Türk'ün Türk'ten Başka Düşmanı Yoktur

 

    

 

 
  
Mizahçı bir kalem çıkıp, tüm samimiyetiyle, o malum cümlenin geldiği noktayı söylüyor:

"TÜRK'ÜN TÜRK'TEN BAŞKA DÜŞMANI YOKTUR"
 
27 yılı geride bıraktığı yazarlık yaşamında bugüne dek romandan, denemeye, mizah yazılarından öyküye, şiirden çocuk yazınına, incelemeden biyografiye dek pek çok türde kitapları bulunan, mizah edebiyatımızın kendine özgü kalemlerinden Cihan Demirci, yıllar önce yarattığı "Damdaki Mizahçı" adlı tiplemesinin yazılarından oluşan "Türk'ün Türk'ten Başka Düşmanı Yoktur" adlı öykü tadındaki deneme kitabıyla okurun karşısında...

Adındaki ironiden anlaşılacağı gibi kitapta, Cihan Demirci usulü sarsıcı bir kara-mizahla "Türklük" hallerimiz üzerine yazılmış silkeleyici yazılar yer alıyor. Cihan Demirci, kendi kendisine bu denli zarar veren, kendi kendisini bu denli baltalayan, kendi kendisini bu denli yiyip bitiren bir başka toplum daha olduğuna inanmıyor ve o yüzden kara mizah gözlüklerini takarak;  "Bizim gibi bir toplumun ne düşmana, ne de dış güçlere zerre kadar ihtiyacı yok, düşmanlıkta biz bize yeteriz" diyor bu 208 sayfalık kitapta yazdıklarında…

Kitapta Demirci'nin 28 deneme yazısı yer alıyor. "Damdaki Mizahçı" Cihan Demirci, ülkesindeki kirlenme ve kokuşma dayanılmaz bir hal almaya başlayınca, aşağılara daha fazla dayanamayıp, yıllar önce kendini yükseklere yani damlara attı. O günden beri, o dam senin, bu dam benim dolaşan bir damagogtu o artık!.. O bu dama atlamaya değil, olan-biten hiçbirşeyi atlamamaya çıktı!.. Dam üstünde yazılan; "Türk'ün Türk'ten Başka Düşmanı Yoktur" Cihan Demirci'nin, yazarlığının 26. yılında yayımladığı 31. kitap. Kitaptaki yazılar epeydir kendinden uzaklaşmış bizlere bizi, sizlere sizi anlatırken, yanlışlarımızı - ikiyüzlülüklerimizi - sahtekarlıklarımızı - tuhaflıklarımızı - çirkinliklerimizi - acayipliklerimizi - hatalarımızı – yalanlarımızı - dolanlarımızı mizahın o benzersiz gücüyle, en çıplak haliyle yüzümüze vuruyor, çevremizde sürekli düşman aramaktansa hemen koşup bir aynaya bakmamızı öneriyor.

Bu kitabın özeti şudur; "Kendimize öylesine yabancılaştık ki, ayrıca yabancı düşmana ihtiyacımız kalmadı..." 

Muhalif, sarsıcı, silkeleyici, kendine getirici, sorgulayıcı, katkısız, şekersiz, edebi bir tadı olan, kısacası; popülist kültüre yenik düşmemiş, organik bir mizahı hala sevenler için kaçırılmayacak bir çalışma...




                                                                                                KİTAPTAN BİR BÖLÜM


               Höst-modern kaza-teciler!

 
          Damdan aşağısı "İkitelli" olmuş bugün... Hem de en babasından!.. "İkitelli Baba"ya da adak adanır mı dersiniz?.. Pekiiiii, tel yerine gazete kağıdı mı iliştirmeli medyamızın türbesine?.. Peki ya, nasıl oldu da da İkitelli babalara geldi şu basınımız?.. Nerelerden nerelere düştü gazeteciliğimizin seyri... Damdan biraz dokuz sütuna zum yapmanın vaktidir... 

