Beşinci senemize
başlarken, sizlere -daha önce de- yayımladığımız bazı
duyuruları yinelemek
istiyoruz.
Dergimizin ücretsiz olarak okunabildiğini, basılı dergi
standartlarında hazırlanmakta olduğunu
biliyorsunuz. Tek eksik matbaaya
gitmemesi
ki; biz buna eksik değil, fazla diyoruz. Zira
kâğıt tüketiminin çılgınlık derecesine
vardığını ve
her gün binlerce dekar orman alanının sırf kâğıt
üretimi
için yok edildiğini de biliyoruz. Basılı dergilerin okur
alanı
-maalesef- dar bir kitle olarak kalmıştır; kalacaktır da. Matbaa
dergilerimizin
biran önce,çıkarılan derginin
yanısıra İnternet dergiciliğine de başlamaları gerektiğini
2000'in başlarında
önermiştik. Bu sene Frankfurt Kitap Fuar'ının ana teması da
İnternet yayıncılığı idi. Dergiler basılı dergi yanısıra İnternet
ortamında da ücretli olarak ya da sadece İnternet
ortamında (bu en iyi seçim olacaktır) yayımlanmalı. Bu kaçınılmaz
gerçeği gözardı edenler, çok kısa bir
süre
sonra yayın hayatına son vermek zorunda kalabilirler.
Dergimiz
uzun süre (bu zamana kadar iki ayda bir yayımlanmaktaydı)
İnternet'te değişimsiz olarak -en az- iki ay süre
ile durmakta. Dolaysıyla dergimizde daha önce İnternet
ortamında
yayımlanmış yapıtlarınızı lütfen göndermeyiniz.
Bağlantı
göstererek (bağlantıdaki adresten yapıt almak) metin,
fotoğraf, resim vs.
almayı önermeyiniz. Eğer İnternet ortamında yayımlanmış
yapıtları dergimizde yeniden yayımlayacak olursak dergi değil, site
oluruz. Kitaplarınızdan, matbaa dergilerinde ve gazetelerde yayımlanmış
metinleri bizlere
ulaştırabilirsiniz. Bunları kaynak göstererek
yayımlayabiliyoruz.
Dergimiz aynı
zamanda bir "Bilgi Bankası" işlevi de görmektedir.
Bizlere yapıtlarını ulaştıran kişilerin (dergimizin yayın koşulları
bölümünde uzun uzun yazmamıza, sık sık
yinelememize
karşın) verilerin en azından yarısı eksik olarak bizlere
ulaştırılmakta; gelen metinler Türkçe karakterler
taşımamakta vs. Bir sonraki dergimize ulaşan bu tür yapıtları
kesinlikle yayımlamayacağımızı -tekrar- bildirmek istiyoruz.
Özgeçmiş, fotoğraf ve yapıt aynı anda dergimize
ulaşmalı.
Böyle olmadığı durumlarda bir kişinin sayfasını
hazırlayabilmek
için defalarca dergi dizimi değişmek zorunda kalmakta,
dolaysıyla
büyük bir zaman kaybına neden olmaktadır.
KONUYLA İLGİLİ BAĞLANTILAR:
Bu dergimizden itibaren "süresiz yayın" yapacağız.
Uzun süredir
iki aylık periyotlar hâlinde yayımladığımız dergi, kadro
yetmezliği nedeniyle bundan böyle "süresiz yayın"
olarak
yayımlanacaktır. Olasılıklar dahilinde 2
aylık periyotları sürdürmek tek amacımız. Bu
süre kısalabilir veya uzayabilir.
Yıllardır edindiğimiz tecrübeler doğrultusunda bazı acı
gerçeklerle sık sık yüz yüze
gelmekteyiz. Defalarca yapıtları yayımlanmış kişilerden bile "
"derginizi şu adrese (posta aracılığıyla) göndermenizi..."
türünde e-postalar almaktayız. Oldukça
düşündürücü bir durum
bizce. Kanımızca bir
kişi nerede ve neden yazdığını bilmeli.
Dergi
H@vuz bir süresiz yayındır. E-
Dergi olarak
(İnternet ortamında) yayımlanır;
ücretsizdir.
