hiç değişmemiş olmasına karşın yazılan her şiir yenidir. Çünkü yeni bir biçimdedir. Bir tek anlam bile sonsuz kez çoğaltılabilir ve yeniden yazılarak yeni kalabilir ama hep yeni bir biçimle yeniden yazılarak. İşte bu biçim arayışı. şairde var olan yeni bir şey ya­ratma özgürlüğüdür. Ve bütün bu toz duman içinde 80 sonrası şiirinde kendini gösteren en önemli kazanım bence budur.

80 sonrası dönemin şiirimize getirdiği önemli bir diğer kazanım ise, Türk şiir geleneğinin 80 öncesi gözardı edilmiş çeşitli akımlarının getirimlerinden yararlanılarak şiir dilinin sınırlarını zorlayıcı çalışmalar içine girilmesidir. Kullanılan dilin ötesine gitme, farklı bir ritim yaratma isteğiyle arayışı buluşturma. Şiir geleneğimizde zaten var olan öğeleri kullanarak yeni bir gele­neğin temellerini kurma çabası. Cesaret ve gözüpeklik. geleneği yeniden yaratmanın karmaşık biçimleriyle hesaplaşma.

Elbette devasa bir geleneği olan şiirimizde. hemen her tür şiir tekniği en iyi örnekleriyle mevcut. Ama tam da burada, 80 sonrası şairlerince bu tür şiir tekniklerinin yeni arayışlarla beslendiğini söylersek. 80 sonrası şiirini hafifsemek pek kolay olmadığı ortaya çıkar.

Platon'dan bu yana. şiirin sanatsal bir edim olduğunu savunan­ların gizli direnişini anımsayarak, 80'den sonrasına damgasını vuracak olanın bu gizli direniş olduğunu da söyleyebiliriz. O ki şiir evrensel aklın yol göstereni. insani olanın içrek şarkısıdır, kalıcı olanın bilicisidir: Güncel olanı sadece bir motif olarak içinde barındırmayı da bilecektir.

Ülkemizde. 80 sonrası şiir için şu aşamada söylenebilecek son şey ise, "şiir için olması gerekeni geç de olsa gündeme taşıyan bir dönemin diri şiiridir" olmalı. İçinde yer aldığım ve anlayışımı de­rinden etkileyer. açımlayan bu dönemin, algısını. Açık tutan şaire, katışıksız bakışı sunabilecek verilerle yüklü olduğudur. Şairin kendini özgürce şiire sunduğu ve şiirin kirlenmesi olgusu­nu en aza indirgeyerek katışıksız şiir bilincini geliştirecek bir şiir anlayışının şiirin ülkemizde kozasını yırtarak evrensel kültür içinde yerini almasını sağlayacak, verilerle...


  
  Ayten Mutlu