avuçlarında fahişe bir hayat açsan küfürler kaçacak
çirkin ve pahalı bir durak beklediğin
-asırlarca
duracaksın orada- seni hiçbir otobüs almayacak
uçak bulabilsem dönecektim o gece bavulum sende kalacaktı içinde kırık dökük hayaller(im) buruşturulmuş bir sigara paketi belki... bir bilet parası bir de anlamsız durduğun birkaç resim yetecekti bana mirasın ise gözlerime kalan iki gölgeydi, toprağa yansıyan
uyumuyordun biliyordum devrilmiş bir heykele benziyordun çıkarken odadan miş’li bir şeydi sanki zaman birkaç anı unutmuştum masanın üstünde belki de umudu sessizce içeri girdiğimde gözlerin karanlığın arasında -sanki- beni bekliyordu yan yana duran gölgemizin resmi hatırına gönlüm gitmeyi hiç istemiyordu ikimizin de harcı aynı çamurdu -aslında
sen daha iyi biliyordun- nelerin kaybolduğunu
ellerimde dudaklarının iziyle uçabilseydim o gece -kaçabilseydim- bunca gül dökülmeyecekti yaşamın bahçesinde aşkın(ın) günlüğü kaç para? dört günlük borcum var sana!