Türk Yazarlar Suriye'de

                  

(1)

Edebiyatçılar Derneği, Suriye'nin Rakka kentinde, 02-04 Aralık 2008 tarihlerinde düzenlenecek olan, "4. Abdulselam El Uceyli Roman Festivali"ne, 4 kişilik bir heyetle katılıyor.

Heyet, Genel Başkan Gökhan Cengizhan (Ankara), Zeki Tombak (İstanbul), Tülay Akkoyun (Muğla) ve Bereket Kar'dan (Antakya) oluşuyor.

Etkinlikte, Zeki Tombak, "Türk Edebiyatında Komplo Romancılığı", Tülay Akkoyun, "Küreselleşen Dünyanın Türk Edebiyatına Yansıması" konulu bildirileriyle yer alacaklar.

Zeki Tombak'ın başkanı olduğu, "Tarih ve Toplum Bilimleri Enstitüsü"
adlı kurum, 2006'dan bu yana, Edebiyatçılar Derneği'nin de bileşenleri arasında yer aldığı, "İstanbul Uluslararası Şiir Festivali"ni
(Şiiristanbul) örgütlüyor ve Zeki Tombak bu etkinliğin direktörü...

Tülay Akkoyun da, Muğla Üniversitesi, Edebiyatçılar Derneği ve Akyaka Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen, "Akyaka Uluslararası Edebiyat Günleri"nin koordinatörü...

Bu gezinin önemli bir amacı da, ülkemizde düzenlenen uluslararası katılımlı etkinliklerle, bölgemizde düzenlenen uluslararası etkinlikler arasında bir iletişim ağının oluşturulması ve komşu ülke yazarlarının karşılıklı işbirliği olanaklarının, daha somut adımlarla hayata geçirilmesi...

Bilindiği gibi, Rakka Roman Festivali'ne, daha önceki yıllarda, Halil İbrahim Özcan, Çetin Öner, Sezer Ateş Ayvaz, Meltem Arıkan, Fatih Atila, Zeynep Aliye, Osman Şahin, Özcan Karabulut katılmıştı...

Edebiyatçılar Derneği heyeti, 6 Aralık Cumartesi günü, Şam ve Halep üzerinden yurda dönecek.

Edebiyatçılar Derneği Genel Başkanı Gökhan Cengizhan, Suriye gezisi çerçevesinde, yeni üyelerimizi ve daha önce ulaşamadığımız dostlarımızı da göz önünde bulundurarak, aşağıdaki görüşlerini, bir kez daha yinelemek gereği duyuyor.


(2)


KAMUOYUNA AÇIKLAMA:

"2004 yılı başında, Edebiyatçılar Derneği olarak, 'komşu edebiyatlarla buluşma' adını verdiğimiz bir perspektif geliştirdik. Ve kendimize bir yol haritası belirledik. Yolumuzda, öncelikle bir ülke vardı; Suriye..
Son iki yılda, oluşturduğumuz heyetler içinde, 8 kez Suriye'ye gitme olanağım oldu.

Komşularımızda barış tehlikede; dahası komşularımız emperyalist işgal ve tehdit altında: Irak, Filistin, Lübnan, Suriye, İran.. Böylesi bir süreçte yapılması gereken, halklar arasındaki kardeşlik ilişkilerini güçlendirmek olmalıdır. Çünkü, halkların, birbirleriyle doğrudan hiçbir sorunları yoktur, olmamıştır da.. Halkların kültürel temsilcileri; aydınlar, yazarlar, edebiyatçılar olarak, siyasilerin birkaç adım önlerine geçmek, hatta gündemi belirlemek, inisyatifi ele almak gerekir. Son iki yılda, bu zemini büyük ölçüde oluşturduk. Çok uzun zamandır, komşu halklar olarak birbirimizden uzaktık, daha doğrusu uzak bırakılmıştık. Yeniden birbirimize yüzümüzü dönmenin, el sıkışmanın, kucaklaşmanın zamanıdır. Yapılacak şey oldukça yalın:
komşu olduğumuz bilmek ve komşuluğun gereklerini yerine getirmek..
Başlangıç için bu kadarı yeterli.

Ne yazık ki Türkiyeli edebiyatçılarda bir tür şartlı refleks gelişmiş durumda.. Büyük bir çoğunluğun yüzü, bütünüyle Batı'ya dönük.. Oysa, bir yüzümüz Batı'ya dönükken, diğer yüzümüz, daha da güçlü bir biçimde Doğu'ya dönük olmalı. Bir ayağı, belki ayak baş parmağı Avrupa'da, bir ayağı, hatta kocaman gövdesi Asya'da olan Türkiye, öncelikle komşularına yaklaşmalı.

Biliyorsunuz, Avrupa Birliği argümanlarında, Türkiye, 'feodal Avrupa' olarak anılıyor. Hatta, AB jargonuyla aktarırsak, 'Avrupa'nın yetimi'.. Kuşkusuz, bizler, AB kapılarında kendimizi öksüz, yetim olarak hissedemeyecek kadar onurlu bir halkız. Yeter ki, başka seçeneklerimizin de olduğunu bilelim; örneğin, bir Avrasya, bir Ortadoğu seçeneklerimizin olduğunu.. Aynı ortak tarihi, aynı ortak geçmişi paylaşan, daha doğru bir deyimle, ortak bir mirasa sahip olan halkların kültürel temsilcileri olarak, yeniden ve nasıl bir araya gelebiliriz? Yıllar boyunca kopuk olan ilişkilerimizi, yeniden ve nasıl kurabiliriz? İnanıyoruz ki, edebiyatçılar, halkları birbirlerine yaklaştırmak için öncü roller üstlenebilirler. Emperyalistlerin politikalarını bozacak olan öncelikli stratejilerden biri de, halkların kültürel temsilcilerinin işbirliği olabilir. İşte, bu temelden yola çıkıyoruz.

