Tahsin Şimşek, “afrodisyas-sanat
Yayınları” arasında çıkan şiir kitabında, şiiri bir sevgili olarak görüyor,
duygu ve düşüncelerini şiir aracılığıyla dile getiriyor. Şiirler, destan şiir
diyebileceğimiz bir nitelik taşıyor. “Türkçe sevgisi, Atatürk, Cumhuriyet,
Irak, aşk, özlem, güncel konular” kitabında büyük bir yer tutuyor. Ahmet
Miskioğlu, Ali Dündar, Behçet Necatigil, Oktay Rıfat, Orhan Veli, Melih Cevdet,
Hasan Hüseyin gibi şair ve yazarlardan alıntılar yapıyor, onların yazı ve
şiirleriyle kendi dizelerini bütünleştiriyor. Kimi simgesel sözler ve deyişler,
şiirlerini ilk bakışta anlaşılmaz kılıyor gibiyse de biraz düşününce, çaba
gösterince anlıyor, benimsiyorsunuz.
Güncel,
tarihsel olaylara şiir tadında değinen ozanımızın kitaptaki ilk şiiri Irakta Ana Olmak, bir derginin
yarışmasında başarı ödülü(1.) almış ve üç sayfa sürüyor. İkinci şiiri Babil’de Zehirli Otlar Savaşı, bir kara
mizah örneği, şu dizelerle başlıyor: “Ağaca
çıkmış çiçekler/ Boruçiçeğinin kalk sesiyle/ Söz zakkuma bulandı artık/ Yenilip
yutulmuyor yalandan” Bir destan şiiri de Çanakkale İçinde Atatürk Çiçekleri (üç sayfa sürüyor) adını
taşıyor. Daha sonra “Kuşak Şiirleri” geliyor: Kırım Kuşağı, Cumhuriyet
Kuşağı, Bitik Kuşak (Bizim Köyün
Son Efendisi). Bu şiirlerde, dizelerle sanki tarih yazıyor Tahsin Şimşek.
Ses
bayrağımızı dalgalandıran Türkçe Yürek
(Türkçenin sevdası bu/ sığmaz öyle her
yüreğe), Türkçe Beyin (Oğul, çağlar öte o sabahlara / “ses
bayrağım”la uyan) gibi şiirlerle
tanışıyoruz. 25. sayfada, Dil Tutulması
şiirinde dil ve kültür yozlaşmasını şu çarpıcı dizelerle vurguluyor: “karanfil, deniz, gökyüzü, özlem.../ emeğin
vurgusuyla nesnelleşmekteyken/ şimdilerde göz göre göre / neskafe, hamburger, ketçap, acısso.../ olup double endamlarımıza fast
foodlarla / Akın akın geliyorlar”
Derken,
“yüzgörümlülüğü isteyen o aşklar” başlıyor: “Bakışlarım şiirleştirir seni / Ömrümle çoğalır anlamın / Dinmez
dilimden esen rüzgâr” (Lodos), “Zamanın en duru yerinden / Kana kana sular
içiyorum seninl e/ ıpılık oluveriyor hemen / her şey / yepyeni / Bir yaşamın
Dörtyol ağzında” (Yüzgörümlülüğü)
Şimşek,
çok sevdiği belli olan Necatigil’in anısına iki şiir yazmış. “Bir Başına Yürümek - I” de yaşlılığa
değiniyor: “Yaşlılık bir başına yürümek /
Dönülen her sokak sıla /.../ Şiirlere de
sığmıyor/ Sözsüzlük yaşlılık” Yaşlılık konusu, “Düş Kesiği Geceler mi Yaşlanmak” şiirinde de şu dizelerle dile
getiriliyor: “Gece’leri hecelemekti r/ Ve
“şimdi”yle kireçlenmek/ Bir de ‘düş’lerini aramak yaşlılık”
Herkesin
kendine göre bir dileği vardır. Şairimizin dileği şöyle: “Ben dokundukça kokusunu salan / Bir yasemin olmayı diledim dört mevsim”
(Dünözlem)
“Labirent” şiirinde, “Sevda mıdır yaşamın avlusu / Söz mü yoksa
sevdanın duvarı” diye soruyor. Ben bilemedim. Bilmem siz ne dersiniz?
“Zaman”
kavramı kendisini epeyce düşündürmüş olmalı ki şiirlerinde değişik biçimlerde
geçiyor. Labirent şiirinde, “Sahi, zaman hangi avlunun kapısı” diye
soruyor, “Hercai Renkleri Her Aşkın”
şiirinde ise zamanı şöyle tanımlıyor: “Yasak
meyvedeki çekirdekmiş zaman” Zamana
kurt düşüyor “Üç Garip’in Masalı”nda.
Zamanın en duru yerinden çiçekler deriyor sevdiğiyle Yüzgörümlülüğü’nde. “Zamanın
Mor Sürgünü”başlıklı şiirinde; “Ve
bedenini arayan bir ruh gibi Baudelaire’ce o arzu / Çekirdeğidir aşkımın durmadan zamanı halkalayan/.../ Ve sonra şiirin
çöpçatanına alır, mevsim dışı bir zaman” diyor...
Mitolojiye,
mitolojik adlara, aşklara, kahramanlıklara şiirlerinde bolca yer veren
ozanımızın, şiir ve şair hakkında ilginç düşünceleri, görüşleri var. Dili esprili, dizeleriyle sanki bizimle
konuşuyor. Bir ırmağın akışını anımsatıyor.
Şiir
Emeği’nin “Okur”, başlıklı bölümünde, “Şiirin
darasını şair, şairin darasını okur alır; en iyi okur ise zamandır.” diyor.
Ona göre:
· Yazmak, paylaşmaktan doğan bir sevinçtir.
- “Şair, hercai renklerden, zamana gökkuşakları dokuyan kişidir...
- Şair Nasrettin Hoca gibi eşeğe ters binendir. Üstelik gözü arkada
olduğu halde hem önünü, hem binlerce yıl sonrasını görebilendir. (Bence
sadece şairler değil, bütün has sanatçılar böyledir)
- “Zamanın damarlarında dolaşan, şairler değil dizelerdir.”
- “Şiir, insan yüreğinin gökkuşağıdır; yüreğin beyne merhabasıdır.”
- “Şiir sağlıklı bir çocuk kahkahasıdır.” (Acıklı, ağlamaklı şiir
yazanlara duyurulur!)
Şairimizin şu özlemine katılmamak
elde mi?
“Dingin
bir mavide yaşamalıyım
Adı yaşam
olan bu düşü
Üstüne çatı
yapmalıyım
Bu şiir
gülüşü”
Özlemlerin gerçekleşmesi, şiir gülüşlerin hiç eksilmemesi dileğiyle.
* Türk Dili Dergisi,
Kasım Aralık 2007, 213. sayı