-Merhaba
Aydan Hanım, ilk önce 02 Haziran – 10
Temmuz arası Vakko Sanat Galerisi'ndeki serginizden başlayalım.
Galeriyi
gezdim.
Eski bir Vakko emekçisi olarak uzun yıllar sonra anıları
tazelemek
için
uğradığım Beyoğlu mağazasında önce yapıtlarınızın
Vakko’ya
ait olabileceğini
düşünmüş sonra eski kumaş reyonunun
“Sanat
Galerisi”ne
dönüştürüldüğünü
görerek
serginizi gezmiştim. Yapıtlarınızdaki renk harmonisi, biçem;
bu
güne kadar
gördüğüm en alımlı seramik
çalışmalar.
Görselliği bir tarafa bırakacak olursak
yapıtlarınızın kaynakçalarının eski Anadolu kapı
tokmaklarından
esinlenerek
hazırlanmış olması da serginizde bambaşka bir atmosfer oluşturmuş.
Hemen
sorayım: Neden eski Anadolu/ Trakya kapı tokmakları?
-Anadolu’da iki
yüzyıla yakın bir süreci kapsayan ve orta
kökenli Türk göçebe sanatının
izlerini taşıyan Anadolu Türk sanatı, mimarlıktan bezemeye ve tüm
diğer el sanatlarına kadar damgasını vurmuştur. Doğudan getirilen
unsurlarla,
Anadolu’nun yerel gereçleri ve geleneksel
teknikleri birleşerek, yeni birleşime
ulaşılmaya çalışmış, ancak
kesin
birleşim Osmanlı
dönemindeki sanatla ortaya
çıkmıştır...
Anadolu
ve Trakya insanının
zevki, taş ve
ağaç işçiliğinde olduğu kadar maden
işçiliğinde de kendini göstermiştir. Kapı
tokmakları bir işlevi
yerine getirirken, diğer yandan da
kapının gerisinde yaşayan toplumun, sosyal ve ekonomik durumunu, inançlarını,
estetik bir görüş ile yansıtmış,
bir devrin sanat
görüşünü, anlayışını
dile getirmişlerdir. Bu yüzden kapı
tokmaklarının işe yarar maden parçaları
olarak görmemek lazımdır. Aynalardaki ve tokmaklardaki süslemelerin
Anadolu insanının üstün zevkinin
kapılardaki ifadesi
olarak görmek
gerekli... .Anadolu’daki bu birikimi eserlere
yansıtmak, bir sanatçı
için bulunmaz bir çalışma heyecandır...
-Peki neden eski Anadolu/ Trakya
kapıları,
pencereleri değil de kapılardaki tokmaklar? Bu
düşünce sizde ne zaman oluştu?
-Kapılar
kadar güzel
olan pencerelerde ele
alınabilirdi ,benim
tercihim kapılardan
yana oldu. Kapılar mekanla insan arasında
bir sınır noktasıdır. İlk iletişimi eve gelenle kişi ya da
kişilerle kapılar
sağlar... Çocukluğumun
geçtiği evdeki
kapının tokmağını bir
daha hiçbir yerde göremedim, evler
yıkıldı kapılarda bunlarla birlikte yok oldu... Çağdaş
yaşama geçinceye
değin fonksiyonel
varlıklarını sürdüren,
görevleri kalmayınca
da ortadan kaybolan
bu sanat eserleri elektriğin yaygın kullanımı ile birlikte yerlerini
zillere
bıraktı... Kaybolmuş yada kaybolmaya yüz tutmuş eserlerimizi tekrar yaşatmak, onları
yeni nesillere
tanıtmak gerekiyordu. Bir eğitimci ve sanatçı olarak benim
de yapmam gereken, beni
etkileyen bu formları bir
şekilde tekrar
yaşatmak istedim... Kapının dışında kalan
kapı tokmaklarını, tanıdığım en
iyi malzeme olan çamur ve camdan
yararlanarak ve bunlara çağdaş yorumlar da katarak mekan
içine taşımak
istedim böylece
bir şekilde bana düşen
görevi yerine getirecektim.
-Sizi biraz (daha) tanıyalım.
