Ne
güzel olurdu öyle değil mi erken bahardan
söz etmek bu
başyazıda; hazır havalar da bahar havası gibiyken. Bir tüketim
çılgınlığına dönüşerek rayından
çıkmış olsa
bile, "Sevgililer Günü"nden söz
açmak da
güzel olurdu. Olurdu doğrusu. Ama olmadı,
oldurmadılar…
Bilindiği gibi, Türkiye’den bir haber,
dünya
gündemine oturdu bir daha inmemecesine bu ay: Hrant Dink
öldürülmüştü.
Ölmemiş,
öldürülmüştü.
Başlarken demiştik ki “güncel olaylar etkilemesin
dergimizi.
Biz kalıcı yapıtlar bırakmaya bakalım. Gazete çıkarmıyoruz
ki
biz”. Ama öyle olmuyor işte, oldurmuyorlar ve ne
oluyor,
gazete gibi çıkmak zorunda kalıyor dergiler. Kalmıyorlar,
kaldırılıyorlar.
Dedik ki “yeni bir yıl…”,
“daha güzel
olur”, “insanların özgürce
konuşabildikleri bir
yıl olur”, “bizim ülkemizden de
düşünürler çıkar
hiçbir baskıya uğramadan
anlatırlar düşündüklerini”.
Çıkmadı,
çıkartmadılar.
Hadi şimdi şiir yazın, şiir… Aşkı anlatın, özlemi;
görmezden gelin asfalttaki kanı, delik ayakkabıyı, kurşun
izlerini… Ama silinmiyor işte silinmiyor kulaklarımızdaki
haykırışları, arkadan haince vurulan canların…
Dedik ki, “bu yazıda, en azından, sanat-siyaset ilişkisini
ele
alalım.” Ama geç kalmadık görmekte,
yaşadığımız
çağda, asfaltta beyaz bir örtü altındaki
cesetten
sonra, sanatla siyasetin içiçeleştiğini.
Sanata büyük bir yüktür bu; sanatla
siyaseti
özdeş saymak! Biz de sanmayız kaldıracağını, sanatın, her
zaman,
böylesi bir yükü. Ama anladık, şimdi
çok iyi
anladık ki tarihsel anlar vardır insan yaşamında; sanatla siyasetin
aynı karbon kağıdıyla yazıldığı.
Bunca karamsar olmamalı belki; evet çok iyimser de olmamalı.
Böyle tarihsel anlarda, sanat yaparken bile,
gerçekçi olmalı.
Ödünç almalı sanatı bir
süreliğine… Ve zaten sanat, kaldırabileceğinden
fazlasını,
uzun süre taşıyamaz sırtında! Kendisi, doğru yerde doğru
zamanda
bilir siyaseti sırtlamayı da indirmeyi de.
Yeni bir sayı var elimizde, kenarları sararıp solmuş değildir kuşkusuz,
ama geçen ayın tortusunu göreceksiniz satır
aralarında.
Şimdi, burada, bu biçimde ya da sonra, başka bir yerde,
başka
bir biçimde, yine de yine de iyi okumalar dilerim size.
Saygın
ve sadık bir okur çevresisiniz siz, bilirsiniz tortuları
saklamayı bir sandıkta, anımsamak için, “bir
zamanlar
dergi, gazete gibi çıkmıştı” diyebilmek
için…
Ulaş Başar
Gezgin
|