Yüzyıllar boyunca kader birliği yapan Anadolu, Mezopotamya, Ortadoğu halkları, artık barış içinde yaşamalılar. Bu coğrafyadaki komşu kültürlerle kurmaya çalıştığımız diyalogun ve yapacağımız ortak çalışmaların, tek bir anlamı var: merkezi Batı olan, 'tek yönlü' bir entelektüel yönelişi tersine çevirmek.

Bu perspektifle, komşu edebiyatçılar, 'aracısız' bir biçimde, bölgesel, yerel düzlemlerde sıklıkla buluşmalı, aralarında kalıcı, uzun erimli bir kültürel köprü oluşturmalılar. Edebiyatçılar Derneği ile Suriye ve Filistin yazar örgütleri arasında bağıtlanan kültürel antlaşmalar, Türkiye halklarıyla Arap halkları arasındaki ikili ilişkilerin sürdürülme zorunluluğuna yanıt verme, halklar arasındaki tarihsel bağları daha da derinleştirme, Filistin halkının haklı davasını uluslararası alanda, barışa ve adalete hizmet edecek biçimde savunma, gibi öğeleri içeriyor. Diyebilirim ki, düz, çıplak siyasal argümanların ötesinde, ülkeler arasındaki reel politik yakınlaşmaların üzerinde bir düzeyde gelişiyor, kurduğumuz ilişkiler.. Ve hiç kuşku yok ki, Suriye ve Filistin yazar örgütleriyle bağıtlanan bu kültürel antlaşmalar, bölge edebiyatları açısından, ucu açık, ufku açık bir gelecek vaat ediyor.

Edebiyatçılar Derneği olarak, bu önemli çabada, Türkiyeli yazarların en etkin, en atak örgütü olmayı başardığımızı, rahatlıkla belirtebilirim.

Ortadoğulu meslektaşlarımızla, sorunlu komşuluk ilişkilerimizin çözümüne edebiyatçılar olarak nasıl katkı sağlayabiliriz, bunları tartışıyoruz. Daha da önemlisi, ulusal kültürlerimizde yer alan, çarpıtılmış, bozulmuş, Türk/Arap, Türk/Acem imgelerini nasıl düzeltebiliriz, bunlara kafa yoruyoruz.

Ülkelerimiz arasındaki siyasal yakınlaşmaların verimli bir fırsat ve şans olduğu da açıktır. Ancak aydınlar ve yazarlar olarak bir adım öne geçmeliyiz. Türkiyeli entelektüeller, ister Batı'ya, ister Doğu'ya yönelik yaklaşımlarda, siyasilerin devre dışı bıraktığı her türlü seçeneği, kendi alanlarında değerlendirebilmeli, gerekirse öncü tavır ve pratikler  geliştirebilmeliler, diye düşünüyoruz. Sonuçta, bizler edebiyatçılar olarak birbirimize yakınlaşacağız, bizler yakınlaştığında, halklar birbirine yakınlaşacak, halklar yakınlaştığında, aramızda "sınır" diye bir şey kalmayacak; kağıt üzerindeki sınırları yırtıp atacağız!

Ortadoğu edebiyatlarında güçlü bir "direniş edebiyatı" geleneği var.
Ne yazık ki Türkiyeli okurlar ve yazarlar olarak, bu geleneği yeterince tanımıyoruz. Oysa, anti emperyalist çizgisi belirleyici ve baskın olan bir ülkenin aydınları/yazarları olarak, komşu halkların, komşu kültürlerin, komşu edebiyatların direniş gelenekleriyle türlü biçimlerde buluşmak gerekiyor.

Emperyalizmin, halkları birbirine düşman etme, birbirine kırdırma politikasına karşı, halkların kültürel temsilcileri olan aydınlar/ yazarlar arasında kurulacak işbirliği biçimleri önem taşıyor. İşte, komşu ülkelerdeki meslektaşlarımızla üç yıldan bu yana süren ve gelişerek sürecek olan ilişkilerimiz, bu sağlam temelde, bu özenli zeminde yürüyor.

Edebiyatçılar Derneği olarak, tarihsel ve toplumsal bir sorumlulukla, insani ve vicdani bir yükümlülükle tavır alıyoruz. 2004 yılı Nisan ayından bu yana "komşu edebiyatlarla buluşma" adını verdiğimiz ve bu başlıkla inşa etmeye çalıştığımız perspektifimizi, süreç içinde elde ettiğimiz ve elde edeceğimiz kazanımlarımızı, aynı düşünceleri, aynı arayışları, aynı kaygıları olan kurumlarla, yapılarla, kadrolarla paylaşmaya da hazırız."


  
 Edebiyatçılar Derneği

®  Öz Yapım oHG   © H@vuz Yayınları                                  © Ocak - Şubat 2009 ISSN 1864-0524