-1963
Bursa
doğumluyum. Lise tahsilimi Bursa
Kız Lisesi’nde
tamamladıktan sonra, 1985 yılında
Marmara Üniversitesi
Cam-Seramik Bölümü’nden mezun
oldum. Seramik
atölyemi açarak kendi tasarımlarından oluşan seramik fonksiyonel formlar
ürettim... Bunlar yurt
içi ve yurt dışında çeşitli koleksiyonlarda yer
almaktadır. 1993 yılında
İstanbul Üniversitesi
Teknik Bilimler
Meslek Yüksek Okulu, Cam-Seramik ve Cini İşlemeciliği
Programı’nda öğretim
üyesi olarak görev aldım. 1997 de Anadolu kapı
tokmaklarından yola çıkarak
hazırlanmış çağdaş seramik eserlerle ilgili yüksek
lisansımı tamamladım. 2004
yılında Yıldız Porselen fabrikasının 3 farklı kategoride
açtığı seramik
eserler dalındaki yarışma sonucunda
işlerim üretime
geçirildi...
Hâlen
İstanbul Üniversitesi,
T.B.M.Y.O Çini
İşlemeciliği Program Başkanlığı’nı
sürdürmekte,
1994 yılından bu zamana
kadar da
çeşitli karma ve kişiler
sergiler açarak sanat hayatıma devam etmekteyim...
-İstanbul
Üniversitesi Cam, Seramik, Çini
İşlemeciliği
Programında ders vermekte; Çini İşlemeciliği
Program Başkanlığı’nı yürütmekte
olduğunuzu söylediniz. Bu söyleşimizin sohbet
boyutlarını biraz aşıp,
okuyucularımıza seramik hakkında geniş bilgi vermeyi de
amaçlıyor. Konu
alanınız her ne kadar çok genişse de biz bu
söyleşimizde seramik üzerinde
durmak istiyorum.
Seramik
en kısa tanımıyla "Pişmiş
Toprak" olduğunu, tarihinin insanoğlunun tarihi kadar eski, şimdiye
kadar
elde edilmiş en eski seramik yapıtların MÖ. 6000-8000 yılına
dayandığını çoğumuz
biliyoruz.. Gerisini sizden dinleyelim:
-Seramik
geleneksel bir anlatım dili ile şu şekilde tanımlanır. Organik olmayan
malzemelerin bileşimlerin, çeşitli yöntemler ile
şekil verildikten sonra, sırlanarak
veya sırlanmayarak sertleşip dayanıklılık kazanmasına varacak kadar
pişirilme işlevidir.
Bu tür tanımın yanı sıra seramik bir sanat dalıdır.
Günümüzde seramiğin tanımı
şöyle de yapılabilir: Metal ve karışımları dışında kalan
inorganik sayılan tüm
mühendislik malzemeleri ve bunların
ürünlerinden olan her şey seramiktir.
Seramik,
ateş
bulunduktan ve kullanılmaya başlamasından sonra yapılabilmiştir. En
eski ve
önemli buluntulara Türkistan’ın Aşkava
bölgesinde (MÖ. 8000), Anadolu’nun
çeşitli höyüklerinde örneğin
Hacılar ( MÖ. 6000) ve Mezopotamya da
rastlanmıştır.
Seramiğin
ilk
hammaddesi, balçık adı ile tanınan, çok ince,
taneli, koyuca kıvamlı çamur
birikintileri ilk
seramik kaplarda, balçık
ile sıvanmış sepetlerdi. Bu balcık ile sıvanmış sepetlerin ateş ile
buluşup
sertlik kazanmaları sonucu oluşan seramik kaplar, kullanışlı
kap-kaçakları
oluşturdular.
Seramik
eşyaların
sıra kavuşması, odun ve benzeri organik
maddelerin küllerinin seramik çamurunun
üzerindeki etkilerinin gözlenmesi sonucunda
kadar uzanır. Bu devir MÖ. 5000-6000’e rastlar.
Seramiğin
tarihçesinde,
seramiğin dekorlaşması, seramik sırının bulunmasından çok
önceki devirlere kadar
uzanır. İlk dekor tekniğinin uygulanmasında kullanılan yardımcı
araç ellerdi, çanakları
parmak bastırarak, kazıyarak, süsleyen
insan, doğadaki renkli toprağı da
kullandı. Astar tekniğini geliştirdi. Sırın bulunması ile renkli sırlar
önemli dekor
araçları oldular. İlk çamur
hazırlama teknikleri yoğurma, çiğneme ve dövmeydi;
kurutma acık havada doğal
olarak yapılmaktaydı.
