Ben bir sonraki durakta
iniyorum. "Seni terk ediyorum"
diye söylendi adam barda. Bar boştu. İki masa vardı. Birinde tek ve şık bir adam, diğerinde
ise iki erkek arkadaş oturmaktaydı.
Bir kadın sizi affediyorsa
aslında affetmiyordur bunu biliniz beyler. Amaç sadece kalıp size dünyayı dar
etmektir. Ederler de. Erkek egosu, kadın size
kendini veriyor diye "O bana her şeyini verdi ben de ona bakmalıyım"
şeklindedir. Oysa ne büyük yanılgı. "O bana çocuk doğurdu
ona köle olmalıyım." hikayesi daha büyük yanılgı. Bir kadının biyolojik saatini
toparlaması hatta yaşaması için bir erkek gerekir. Bu yüzden evlenmeyen
kadınlar ya da yalnız iletişimsiz kadınlar mutsuz ve huysuzdur. Siz kaç tane
yalnız yaşayan erkeğin geçimsiz olduğunu gördünüz. Mutsuz olabilir ama asla
geçimsiz değildir. Bir kadın sizin evinizi ev
yaparken bir yandan da sizin yuvanızı yapar. Etrafa bakın, arabalarda
sinir içinde konuşan adamlar. Neredeyse gırtlakları patlayacak. Ama arabada
telefonda konuşan sakin kadınlar. Sakince birilerinin beynini yıkmaktalar. Telefonculara bakın, kaç
erkeğin duvara çarpılıp parçalanmış cep telefonu tamirde? Etrafa baktı. Kadın olmadığından emindi.
Çünkü ortamdaki bir kadın direk olarak savunmaya geçecek ve orada bulunan
barmen, garson ve diğer üç adamı mat edecekti. Erkek zekası ile bir organize
suç çetesi olarak çalışan kadın zekası arasında fark vardır. Mesela
aldatıldığını düşünen erkek hemen harekete geçer. Kadın ise hiç anlamamış gibi
yapar ve incelemeye başlar. İz sürer kim diye bakar. Hatta işine geliyorsa
yıllarca susmayı da başarır. Ama bir yakalayıp bir de
affet mi of! İşte aradığı eğlenceyi bulmuştur. Dünyayı size dar edecektir.
Artık her dışarı çıktığınızda sizi bir milyon kere arama hakkı doğacaktır. Her
telefona gelen mesajınıza saldırmaya, her arandığınızda kimdi o deme hakkına
sahip olduğu gibi. - Telefonun 10 dakikadır
meşgul, kiminle konuşuyorsun? - Neden açmadın o telefonu?
Başka isimle birini mi kaydettin? - Bundan sonra eve ayrıntılı
fatura gelecek. Kredi kartının ekstresi de eve gelecek. "Tasma da alayım mı eve gelirken?"
diyemeyeceksiniz tabii. Tasma parmağınızda değil mi? O sırada tek oturan adamın telefonu
çalar. Sessizlik olur. Efendim? Yoo oturuyorum…
Sefarad’tayım… E, tekim. Buradayım tabii. Yalnızım evet. Hayatım ben tek başına
da içmeyi seviyorum. Kar yağıyor sıkıldım eve gitmeden geldim iki dakika.
Yemeğimi bitirip çıkacağım on beş dakikaya. Evet ortam sessiz. Yahu ne yapayım
müziğin sesini açın diyeyim. Kısık çalıyor… Kısık ses mi? Evet kısık
konuşuyorum etrafa ayıp olmasın diye. E ayıp tabii… Sen anlamazsın bunu. Yahu
ayıp bağırtma beni şimdi. Bak canım yalnızım ve etraf sessiz kudurtma beni.
Hayır yok kimse dedim… Kadın sesi mi? Ne kadını yahu? Yok ortada kadın madın.
