İyi
günleri vardır amelenin
- ama
çoğunluğu
dardadır -
Bir mucizedir sanki ayakta tutan onları
Tüm yoksulluklarına karşı
Söylerlerken iyi olduklarını
Unutmazlar görüntüye eklemeyi
mutluluklarını.
Nezaketten mi böyle karşılık verirler ?
Yoksa yoksulluğu gerçekten kader mi kabul ederler.
Zeytin
gibi nazik biriydi amele Hurşit
Süslenmiş püslenmiş bir incelik değildi onunkisi
Dokularından, omurgalarından, içtenliğinden
Ve de doğanın o sonsuz cömertliğinden
Hatırını sorunca, mırın kırın etmezdi
Sağa sola oynatmadan ağzını burnunu
“İyiyim bre!.. Hüsmen Ağa” der anlatırdı
durumunu
Bu sefer farklı gördü
Hüsmen onu
“Bre!.. Hurşit, insanlar hep iyi olmaz ki”
Kırk yıllık bir dostluğu, bir dünya
görüşünü
Bir bahar güneşinin tanıklığında paylaştıkları bir
gündü
Bir sessiz acı çekme ustasıydı Hurşit
- paylaşmazdı
derdini -
“Acılar,
dertler başka; iyi olmak başka!..”
Diye söylenirken Hüsmen
Bir köy bilgesi edasıyla Hurşit
“Yarınımın ne olacağını bilmiyorum,
ama
bugünümü
biliyorum”
“Sırf bu ‘bilgi’ iyi olmama yeter benim
iyi
olmak, göbek
atıp oynamak değil ki
dünyaya
iyi
bakmaktır, insanlara iyi davranmak
yalan
söylememektir,
işini iyi yapmaktır iyi olmak
sabahları
fırtınalar
kopsa da dışarıda,
içinde sıcak bir güneşle erkenden uyanmaktır sabaha
gökyüzünü kara bulutlar kaplasa
da”
Çıkmaz
bir sokak gibidir hayat.
Sözlerini büyütmeden, vurgulamadan
Mırıldanır gibi söyledi
Zarafeti yine üstündeydi Hurşit’in
Hemen konuyu değiştirip
Rahatlattı
Hüsmen’i.
*Öykü :
Hüsmen Solmaz-Bursa
|