Aşık Veysel'in İlham Bahcesi

  

2007 yılı senelik iznimde,her zamankinden farklı bir dinlenme metodu seçmek istedim.”Kara toprağa” sadık yarim diye diye şiirler yazan, yazdığını sazına da okutan  Aşık Veysel Şatıroğlu çoktan aklımdaydı da, onun köyünü ve kara toprağını bizzat görmek 2007 yılı yazında kısmet oldu. 

Kayseri’de bir gece konakladıktan sonra yönümü Sivas’a ve Şarkışla’ya çevirdim...Yaklaşık 100 km kadar yol bittiğinde,Şarkışla göründü.Girişte,üçgen yapıda yaklaşık 700-800 metrekarelik bir cılız yeşillik alana, Aşık Veysel Parkı adı verilmiş,ortada bir de ozanın heykeli var ama, ne park parka benziyordu ne de heykelin taşındaki Veysel’in şiiri okunuyordu...Avrupa’da bir söz var,hoş değil ama duymamızda da fayda var ; “Türk yapar ama koruyamaz,devam ettiremez ve süreklilik gösteremez.” Hizmetlerin çoğu,kampanya ile başlar ve kampanya ile biter.Basın resmini çekip haber yaptı mı, başkanların resmi ve beyanatı yazıldı mı,  iş de ve hizmet de bitiveriyor.Üstadın adını taşıyan park da, bu kampanya ve tören açılışlarının kurbanlarından olmuş.Bu vefasızlık, rahmetli Sadık Atay’ın mısralarını da hatırlattı bana : “Kadir nedir-Kıymet nedir bir tanem- Bilmiyorsun-Ne diyeyim sen sağ ol”... 

Aşık Veysel parkından birkaç yüz metre ötede, kahverengi bir levha bize ozanı tekrar hatırlatıyor; istikamet Aşık Veysel Müzesi’ni gösteriyor.Sordum;” yaklaşık 30 km,yol bozuk ama asfalttır”dediler...Yol bozuk olsa da, uğruna yol alacağım adam çok, hem de çok düzgündü.Veysel,”uzun ince” dediği hayat yolunda, benim 25-30 dakikada gittiğim Sivralan yolunu, kim bilir kaç kez, elinde sazı, ağzında sözüyle yürüyerek gitmiştir diye düşündüm birden...Yolumuz, Ortaköy yakınlarında, Kızılırmak köprüsünü geçerken,yüzü güneş yanığı bir adam el kaldırdı.Durdum, yola beraber devam ederken Veysel’i sordum...”Ben TRT’den emekliyim,köyüme geri döndüm” dedi ve ekledi : Sivralan köyü Veysel’in kıymetini hiç mi hiç bilmemiştir.” Sadece ozanın köyümü dür kıymet bilmeyen.? Elinde sazıyla,sesinde deyişleriyle, gönlünde aşkıyla kıymeti bilinmeyen binlerce ozan yatar Anadolu toprağında... Aşık Veysel, hiç değilse,devletin fark ettiği ve elinde tutabildiği bir değerdir.

 

Sivralan,derenin sağ yamacında yayılmış.Köyün ince ve daracık yollarından geçe geçe ve sora sora ozanımızın evini bulduk...Tarih 28 Temmuz 2007 Cumartesiydi.Müze ev kapalıydı ama yandaki evden orta yaşlı bir bey çıkıp geldi,sessizce kapıyı açıp “buyrun” dedi. Müzenin görevlisi zannettiğimiz bu adam, ozanın ozanıydı.Birkaç dakikalık sohbet sonrası anladık ki, bize kapıyı açan bu güzel insan Veysel oğlu Bahri Şatıroğlu idi.Siyah-beyaz resimlerle dolu odaları dolaştıktan sonra ozanın, kıyafetlerinin, ceketinin,yeleğinin ve en önemlisi “toprak” kadar sadık dostu sazının bulunduğu odaya geldik.Veysel’in yerine bu defa oğlu Bahri aldı sazı eline :

 

              Uzun ince bir yoldayım,

              Gidiyorum gündüz gece,

              Bilmiyorum ne haldeyim,

              Gidiyorum gündüz gece...

 

Müzenin defterine şunları yazdım : “Sadık yarin kara toprağını görmeye geldim.Dostlar seni unutmadı Aşık Veysel’im...” Bahri beye,Urfa’dan geldim dediğimde, bana koro şefimiz Dr.Halil Atılgan’ı sordu ve kulağını çınlattık.Ozanın mezarı, evinin karşı yakasında, derenin sol yamacında, Sivralan köyünü seyreden bir tepede bulunuyordu.Mezarına kadar gidip kendisine fatihalarımızı da gönderdik.Aşık Veysel özellikle bu tepeye gömülmek istemiş, çünkü anası ozanı ilerdeki tarladan köye dönerken burada dünyaya getirmiş.Tam teşekkür edip Bahri Şatıroğlu’na veda edecektik ki, babasının ruhunu dinlendirdiği ve ilham kaynağı olan bahçeden söz etti.Bu bahçeyi merak ettim.Arabamız ile köyden bir kilometre kadar dışarı çıktık.Asfaltın 100 metre kadar dışında,dere kenarında taş bir bina,kavaklar,çimenler ve yonca yeşilliğinin arasında kaynak suyuna vardık.İçme suyumuzu da buradan doldurduk.Dere kurumuştu ama,kaynaktan ince, soğuk,berrak bir su inatla akıyordu.Veysel,bu sudan çok içmiştir diye düşündüm.Belki,aynı su bana da ilham verir diye içtim.Ozanın,en güzel şiirlerini burada yazdığına, ruhuna en anlamlı ilhamların bu bahçede düştüğüne inanıyorum.Zira Veysel, görmeyen gözleriyle ve elinde sazı ile bir kilometre ötedeki evinden buraya gece gündüz yürüyerek gelirmiş.Dünyanın iki karanlığında bile bu bahçeyi bulurmuş. 

“Ben giderim adım kalır, Dostlar beni hatırlasın” diyor mezar taşında...Ruhun şad olsun, mekanın cennet olsun Aşık Veysel’im...Yolunuz Şarkışla’dan geçerse, siz de uğrayın Aşık Veysel’in evine, mezarına ve özellikle de Ozanın ilham bahçesine...

 


  
  Himmet Karazeybek