          Günümüz gazetecilerinde "kaza eseri" gazeteci olma modu giderek arttığı için onların çoğu artık "kaza-teci" şeklinde bu mesleğe bodoslamadan giriyor. Bu tip gazetecilerimiz modernizmin "post"unu da postalayıp post-modern sonrası bir kaza-tecilik yapmaya başladılar. Şahsen ben onların gazeteciliğine "Höst-modern kaza-tecilik" diyorum. Kendilerinin artık öylesine bol çeşidi var ki, onları yakından çeşitlerine göre ayırmanın ve öyle okuyup-yemenin de tam zamanıdır!.. (Eh ne de olsa balık mevsimindeyiz!) 

          İşte günümüzün "Höst-modern kaza-teci" tipleri: 

       1-) ÖZEL YAŞAMCILAR: Kendi özel yaşamlarını bize anlatmanın ötesine asla geçemeyen bu tipler bize sürekli olarak yediklerini, içtiklerini, çıkardıklarını, aştıklarını, saçtıklarını, aşklarını, sevgililerini, kilolarını, kedilerini, köpeklerini, saçlarındaki kepeklerini anlatıp dururlar. Bunlardan geriye "kepek" kalır! Bunlara yapılacak en büyük hakaret: "Yediğin içtiğin senin olsun kardeşim, sen bize biraz da özel yaşamının dışında gördüklerini de anlat" demektir! 

          2-) PROMOSYONELLER: Bunlar son dönemde sayıları hızla artan promosyon kaza-tecileridir. Hedefleri gazetecilik filan yapmak değil, bir firmanın promosyonu olabilmektir. Bu sayede sıkça bedava geziler yaparak hem dünyayı hem de ülkelerini beş kuruş harcamadan gezer, sonra da bu gezileri o firmanın reklamını yaparak yazarlar. Bunlar için tek önemli şey, promosyonelliktir! Gazetelerine ne kadar promosyon getirirlerse promosyonellikleri o kadar artar. Halkın değil firmaların gazetecileri olduklarından onlara onların yazılarına da "ürün" ya da "rekolte" diye bakmak gerekir! 

          3-) BÜYÜK OYNAYANLAR: Kendileri karakter olarak epeyce "küçük" insanlar olduklarından bu küçüklüğü kapatmak için gazetecilikte "büyük" oynamayı seçen bu tiplerde günümüzde pek makbuldür. Bu tipler, üç gün önce bir gazete-televizyon patronu hakkında en ağır yazıları yazıp, üç gün sonra o patron tarafından transfer edilirler. Yazdıkları her "ağır" yazı transfer parası ağırlığındadır. Ağırlıkları dolar ve euroyla ölçülür. Tek dertleri dokuz sütuna paradır. Sahi, onları satın almak için sizin de büyük oynamanız gerekir! 

          4-) ZOMBİLİRKİŞİLER: Her konudan anlayan, her şeyi bilen bu kaza-teci tipi size her istediğiniz, ya da istemediğiniz konuda yazı yazabilir, ahkam kesebilir. Onları bazen politika uzmanı, bazen yaşam kültürü koçu, bazen futbol yorumcusu, bazen sıkı bir ekonomist, bazen sanat eleştirmeni, bazen müthiş bir gurme, bazen tarih profesörü, bazen de güzelden anlayan bir jüri üyesi olarak görebilirsiniz. Bu tiplerin bir ayağı mutlaka televizyondadır. Anlamadıkları tek şey, televizyon tamiridir dersek hata yapmış olabiliriz, isterseniz televizyonunuz bozulduğunda birini servis olarak çağırın bakalım!

          5-) ŞİRKETTEN KAZA-TECİLER: Bu zat-ı muhteremler aslında "Promosyonel" tip kaza-tecilerin daha güçlü bir kolunu oluştururlar. Bunları gazeteye patron değil, reklam veren şirketler alır sanki. Büyük şirketlerin sözcüleri kıvamında ve konumunda kaza-tecilik yapan bu tiplerin içinden "Büyük Oynayan kaza-teci" tipi çıktığı da olur. Bazılarının maaşlarının artık gazete tarafından değil de, reklamını yaptığı şirket tarafından verildiği dedikodusu bile çok yaygındır. 