Yapıtını göndereceği dergi, gazete vs. ilkelerini, nerede,
nasıl ve
niçin yayımlandığını bilmediğiniz bir dergiye
yapıt
göndermek? Dergimizin bir arşivi olduğunu, geçmiş
sayılara
buradan erişilebileceğini de maalesef birçok okurumuz/
sanatçımız bilmemekte. Bazı yanılgıları ortadan
kaldırabilmek
için "SİTE HARİTASI" (her sayfanın üst
bölümünde) hazırladık. Bu sayfadan derginin
çeşitli bölümlerine ulaşabilmek olası.
H@vuz, Öz
Yapım & H@vuz Yayınları, Adım Yayınları ve Anfora
Verlag olarak sizlere hizmet vermeye devam etmenin yanısıra, bu sene
yaklaşık 4000 metre karelik bir alanda her tür etkinliğin
yapılabileceği bir kültür, sanat, edebiyat ve eğlence
merkezi
kurma çalışmalarına başlamış durumda. Yazlık terası, şirin
havuzu, çocuk bahçesi, tiyatro,
sinema sahnesi,
700
kişilik salonu, restoranı, türküevi (Türkü-Bar) vs. ile Nisan - Mayıs aylarında
hizmetinize sunulacaktır. İleriki sayılarımızda Öz Yapım oHG & H@vuz Yayınları'nın yan kruluşu olan "YÖN EVENTS"
hakkında sizlere geniş bilgi vermeyi arzuluyoruz.
Ocak - Şubat aylarında 4 yeni kitapla (Toplu makaleler; Abdullah
Şevki, Şiir; Aysun Ertan, söyleşiler; Isın Sigel ve bir oyun
kitabı ile aktif yayın hayatına devam edecek. Kitap basımı konusunda şu
bağlantıyı açabilirsiniz:
İşte böyle
sevgili okur ve
sanatçı dostlarımız... 2008 yılını
kültürel, sanatsal
ve
edebi etkinliklerle dolu dolu yaşadık. 2009 yılında bu yoğunluğun ikiye
katlanacağını daha şimdiden yazmak olası. Bu seneki ilk etkinlik 17
Ocak günü yapacağımız ve Leman Sam'ın da aramızda
olacağı
"Sıradan Bir Akşam Üstü" adlı etkinlik:
Hepiniz
davetlisiniz.
UNUTMADAN:
Elektronik posta
belleğimizdeki adresler 2001 yılından bu yana kayıt
edilmiş dünyanın dört bir köşesinde
Türkçe
okuyup yazabilen kişilerden oluşan yaklaşık 27.000 adresten
oluşmaktadır. Bir kısmı "Dergi Havuz" dağıtım belleğine otomatik
olarak, bir kısmı ise tarafımızdan kayıt edilmiştir. Adresler, kişi,
kurum
ya da kuruluşa ait olabilir. Toplu gönderimlerde edindiğiniz
dergi
duyurularının başka kişi, kurum ya da kuruluşa iletilmesinde -bizce-
bir
sakınca yoktur.
H@vuz e-posta belleğinden iletişim adresini sildirmek ya da eklemek
isteyenler ve toplu ileti gönderimi konusunda geniş bilgi
için aşağıdaki grafiği tıklayınız.
Bu seneki ilk
yazımda da her zaman yaptığım gibi sizlerle paylaşmayı arzu ettiğim bir
metni sunmak istiyorum:
Umudumuz sizlerin de bu alanlardaki yoğunluğunun en az bizler kadar
olması.
Klasik yeni yıl kutlaması için ise; sıhhatli ve
dost(ça) kalın diyoruz. Gerisi TEFERRUAT(!)...
"Soğuk bir ocak sabahı, bir
adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca
altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde,
çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının
önünden geçip, gider.
Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç
dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip,
yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu
yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.
Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir
kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının
önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer
gider.
Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek
dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe
geç kalmamak için acele ettiğini belirten
ifadelerle hızla yoluna devam eder.
En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan
çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen,
çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya
bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek
çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına
dönüp dönüp kemancıya bakarak,
çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde
birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları
tarafından yürümeye devam için zorlanarak,
uzaklaştırılırlar.
Çaldığı
45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi,
çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan,
yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı
çaldığı süre içinde 32 dolar toplar.
Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun
durduğunu fark etmez, alkışlamaz.
Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua
Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en
karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in
metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da
verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı...
Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell'in öylesine
bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi
tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine
yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Sorgulanan şeyler;
sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği
algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir
ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz idi."