Hiç...

Burhan ölmüş.

Mahallemizin delisi Burhan. Hani şu konuştuğu zaman -Yahu bunun neresi deli ki- denilen cinsten.  Akıllı uslu ve deli işte.
Tiyatronun köşesinde gece gündüz sandalyesinde oturan, adımı seslenip önünü ilikleyerek para isteyen ve gidip yemek yerine içki alan Burhan.
Bu öğlen sıralarında küt diye düşüp ölmüş, Burhanı morga bir kamyonet götürmüş.
Arkadaşımdı Burhan.
Benden büyüktü yaşça. 10 yaş.
Bir gün ona para verirken -Baba git yemek alsana demiştim. O sırıtmıştı.  Abi sen de paran olunca içmiyor musun?- demişti. Haklıydı. Daha çok para, daha çok alkol.
Ben yine de tavuk alır götürürdüm ona inadına.
Ben değil etraftaki mahalleli de bakardı, tıraş, hamam, kıyafet, battaniye…

Öldü kurtuldu diyenler var. Ne hayrı vardı diyenler var.
Evet, Burhan çalışmazdı. Hiç çalışmamak için doğmuştu belki. Hepimizin dünyada bir varlık sebebi yok mu? Arkadaşım Hakan mutsuz aşklar için yaratımlı. Öyle mutlu. Komşum Nurhayat, sadece veteriner. Aşksız yaşamak ve gereksiz çığlıklarla her şeyden şikayet etmek için var. O olmasa ben kendi kadınıma bu kadar sahiplenir miyim? Onu görüp, bunu seviyor insanlar işte.
Kimisi çirkinliğiyle vardır güzeller için, kimisi güzeldir aksine.
Sesi güzel olan, sesi çıkmayan ve gerektiği her an orada olanlar vardır.
Kevork, insanlara yardım etmek ve gülümsemek için var. Aris baba olmak için doğmuş.
Kimi kadınlar hizmet için varlar.
Örnekleri çoğaltabilirim.
Sen hangisisin? Görevin ne? Ne için buradasın? Yalan söylemeden itiraf et.

Her delinin hikayesi var. Burhan’ın masalı bu öğlen bitti. “Mutlu Son” mu bilemeyiz.
Üzerindeki gazeteleri kaldırıp tiyatrodan yırtık bir fon perdesi örttük üzerine, ta ki belediye kamyoneti gelip alıncaya kadar.

Vedalar.
Yıllar önce nasıl olsa aşkımız bitecek diye beni terk eden eski sevgilimi affettim birden.
Bizi zaten mutsuz eden aşklarımız değil,”sonların yaklaşması belki de.

“Sen gidersen ne yaparım, sensiz hiçim” demedim kimseye. Ben kendimleyken de hiç olabilirim bazen.
Bekri meyhanede bağırıyormuş -Ben Padişahtan da üstünüm- diye. 4.Murat’ta Sadrazamla orada tebdili kıyafet -demleniyormuş.
Sadrazam seslenmiş
- Gel ağa, bize de anlat sen Padişahtan nasıl üstünsün.
Bekri gelmiş.
- Neferden yüksek kim var, bilir misin saysana sırayla?

Sadrazam saymış;
- Nefer, onbaşı, başçavuş, zâbit vekili, mülâzım-ı sânî, mülâzım-ı evvel, yüzbaşı, sağ kol ağası, binbaşı, kaymakam, alaybeyi, sancak beyi, ülâ, beylerbeyi, vezir, sadârat
Bekri gülmüş.
-Peki, hepsinden tepede kim var?
Sadrazam -padişah ulan!- demiş kızarak.
Bekri sırıtmaya devam etmiş.
- Ya padişahtan daha tepede?
Sadrazam –HİÇ, ulan HİÇ-  demiş.
Bekri ise - İŞTE O HİÇ BENİM, BEN DE BİR HİÇ’İM- deyip dikmiş kafasına içkiyi ve çekip gitmiş.

Ben de bir hiç’im,
kimi zaman…

 



  Kaan Erkam

® 2001 H@vuz Yayınları   © H@vuz Bilgi Bankası                           © Şubat  2007  ISSN 1864-0524