          6-) MEDYALAKALAR: Son zamanlarda sayıları giderek artan bu neo-kazateci tipine göre "Medya daima haklıdır" ve hiçbir zaman, hiçbir konuda medya hata yapmaz. Medyanın bugüne dek ülkemizde yaptığı hiçbir hata ve yanlış yoktur. Hata sürekli olarak kaşı taraftadır. Bunlar tipik medya pompacılarıdır. Bu tiplere bir çeşit reyting medyası avukatı da diyebiliriz. Medyanın çıkarları ve reyting bayrağının düşmemesi için yapmayacakları yalakalık yoktur. Onlara televizyonlarda sık sık telefon bağlantısı yapılarak, medyayı savunmaları için süre verilir. Medyalakalık insanı obez mi yapıyor acaba, zira bunlar nedense hep epeyce kilolu tiplerdir!.. 

          7-) CİNS-KALEMLER: Son yıllarda özellikle bazı gazetelerin cumartesi-Pazar eklerinde üremeye başlayan bu yeni kaza-teci tipi için hayat sadece cinsellikten ibarettir. Penis boyuna kafayı takmışlardır. Sekiz ya da dokuz sütuna dayalı gazetecilikten çok "santime" dayalı habercilik yaparlar!.. Denize girdiklerinde bile denizin boyu geçmesinden ziyade "denizin penis boyunu geçip geçmemesi" onlar için daha çok önem taşır. Açılmayı sadece cinsellikle sınırlı tutarlar. Bazılarından daha sonraları yayın yönetmeni bile çıkabilir... İçlerinde kadın kaza-teci sayısı da hızla artmaktadır. Yataktan öteye bir yol bulamayan, orgazm sayısı başına prim aldıkları söylenen bu yeni tip kaza-tecilerin genellikle aşırı derecede cinsel sorunları olanlar arasından çıktığı söylenmektedir. Valla biz söyleyenlerin yalancısıyız! 

          8-) AYNEN YENGENLER: Son olarak ele alacağımız kaza-teci tipinde biraz durup da soluklanmak da yarar var. Zira bu tipler aslında mesleğe sağlam-dürüst-kalemine güvenilir gazeteci olarak başladıktan sonra yoldan çıkan ama yoldan çıktığını da okuruna pek çaktırmayan oldukça kurnaz eski kumaş kişilerdir. Genellikle aynı yazıları evirip-çevirerek tekrar tekrar, yüzlerce kez yazarlar. Medyada bozulan etik vaziyetlerden en çok onlar şikayet eder. Eski güzel günlerin özlemini en çok onlar yaşar. Dürüstlük abidesi gibi gözüktükleri halde, yardıma ihtiyacı olan genç bir gazeteci gördüklerinde hemen yollarını değiştirirler. Saf okur tarafından heykelleri dikilebilecek olan bu tipler belki de yukarda saydığımız tüm olumsuz kaza-teci tipinin de zamanında üremesine neden olmuş, hala "pek dürüst" sanılan cingöz ağabeylerdir!.. 

 

 

TÜRK'ÜN TÜRK'TEN BAŞKA DÜŞMANI YOKTUR / Cihan Demirci / Bulut Yayınları
Mizah-Deneme
1. BASIM-KASIM 2006/  208 SAYFA/  12 YTL/
ISBN: 978-975-286-224-1

İLETİŞİM

BULUT YAYINLARI

Bulut Yayın Dağıtım Ltd. Şti.
Caferağa Mahallesi Safa Sokak No: 8 Kadıköy – İstanbul
 
www.bulutyayin.com
bulutyayinlari@gmail.com
Bulut Yayınları Tel: +90 (0) 216-330 59 24 - 0216 414 21 75

yazar mail adresi: damdakimizahci@gmail.com
yazarın blog adresi: http://damdakimizahci.blogspot.com
yazarın özgeçmiş blogu: http://cihan-demirci.blogspot.com
yazarın laforizma blogu: http://laforizmalar.blogspot.com

 

 

  Cihan Demirci

® 2001 H@vuz Yayınları   © H@vuz Bilgi Bankası                           © Şubat  2007  ISSN 1864-0524