İlk
çamur
şekillendirme yöntemi el ile şekillendireniydi, sonra devreye
giren el ile çevrilen
torna, ayak tornasına bıraktı. Diğer şekillendirme yöntemi ise
kutu formundaki
tuğla kalıpları idi.Pişirme başlangıçta
açık ateşte, açıkta yapılmaktaydı. Acık ateşin
fırınlara aktarılması ile büyük
aşama yapıldı. İlk fırınlar odunla ısınmaktaydılar. Tarihin erken
dönemlerinde seramik yapımında kullanılan bu ilkel
yöntemleri (hazırlama,
kurutma, pişirme), doğallıkları nedeniyle
günümüzde de hâlen
kullanılmaktadır.
-Bir taraftan
seramik ve tahtayı birleştirirken diğer taraftan da camla tekstili,
metali
buluşturmuşsunuz. Siz aslında bir seramik sanatçısısınız.
Serginizin bir
bölümünde ise birbirinden alımlı
kompozisyonlarda, cam, metal ve tekstil
ürünleri kullanarak oluşturulmuş yapıtlar da var.
Bunlar size özgün ve bu
türdeki ilk çalışmalar olduğunu
söylüyorsunuz. Neden seramik
çalışmalarınızın
yan sıra kapıların sırrını bu tür
denemelerle geliştirmeyi amaçladınız?
-1981senesinden
beri seramik
sanatıyla, üç senedir de
camla uğraşmaktayım. Cam transparan ve yalın
görünüşüne karşın soğuk
görünmekte.
O yüzden kapı tokmağı şeklindeki formları füzyon
panolara dönüştürüp Osmanlı
desenleriyle bütünleştirmeye
çalıştım. Böylelikle
sıcak ve soğuk
dengeyi sağlayarak camın şeffaflığında desenleri görmek
istedim .Bununla
birlikte bazı cam eserlerde Osmanlı dokumalarını ön plana
çıkarmak ve sıcak bir
görünüm elde etmek için iplik ve
püsküllerden yaralandım... Seramik eserlerimde
eski ahşaplar, paslı demirler ve zincirlerle birlikte kilitler kullanarak, kapı
tokmağının kendi özünü
vurgulamak istedim... Kapı tokmaklarının kendine özgü
dilini eserlerimde gizemli
mesajlar vererek Anadolu insanının
anlatmak istediği ince detayları,
inançlarını, korkularını sosyal
ve ekonomik
yönünü gizemli bir şekilde
kapılara yansıtmış olduğu
duyarlılığı.
seramik ve (son dönemde) camda yaşatmak istedim.
-Yapıtlarınızdan
birkaçınla okurlarımızı tanışıralım isterseniz. Karelere
tıklandığında yapıtlarınızın büyük boy fotoğrag/
grafiklerini
ve özellikle- rini bulacaklar.
-Birçok seramik
sanatçısı -genellikle- bir
yardımcı ile çalışır. İşin estetik yönü
hariç yapım aşamasındaki birçok iş
yardımcıları tarafından yapılır. Fakat siz yapıtlarınızı
A’dan Z’ye kadar
kendiniz hazırlıyorsunuz; neden?
-Seramik
çok
zevkli olmakla
birlikte zorlukları
ve ağır işçiliği olan bir sanat
dalı. Eserde tasarım, teknik, işçilik birlikte kullanılıyor
bunu yaparken her
zaman sürprizlere de acık olmak gerekiyor Seramik fırınından,
bitmiş mamul çıkana
kadar bir sanatçı rahat olamıyor... Eserin bitmiş hale
dönüşmesi büyük bir emek
gerektiriyor. Çamurun şekillendirilmesi, kurutulması ve ilk
pişiriminden sonra
sırlanması, sergi konsepti içinde yardımcı unsurlarla
birleşmesi büyük
dikkat istiyor... Ben bu
sürecin tamamını
kendim yapıyorum. Bu heyecanı yaşamayı, hayal ettiğim tasarımı,
yapacağım
formda en iyi kendim yorumlayacağım için
gücüm yettiğince
en küçük detayıyla dahi
kendim ilgileniyorum...
-Üniversiteyi gezdim.
