Ayrılıkların acısı
daha bitmeden de yaşanıyor. Mutluyken hüzünler çöküyor insanların üzerine.
Kapılıp gittiğimiz bu akışı içinde sadece sorular yaşatıyor bizi.
Ne neden nerede nasıl
neredesin…
Boris Vian’ın bir
sözü vardı.
Örneğin bir trenden
istediğiniz yerde ininiz-diye.
Bir gün bir trenden
istediğimiz yerde inemeyeceğiz.
Çok uzun yollar
gitmişimdir. Bir gün yorulup motorumu bir benzinciye çekip oradaki çimenlere
uzanıp uyuduğumda huzur orada mıydı? Ya da anneannemin köyceğizdeki evinde bir
haftadan fazla kaldığımda beni bunaltan o rahatlık mıydı?
İlişkilerden
boğuluyorum.
Koca harflerle
yazıyorum artık
Tadilat nedeniyle
AŞKA kapalıyız…
Erkekler kadınlardan
kaçar oldu artık. Tek başına yaşamak, bulaşık makinesi çamaşır makinesi...
-Alo
anne, ıspanak nasıl yapılır?
-Şimdi oğlum sen en
iyisi marketten yıkanmış ıspanak al. Yoksa sen yıkayamazsın böbreğinde taş
olur…
- diye bağırır çiftliğinde hayat
babanın…
Eskiden kadınlar
çoraplarına bakarlardı erkeklerin. Elleri temiz miydi? Acaba beni mutlu eder
miydi?
Şimdi ise hepimiz bir
mucizenin peşindeyiz. Annelerimizin babamızın verdiği harçlıkları
biriktirip,iki üç bilezik satarak ev alma devri geçti artık.
Hanım getir
bilezikleri satalım demek aklına mı gelmiş hiç dedelerimizin. O altınlar hep
vardı. Harcanmazdı. Şimdi ise cümleten açız. Piyango, at yarışı,loto ve hatta
sayısal peşinde herkes. Sanki keyfe alıyormuş gibi alınıyor ve hırsla kazınıyor
kazı kazanlar. Aha,50 kuruş çıktı. Hemen bir tane daha ver. Kumarın kuruşu da
milyonu da aynı. Geliyor ve sermayeyi kurtardık bununla yetinelim bari
denmiyor. Bana çıkmaz. Bana da çıkmaz,ne güzel gel evlenelim çocuk çıksın bari
hesabındayız. Kadersizliklerimiz kader olsun diye-DAVUL DENGİ DENGİNE demiş ya
dedelerimiz. Hay senin dedeni si....!.. Demese olmaz mıydı da ben gidip Billur
Kalkavan’ı alsaydım. Manyak onu ne yapacaksın yoğurt oldu o abla. Bari git adam
gibi birini alamadığına yan. Paris Hilton olsun mesela. Hadi len o baksa da ben
ona bakmam,at gibi karı. At ya. O zaman ona oyna bu sefer altılıda. Dedelerimiz
ne demiş,damlaya damlaya bok gibi fatura gelir. Gerçekten ya. Hamam mı oğlum
benim ev. Elli ye te le su parası gelmiş. Ben ki yıkanmayı sevmem,su dokunsa
eririm,kaçak mı var nedir? Vardır be
-diye bağırır çiftliğinde hayat babanın.
Ev demiştik. Ev
sahibi olan kiracılar önce diğer kiracının ağzına sıçarlar. İntikam vaktidir.
Sıra onlara gelmiştir. Bir zamanlar fakir ama gururlu bir kiracı vardı ya o
benim. Hay senin ebenin o zaman. Morgıç ile aldığın evi bana kiraya verip
taksitleri ödeyeceksin değil mi abi. Bir ödemedim mi sıçtın sen.İstesem ben de
alırdım ama keriz miyim ben. Ömür boyu ödeyecek kendi evimde kiracı
olacağım.Sonra ben birkaç ay ödemezsem devlet baba gelip paşa paşa alacak evi
ve kıçıma sokacak yeni yaptırdığım şömineyi. Oysa kiracı olurum. Bir yıl ödemem
kirayı -sıkıysa çıkartsın beni. Kaç mahkeme sürer be beni atmak o evden.
Almayacağım ev. Piyango çıksın on yıllık kiramı peşin ödeyip yine burada
oturacağım. Bana ne ya elin evinden
-diye bağırır çiftliğinde hayat babanın.
Para parayı karı
karıyı çeker-derler dedeler. Bu dedeler çağdaş dede demek ki.E haklılar be
kardeş,paran varsa parayla oynuyorsun. Ve bir kadın bir diğer kadının kokusunu
takip ediyor. Abaza olan hep öyle kalmaya devam ediyor.
Hesap gelmek
üzereyken tuvalete gidenlerdir gece sonunda ayna karşısında boş boş duranlar. E
birader yediğin yemeğin de tadı mı kaldı o kadar sıkıntıyla. Çıkma kardeşim.
Bir rakı al biraz peynir zeytin,aç ibo show’u,karşımda ibo söyledi ben içtim
dersin. Aynı şey be. Hem daha ucuz. Hem tepende sana istemediğin mezeleri
haşırt diye sokan garson da yok.Bu garson denilen arkadaşların feci burnu var
parayı da parasızlığı da hemen anlıyorlar. Ama parası az olana daha ilgi yapıp
onu soymak daha eğlenceli galiba. Ulan şu dalamaya ezilmeyelim bir yirmi kağıt
bahşiş verelim hesabı
-diye bağırır çiftliğinde hayat babanın.
Eskiden Allah babaya
dua ederdik uyumadan önce. Sevgisi içimize aşılanmıştı. Her sabah da okulda
Atatürk’e şükreder and içerdik-ama sapla saman birbirine karışmazdı.şimdi sap
kimin kıçına girdiyse,yavaş yavaş içimizde sevgiler ölmeye başladı. And içmek
yerine başka şeyler farz oldu. Farzımahal Allah baba da bize yalan oldu. Öyle
bir tepki verdik ki damarımıza basıldığında, inadına rakı, inadına şarap ver
ulan
-ramazanda.
Kalkın gidelim
arkadaşlar desek nereye gideceğiz ki.
Trenden insek nerede
ineceğiz. İndiğimiz yerdeki biz de yine aynı biz değil miyiz.
Ne huzur kaldı
içimizde ne de sevgi.
-Kocam bana aylardır
elini sürmüyor Ayşe.
-Benimki de öyle.
E sürmez tabii abla
sana el mel. Baksana Pazar yeri gibisin. Bunca dırdıra adam seni niye
ödüllendirsin?
Gülümseyen herkes
yalan söylüyor gibi geliyor artık.
Orası kolay
aaabi-denildi mi anlıyorum ki oradan girecek bize kazık. Kolay olsun
istemiyorum.Olmasın kardeşim. Ben daha mutluyum o zaman
-diye bağırır çiftliğinde
hayat babanın.
Bu fotoğraftaki adamı
tanıyor musunuz bayım.
Evet hiç yabancı
değil. Ama ama bu sizsiniz.
Benim ya,neymişim
değil mi bir zamanlar. İşte onu arıyorum ben. Biliyor musunuz acaba neredeyim?
|