ana sayfa / editörden / içindekiler / iletişim / arşiv / havuz hakkında

 
Gül Kesimi Mevsimler

 
                         

                                              o ki bir takım yıldızıydı’
 
ben seni düş evimde büyüttüm bunca zaman
turuncu zakkumların kıyımından çalarak
çizilmiş bedenime örter gibi tenini
tükenen bir şeylerin kıyımından çalarak
esmeyen rüzgarların kuytusuna sığınıp
 
ben seni sarp suların akışına gizledim
geceyi bıçak gibi ışığa bileyerek
kayan en son yıldızın sesini izleyerek
el kavminden devşirip kaderime sözledim
lanetli günahların gölgesine sığınıp
tarihi sorguladım Hititlere uzanan
ilk güneşin yüzüme çarptığı anda gece
gül kesimi mevsimler büyütürken zamana
Iştar mıydı seviştiğim, sen miydin bilmiyorum
akaların akını sürdüğü anda gece
Sümerli Inanna’nın gölgesine sığınıp
 
tanrıların dokunduğu koylarda yüz izleri
derin bir çizgi gibi taşlara kazıdığım
düşürülmüş kirazlar nar tanesi ellerim
ellerim burçak yüklü, toprak yüklü zamana
kurulu tuzaklara koşar gibi aniden
zırhların erittiği gölgelere sığınıp
 
çürüyen bir çiçeğin özüne kanar mı su
mevsimin ilk dalına konar gibi bir çift kuş
seslerin sırmalanmış atlasın iç yüzüne
ben seni işlediğim suçlara ortak ettim
mutlanmış ibrişimle nakışlı gençliğime
o hoyrat yalnızlığın gölgesine sığınıp
 
kızıl bir mars sabahı kim bilir belki senle
morun eflatun yüklü kokusuna ulanan
evrenin kızılına dilimle dokunarak
yıpranan geçmişini boşluğa salar gibi
o anın közlerine istekle soyunarak
tanımsız sevişmenin kuytusuna sığınıp
tükenen bir şeyleri yeniden yaşar gibi
 
dingin iç çekişlerin laciverde aktığı
esrimiş duyguların gölgesine sığınıp
dibe vuran sezginin  çoğalan yansısında
bir teleğin yumuşak inişine sığınıp
tınazların başağında üreyen bereketin
kardelenin boy verdiği kar içinde çoğalan
 
ellerim uzağında tenine dokunamaz
dön yüzünü suskunun ağaran şafağına
yitik söylencelerin geçmişine sığınıp.
                                              
                                                                                                                                                                                                           
   
 

Ali Özenç Çağlar, Ekim 2001