Buralarda bu türde eğitim
veren kurum ya da kuruluşlara bakacak olursak ardaki fark siyahla beyaz
kadar
farklı. Birçok sanatçının kısmen kendi
çabaları, kısmen devlet ve belediyelerin
desteğiyle kurdukları atölyeler bile, sizlerin
atölyelerinden çok daha fazla
olasılığa sahip. Bu konu hakkında
düşünceleriniz nelerdir?
-İstanbul
Üniversitesi
bünyesinde kurulmuş olan Cam-Seramik, Çini
İşlemeciliği Programı sanayiye
ara elemen yetiştirmek amacıyla iki yıllık
eğitim vermektedir. Öğrenci sayısının zaman içinde
arttırılması, uygulamalı
dersleri fazla olan bölümde
alet ve
makinelerin yetersizliği, atölyelerin
darlığı karşısında seramiğin ve camın sanatsal ve teknik eğitim alanın da
görev yapan eğitimcilerin çabalarıyla
daha iyi olanaklar elde edilmeye çalışılmakta
günden güne eksikler
tamamlanmaktadır. Malzeme eksikliklerini kendi bilgi ve deneyimlerini
ortaya
koyarak sağlayan eğitimciler; ülkemiz seramik ve
çini endüstrisine
katkıları olacak başarılı, genç
kuşaklar yetiştirmektedir...
Bu
sadece
eğitimcilerin çabalarıyla düzelecek durum
olmadığından özel sektöre de
görev
düşmekte... Devletin yapamadığı bina
yapımı, atölyelerin düzenlenmesi, laboratuarların
çalışır hâle
gelebilmesi, malzeme, makine, yardımcı alet
yardımına destek
vermelidirler...
-Kaolen,
kil, kuvars ve feldispattan oluşan,
binlerce asır bozulmadan günümüze kadar
gelebilen bu zengin madde tarih boyunca
Lidyalılar, Hititler , Urartu, Bizans, Selçuk, ve Osmanlı
gibi bir çok
medeniyetler tarafından kullanılmış. Onların var ve yok oluşlarına
şahitlik
eden, 8000 yıllık bir geçmişi -ve bence en
önemlisi- doğuş yeri Anadolu olan bu
maddeyi işleme sanatına gereken önem veriliyor mu sizce?
-Ülkemiz
seramik
sanayisinin endüstriyel anlamda hizmete geçme
döneminin, günümüzden 20-25 yıl
öncesine dayandığı gerçeği bilinmektedir. Seramik
endüstrisinin, ülkemiz
koşullarında gelişmesini
sağlayabilmesi
ve sürdürmesi, büyük
güçlüklerle ve bu
güçlüklerin yenilenmesine yardımcı
olacak çabalarla gerçekleşmektedir
.Bu çabalara
ortak olan
kimseler, kurmak istedikleri
seramik branşlarında, kendilerinden çok şeyler katarak büyük
bir istek ve yorulmazlıkla
çalışmaktadırlar.
-Siz
Anadolu kapı tokmaklarından esinlenerek
yapıtlar veriyorsunuz. Eski medeniyetlerdeki seramik yapıtlara bakacak
olursak
kendine-çağına uygun ve özgün. Seramik
sizin de belirttiğiniz gibi binlerce yıl
bozulmadan kalabiliyor. Peki günümüzde, bin
veya iki bin yıl sonrasına günümüz
uygarlığından mesajlar verecek yapıtlar üretilmekte midir.
Seramik günümüzde
hangi amaçla kullanılıyor?
-Çağlar
boyu, insan
yaşamında birbirinden çok farklı fonksiyonlarda yer alan seramik malzemenin
kullanım alanı, her gecen
gün biraz daha genişlemektedir. Seramik genel adı altında
farklı türdeki
killerden pek çok değişik fiziksel ve görsel
özelliklere sahip olan bu
malzemenin dış etkenlere gösterdiği direnç nedeni
ile kent mekanlarında parklar,
kilise, cami, oturma guruplarında yer almaktadır. Seramik malzeme
kullanarak
gerçekleştirilecek tasarımlarda, seramiğin zengin verileri
doğrultusunda ekonomik
çözümlere gitme şansı daha fazladır. Bir
duvar veya yer kaplaması aynı zamanda
yönlendirme elemanı olarak
görev
yüklenebilir; bir oturma ünitesi
çiçeklikle
birleşebilir. Sağlık araç ve gereçlerinde, insan
vücuduna en
iyi uyumu sağlayan malzeme
olduğundan protezlerde kullanılmakta... Elektrik sanayiinde (izalosyon
malzemelerinde). Elektronik
sanayisinde (soğutma
ve yalıtım sistemlerinde). Makine sanayisinde (motor bloklarının,
sekmen, rulman)
yapımında... Uzay sanayisinde izalasyon malzemesi olarak kullanılmakta.
