DERGİ/ YAYINEVİ KILAVUZU

 
Onur Sezgin
 




 

1966 Ergani doğumludur. İlk ve orta öğrenimini İzmir’de tamamladıktan sonra 1983 yılında Ankara Gazi Eğitim Fakültesi’ne girdi. 1989 yılında İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Resim Ana Sanat Dalı’nda Yüksek Lisans öğrenimini tamamladı. Çalışmalarını yıllardır üzerinde durduğu “*Diyalektik Kompozisyon ve Mekan Düşüncesi” felsefesi doğrultusunda deneysel olarak (resim, heykel, karikatür, öykü, tiyatro ve film senaryosu) alanlarında sürdürmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

YAZMIŞ OLDUĞU ESERLER


- 1989 İşkembe Kuzuların Beynidir Ciğer Horozun İbiğidir
(8 Kısa Oyun)
- 1996 Beriberi (Öykü)
- 1997 Gece Gezen İsmail (Öykü)
- 1998 Kara Mizah (Stand up Komedi)
- 1998 Cumhuriyetin 75. Yılı Tiyatro Gösterisi (Onur Belgesi)
- 2001 Annem İçin (Radyo Tiyatrosu)
- 2003 Uzaydan Gelen Rüya (Çocuk Edebiyatçıları Birliği - 2004 Çocuk Edebiyat Ödülü)
- 2005 Tehlikeli Bir Oyun (Tiyatro Oyunu)
- 2006 Masal Anlatan Dev (Tiyatro Oyunu)
- 2006 Malazgirt ve Alparslan (Film Senaryosu)

RESİM, HEYKEL VE KARİKATÜR ÇALIŞMALARI


- 1986 47. Devlet Resim - Heykel Sergisi
- 1986 Ankara Beymen Bedesten Karma Resim Heykel Sergisi
- 1986 İstanbul Enka Spor Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı Heykel Sergisi
- 1987 Ankara Eşref Üren Sanat Galerisi Karma Resim Sergisi
- 1991 11. Turgut Pura Vakfı Resim Heykel Sergisi
- 1992 3. Adana Çimento Sanayi Özlenen Doğa’ Sergisi
- 1993 5. Mevlâna Resim Yarışması Sergisi
- 1996 Asaf Koçak 2. Karikatür Sergisi
- 1998 İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü ‘Cumhuriyet’in 75. Yılı’ Yarışmalı Resim Sergisi
- 2000 Our World In The Year 2000 Winstor Newton Yağlı Boyaları Dünya Yarışması Karma Resim Sergisi (London, Stockholm, New York)

KİŞİSEL SERGİLER


- 1990 İzmir Büyükşehir Belediyesi Çetin Emeç Sanat Galerisi
- 1992 Çamkıran Sanat Galerisi
- 1993 İzmir Hilton Sanat Galerisi
- 2000 İstanbul Akbank Beylerbeyi Sanat Galerisi
- 2001 İzmir İş Bankası Sanat Galerisi
- 2005 İzmir Büyükşehir Belediyesi Çetin Emeç Sanat Galerisi

ALMIŞ OLDUĞU ÖDÜL VE BELGELER

- 1991 Turgut Pura Resim Heykel Yarışması (Jüri Özel Ödülü)
- 1994 ‘Bütün Oğullarım’ Adlı Tiyatro Oyununun Dekor Çalışması İçin (Onur Ödülü) İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü
- 1998 Cumhuriyet’in 75.Yılı Dolayısı ile Hazırlamış Olduğu Tiyatro Gösterisi (Onur Ödülü)
- 2000 Dünya Resim Yarışması Winstor Newton Yağlı Boyaları (Türkiye Finalisti)





                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                           
*DİYALEKTİK KOMPOZİSYON VE MEKĂN DÜŞÜNCESİ
               
Doğadaki her somut varlık değişim içerisindedir. Bu değişimi sağlayan en önemli etmen, bünyesinde taşımış olduğu iki farklı güçtür. Bu güçlerden birisi; varlığın o şekilde kalması için çaba sarf ederken, diğeri ise onun değişmesi için çabalar. Örneğin bir yumurtayı ele alalım; yumurtanın içinde iki ayrı güç vardır, bunlardan biri yumurtanın yumurta olarak kalmasını isterken, diğeri ise yumurtanın değişip civciv olmasını ister. Eğer koşullar oluşursa yumurta civcive dönüşecektir. Ancak değişim durmayacaktır. Çünkü civcivin içinde de iki farklı güç oluşacaktır. Bu güçlerden biri civcivin civciv olarak kalmasını isterken diğer güç ise civcivin değişip tavuk olmasını isteyecektir.

Özetle; yaşamın olduğu yerde karşıt güçler, karşıt güçlerin olduğu yerde çatışma, çatışmanın olduğu yerde de değişme hep, olacaktır.  Farklı zaman ve ortamlarda bir objenin görünümü de farklılaşabiliyorsa; çevremizde gelişen dış dünya hakkında yapılacak yazılı, sözlü ve resimsel yorumlar da; farklı zaman ve şartlara göre değişiklikler gösterecektir. Öyleyse; doğayı diyalektik, yani değişen zaman ve konumu içinde kavrayıp kabul etmek gerekiyor.