Yahu yok. Yok dedim delirdin mi sen? Ya hadi kapat zehir etme gecemi. Yahu beni
sinir eden sensin sana ne oluyor. Kapadı sinirle telefonu adam. Kırmadı
nedense. Ama telefon yine çaldı. Efendim. Evet yüzüne kapadım,
çünkü susmuyorsun. Yahu tekim nasıl kanıtlamam gerek. Acıktım eve yürürken
girdim burayı bilmiyor musun yahu? E daha ne. Hayatım niye aradın beni sen?
Bir şey mi diyecektin? ... Uzun bir dinleyiş. Tamam… Tamam… Tamam… x
sonsuz. Telefon kapandı ve sessizlik. Diyecek
bir şey var mıydı? Etrafa baktı. Sırıttı ve bir tek rakı daha söyledi. -Hayır hayır, duble olsun!.. Müşteri ve kadın daima
haklıdır. Hatta kadınlar daha çok haklıdır. Susmazlar ve bir hatasını
yakalarsanız yine suçlu çıkan siz olursunuz. Çocukları koz olarak kullanırlar.
Kocalar asla boşanamazlar. Ve mutsuzluklarını bir şekilde kendilerini savunarak
geçirmeye çalışırlar. Arkadaşlarına dert yandıkları da azdır. Bu yüzden de
kalpten giden erkek sayısı kalpten giden kadın sayısından yüz kat fazladır.
Kalpten giden erkeklerin ve onları kalpten götüren kadınların şerefine içelim… Şerefe Bu nedir arkadaşlar? Ayaklanma
şansımız yok ki. Ayaklanan kendi evinden gider zaten. "Sana hayatımı
verdim, her şeyimi verdim bak bir de nur topu gibi çocuk yaptım" diyerek
top güllelerini size çarparlar. Huzur olsun diye susar, huzur olsun diye alttan
alır, huzur olsun diye boyun eğerler. Boyun eğdikçe de tepeye çıkan kadın ezer
ezer, sonra da ezdiği bu eserden tiksinir ama asla bırakmaz. Ve çok komiktir ki kocasını
aldatan kadın sayısı da karısını aldatan erkek sayısı kadar fazladır. Evlilik denen tek dişi kalmış
bu canavara karşı ayaklansak keşke kardeşler. Artık bulaşık makinesi var. Bir
kadın ütüleri yapar gelip. Dışarıda yemek yemek evde yapmaktan daha ucuz. En az yarım kilo et, fasulye
pirinç derken bir kuru fasulye-pilav keyfi 10 YTL eder. Ama dışarıda yesen su
ekmek dahil 6 YTL. Bulaşık da çıkmaz. Tamam ev yemeğinin yerini tutmaz ama
doyduk işte. Ara sıra anam gelse yapsa, ara sıra da gelen temizlikçi kadına
yaptırsan bitti işte. Bir kadının sıcaklığı ise yüz
dolara evde. Hatta bonkör zamanında iki olsun. Ama kadın bunu yapamaz işte.
Parayla erkek bulsa ona dırdır edemez. Ona hayatı zindan edemez. Telefon sesi… Alo? Efendim canım… E canım
dedim ne diyeydim? Canım dersem kızımla da konuşuyor gibi mi olurum? Saçmalama.
Ne diyeyim? Aşkım canım sevgilim... hâlâ oturuyorum evet. Ararım seni eve
gidince tamam mı? Çaat Kadınlar sürekli tepki
verirken erkeklerin tepkisi daha ağır oluyor. - Bana vurdun… - Evet vurdum susmuyorsun. - Bir daha asla vuramazsın
seni terk ederim. - Çaat… - Ühü hühü… Ağlama krizleri sonra
pırlanta bir yüzükle affedilme seansları. Diyorum ki taksitle on tane
takı alıp peşin versek olmaz mı? Yahu burada bir kadın olsa
neler söylerdi değil mi? Söylerdi. Hangi kadın suçunu kabul etmiş ki? "Boşan be kardeşim!"