Sıhhi tesisat
malzemelerinde (lavabo, küvet vb).
Sofra
gereçleri (tabak, tencere, fincan vb). Çatı
örtme sistemlerinde... Bu saydığım
seramik unsurlar, tasarımları ve teknolojik gelişimleriyle geleceğe
taşınmakta,
geleceğe mesajlar vermektedir.
-
Bugüne kadar onlarca bireysel sergi açtınız.
Oldukça da fazla karma sergiler katılmışsınız.
Sergilerinize gösterilen ilgi? Seramik sergilerinin fotoğraf,
resim,
yontu vs. gibi görsel sanatlar sergilerinden farkı?
-Toplumların
gelişmişliği endüstri ve sanayileri kadar sanata verdikleri
değerle de ölçülür.
Bunun bilincinde olan toplumlar her türlü sanat
çalışmalarını destekleyerek
gelişimlerine yardımcı olmaktadırlar. Bu anlayışla sanat evrensel
boyutlara
ulaşmaktadır. Ülkemizde
uzun bir geçmişi
olan seramik sanatı hak
ettiği yerde
değildir. Seramik heykel sanatı, kap
sanatından çıkarak diğer sanatlar gibi kendine yeni
arayışlar içine
girmektedir, bununla birlikte resim sanatı kadar
seramik sergilere ilgi
duyulmamaktadır. Bu
zamana kadar açmış olduğum sergilerimde
yararlanmış olduğum tema Anadolu,
Anadolu insanının duyarlılığı ve Osmanlı’nın
sanat anlayışı. Bunu eserlerime yansıtırken
tasarımlarımdaki sanatsal boyut ve
teknik her
zaman sergilerimin
ilgi odağı olmasını
sağladı...
-Tüm bunların dışında
yapıtlarınızda kapı
tokmakları yerine, kapı kilitlerine de rastladım. Bu öğeyi bir
uygunluğu
açısından mı kullandınız?
-Kapı
kilitleri, kapıların
bir bütünü. Tasarımları, yapımlarındaki
incelik ister istemez bu konseptin
içine sokuyor, hem uygunluğu hem de bıraktığı güzel
izlenimler acısından
kullanmak istedim Formlarından
yola çıkarak
büyük boy panolar hâline
dönüştürüp
demirin vermiş olduğu soğuk görüşü;
çamurda
üzerinde halk desenleri kullanarak yumuşattım...
-Sizinle bu söyleşiyi
yapmadan önce İstanbul’un en
eski semtlerinde onlarca sokak gezdim. Tüm eski evlerin
kapıları genellikle -içler
acıtacak bir şekilde- yerini metal kapılara bırakmış. Ahşap kapı yok
denilecek
kadar az. Siz bu tür çalışmaları başlatmadan
önce neler yaptınız?
-Plastik
sanat
eseri olarak kabul
ettiğim kapı
tokmaklarını, seramiğe ve cama dönüştürmeden
önce alt yapısını sağlamak için,
maden sanatı içinde tarihsel gelişimini, yapım tekniklerini, tasvirlerini, mitolojik
yönünü
ve sosyal anlamlarını inceledim.
Bunun için
bazı şehir ve köylere giderek
yakından
araştırma imkanı buldum (Marmara, Ege, Akdeniz bölgeleri ). İki yıl süren bu
süreç sonucunda
araştırmalarımı kitaba dönüştürüp
eserlerimi ortaya çıkardım...
-Sayın
Birdevrim. Bu değerli söyleşi için
teşekkür
ederim. Sizinle iletişim kurmak isteyenler için vereceğiniz
bir
adres?
-Yine
derginizin sanatsal - kültürel
çalışmaları
doğrultusunda bana çok kapsamlı bir site hazırlayacağınızı
söylediniz. Sanırım en doğru
adres www.aydanbirdevrim.havuz.de
olacak. Çalışmalarıma
gösterdiğiniz ilgiden mutlandım;
ben teşekkür ederim.
Mimarlık
yapısı ve her türlü kullanım eşyası üzerinde
süslemeye yönelik yapılan
çalışmaların
tümü.