İncelediğimiz zaman görürüz ki, bizim “boşluk” dediğimiz şey, aslında atomlardan meydana gelmiş “havadır.” Evren, bazı yerlerde daha yoğun, bazı yerlerde de daha gevşek ve seyrek atomlardan oluşur. Sert ve düzgün bir şeye, çok güçlü bir elektron mikroskobu ile bakarsak, o keskin hatların ve sınır dediğimiz alanın kaybolduğunu görebiliriz. Atomların da enerji parçacıklarından oluştuğunu düşünürsek, alıştığımız anlamda “nesne“ dediğimiz şey ortadan kaybolur.
Bir çay bardağının içine çay kaşığını batırdığımızda; kaşık çayın içinde kırılmış gibi durur. Kaşığı dışarı çıkardığımızda ise onun kırılmamış yani düz olduğunu fark ederiz. Bu olay için; hem filozofun, hem bilim adamının, hem de sanatçının ilk işi gözlem olmasına karşın, çıkarımları farklıdır.
Filozof: “ Bir durumda düz bir durumda da eğik gibi görünen iki şey vardır. Bu iki görüntünün, (birbirinden ayrı görüntüler) olduklarını söylemek için sebep vardır ama bu görüntülerden birinin diğerine göre (daha gerçek bir görüntü) olduğunu söylemek için uygun sebep yoktur “ diye genel bir yargıda bulunabilir.
Sanatçı, yeterli donanıma sahip değilse; burada bir yanılgıya düşerek - (ki çoğu zaman düşmüştür.) o iki görüntüden birinin doğru olduğunu iddia edebilir. Hatta içlerinden birisini yorumlayarak, kaşığın düz ya da yamuk bir obje olduğunu savunabilir.
Bilim adamları ise deney yaparak kaşığın suda niçin kırılmış gibi göründüğünü inceleyip, (neden – niçin) sorularına doğru yanıtlar arar ve bulduğu sonuçların deneylerle kanıtlanabilir doğrular olmasına çalışır.
Sonuçta düz kaşık görüntüsünün de eğik kaşık görüntüsünün de duyu verileri olduğunu anlarız.
Diyalektik kompozisyon düşüncesinde; zaman, mekân ve teknik sınırlaması yoktur. Organik bütünlük oluşturulurken, yaşamın herhangi bir anındaki donmuş hali değil, geçmiş ve gelecekle akış içindeki hali esas alınır. “ Diyalektiğe göre kesin ve nihai hiçbir şey yoktur “ Bu diyalektiğe göre her şeyin bir geçmişi olduğu ve bir geleceği olacağı demektir. Bunun sonucu olarak hiçbir şeyin bir defada tamamlanıp bitmiş olmadığı ve herhangi bir şeyin bugünkü halinin kesin ve nihai olmadığı demektir. İşte böylesi bir değişim sanat ve sanatçı için de kaçınılmaz bir olgudur.
Sanat eseri de tıpkı yaşamda olduğu gibi içinde nokta, çizgi, renk gibi unsurların bulunduğu aktif, dinamik ve hareket eden hücrelerle donatılmıştır. Kompozisyonu meydana getiren öğeler arasındaki mantık farklılıklarını göz önünde bulundurarak, eserlerimde terminolojik bir zenginlik üretmeye çalıştım. Bunu yaparken, çizgi ve leke ilişkisinden, renklerin psikolojik etkilerinden, malzeme çeşitliliğinden faydalandım. Yapıtın içinde hem durağan öğelere, hem de çizgilerin karmaşasından oluşan hareketli öğelere yer verdim. Bu şekilde kompozisyonun içinde çok seslilik yaratmayı denedim.
Oluşturduğum mekan ve kompozisyonlarda; bütünü sağlamak amacıyla ödün vermekten, kuralı önceden belirlenmiş akılcılıktan, hesabı peşin yapılmış garantili davranışın kurduğu ürkek ve sahte görüntülerden hep kaçtım. Benim için önemli olan heyecandır; sanatsal bir kıvılcımdır. Ben heyecanlarımı her kaynaktan alırım. Sanat dalları arasında ayrımcı duvarlar olduğuna inan- mayanlardanım.
Günümüzde çoğu kez, sahte olan şeyler, özgün olanı hatırlatacak her türlü olasılığı bilinçli bir şekilde ortadan kaldırarak kendini güçlendirir. Sahtesine benzemek için doğru olan bile neredeyse yeniden yapılanır. Bilinçsiz toplumlar bu sahte sanat ticaretinin en önemli kurbanlarıdır. Ama ben insan aklının gücüne güvenirim. O yüzden bireysel duyumsamada ve özgün yaratımda algılama ve duyma kavramının bilinip geliştirilmesi kanaatindeyim. Bu yüzden gözün ve beynin paralel bir biçimde eğitilmesi kaçınılmaz bir gerçek.                              
                                                                                       

 

İletişim:

siirin_peygamberi@mynet.com

 

 

 

    ® Öz Yapım oHG   H@vuz Yayınları - Kitaplar                              ©  Dergi H@vuz  ISSN 1864-0524