demek de kolay. Da kolay değil. O masumca size kendini ve bir de çocuğu veren
kadın mahkemede en yakın arkadaşlarıyla sizin en yakın arkadaşlarınıza karşı
korkunç bir ekip olarak karşınıza çıkarlar. En yakın kız arkadaş zaten sizi
ondan aldığınıziçin sizden hep nefret
etmiştir. Kendi ise evde kalmıştır. İlişkileri boktandır. Ne zaman kavga
etseniz sizinki onu aradığından bununla beslenir, buna bayılır. Sizin
adiliğiniz, kötülüğünüz "zaten ben sana başında da demiştim"iniz
kalmaz. Ta ki siz barışıncaya kadar.
O zaman da "Bak hata yapıyorsun ama seviyorsan tabii!" olarak kalırsınız.
Bir sonraki kavgaya kadar. Ne kadar çok kavga o kadar
çok eğlence. Sonra sizinki size "Herkes
senin için kötü konuşuyor zaten" deyiverir. Herkes mi? Yahu senin kaç
herkesin var ki? Bir tane evde kalmış arkadaşın bir de kocası tarafından köpek
muamelesi gören ve onu ha bire affeden patroniçen dışında kaç herkes? Zaten bir kadının hayatınıza
girince yaptığı ilk iş sizi arkadaşlarınızdan uzaklaştırmaktır. Bunu gizli
planlarla yapar. Ne zaman arkadaş toplantınız olsa o gece birileri gelir, annesi
hastalanır oraya gidersiniz ya da "Sana bu gece balık yapmıştım hayatım
ama..." durumları çıkar. Sonra onların hataları dökülür. Hatta abartıp "Bana
biraz fena bakmadı mı sence?" diyenleri de vardır. Hadi ya! Durumuna geldiniz mi
bittiniz. Biraz daha rakı versene be İbrahim Abi.
Duble ötesi olsun. Şu mantık kimde vardır acaba. - Hayatım ben toplantıya
gidiyorum. Saat 11:30 da Gümüşsuyu'nda. - Bu kaçıcı toplantı? - E kaçıncıysa kaçıncı ne
bileyim. İş yapacağız işte. - Siz şimdi yemek de yersiniz
orada. - E olabilir. - Bu toplantı 11:30 da oluyor
sonra da yemek yeniyor nedense. - Evet olabiliyor da ne
yapayım öyle söylediler. - Var bakalım bunda bir iş. - Yahu delirtme adamı ne işi
yahu. Toplantı ortasında telefon
çalar. Açmazsınız sessizdedir. Ardından mesaj gelir. Neden açmıyorsun? Kazara
bir boşluk bulup toplantıdayız mesajı atarsanız yandınız. On mesaj daha gelir.
Madem mesaja bakabildin neden telefonu açmadın? Hadi cevap yazsana. Neden cevap
yok? Tekrar çalan telefon. Dağılan dikkat. Yemektesiniz neden
açamıyorsun, açsana şu telefonu. Aç dedim! Bak orayı aratma bana. Toplantı bu
kadar sürer mi? Toplantı sonrası çıkacak
kavgayı düşünerek saçma sapan cevaplar verip belki de işin canına okuyacak olan
sizin portreniz. Telefon şirketimizden altın üyelik
kazandınız. Kendi telefonunuzu ve sizin ödediğiniz sevgilinizin telefonu için
size "ALTIN SALAK" ödülünü uygun bulduk. Alkışlar… Ya arkadaşlar. İşte böyle.
Neyse benim hanım Türk sanat müziği kursunda. Onu almam gerek. Yarın bu saatte
burada buluşalım… ARKASI YARIN (Ey okuyucu kadınlar, benim
barda tek oturan adam olduğumu düşünün lütfen)
Devir Yayınları;
İstanbul, 2008, 13,5 x 19,5 cm,
267 sayfa, Türkçe, Karton Kapak.
ISBN
No: 9944201162