Karikatür
sanatı; çizerlerin duygularını,
düşüncelerini ve hayata dair yorumlarını mizah
yoluyla izleyicilere aktaran bir
iletişim biçimidir. Çizgi ile mizah yapma
sanatıdır. Matbaa makinesi ile
çoğaltılarak bir anda binlerce, hatta milyonlarca kişiye
ulaşan, baskı
teknolojisinin gelişimiyle yaygınlaşan bu sanatı Türk
karikatürcüler
Avrupalılardan öğrenmişlerdir. Ulusal basının merkezi
durumundaki İstanbul'da
filizlenen karikatür sanatı, zamanla Anadolu kentlerinde de
görülmeye başlamış,
bir kısım Anadolulu karikatürcüler
İstanbul'a giderek orada çalışmış, bir
kısmı da kendi yöresinde kalarak yerel basınla yetinmişlerdir.
Türk
Karikatürü
Osmanlı
İmparatorluğu sınırları içinde Türkçe
yayınlanan gazetelerde ilk karikatür; 1867 yılında
“İstanbul” adlı gazetede
yayınlanmıştır.
İlk mizah dergisi ise 1870
yılında “Diyojen”
adıyla çıkmıştır.
Osmanlı topraklarında bu yayınlar ortaya çıkıncaya kadar
Ermeni vatandaşlar
önemli sayılabilecek bir mizah basını oluşturmayı
başarmışlardır (Çeviker,
1986).
İstibdat
Dönemi’nde (1878-1908) karikatür
yayınlanması Padişah Abdülhamit tarafından yasaklanır. Bu
dönemde Jön Türkler
yurtdışında yayınladıkları mizah dergilerini gizli gizli yurda
göndermişlerdir.
Bu dergilerdeki karikatürler çoğunlukla imzasız
olarak yayınlanmıştır.
II.
Meşrutiyet 1908 de ilan edilince mizah ve
karikatür yayınları da serbest kalır, 92 adet gibi o
güne kadar
görülmeyen sayıda mizah dergisi piyasaya
çıkar. Bu yayınlardan en nitelikli
olanları Cemil CEM (1882-1950)’in karikatürlerinin
yer aldığı KALEM (1908) ve
CEM (1910) dergileridir.
Kurtuluş
Savaşı sırasında mizah dergileri, diğer
basın organları gibi iki ayrı safta yer alırlar. Sedat
Simavi’nin yayınladığı
GÜLERYÜZ dergisi (1921); Ankara
hükümetini ve Atatürk’ün
mücadelesini
destekler, Refik Halit’in yayınladığı AYDEDE (1922) ise
Padişah yanlısı
politika izleyerek Anadolu Hareketi’ni eleştirir. Savaş
sonunda Atatürk ve
arkadaşları başarılı olunca Aydede’nin yazar ve
karikatürcüleri yurtdışına
kaçarlar.
Cumhuriyet
Dönemi’nin başlangıcında en önemli
karikatürcü
Cemal Nadir GÜLER (1902-1947) dir. Cemal Nadir; Akşam ve
Cumhuriyet
gazetelerinde günlük karikatürler
çizerek, AMCABEY ve ARKADAŞ dergilerini
çıkararak karikatür sanatının Türk halkı
tarafından sevilmesini sağlamıştır.
Cemal Nadir 10 karikatür albümü yayınladı, 5
sergi açtı ve karikatüre ilişkin
konferanslar verdi. Cemal Nadir’le aynı dönemde
karikatür çizen bir başka isim
de Ramiz GÖKÇE (1900-1953) dir. Özellikle
kendi çıkardığı MİZAH adlı dergi ve
yayınladığı albümler o dönemden kalan önemli
belgeler niteliğindedir. Bu arada
sözü edilmesi gereken bir başka dergi de AKBABA
(1922-1977) dergisidir. Türk
karikatür tarihinin en uzun ömürlü
dergisi olarak bilinen Akbaba’yı Yusuf Ziya
ORTAÇ çıkarmış, pekçok
karikatürcü bu dergide çalışmıştır.
II.
Dünya Savaşı’nda (1938-1945) Türkiye savaş
dışında kalmıştır. Ancak “savaş, barış, Nazi, Mussolini,
Hitler” konuları Türk
karikatüründe yer almış, dergi ve gazetelerde
çizilen bu karikatürler 34 ayrı
karikatür albümüne kaynaklık etmiştir.
1946
yılında MARKOPAŞA adlı bir mizan dergisi
yayınlanır. Tek Parti Dönemi’ne karşı yayın
politikası ve Mim UYKUSUZ
(1922-1983)’un karikatürleri sayesinde
tirajını 60.000e kadar çıkaran bu
dergi iktidar tarafından büyük baskılar
görmüştür.
Cemal
Nadir ve Ramiz’in açtığı yolda
yürümeye
çalışan bir grup karikatürcü, (ki bunlara
“1950 Kuşağı Karikatürcüler” adı
verilmiştir) “Yazısız Karikatür” anlayışı
ile ABD ve Avrupa’da yaygınlaşmaya
başlayan bir akımı benimsemiş, başarılı da olmuşlardır. Türk
karikatürünü tüm
dünyaya tanıtan bu kuşağın belli başlı temsilcileri;
Turhan
SELÇUK
(1922-), Semih BALCIOĞLU
(1928-), Nehar TÜBLEK
(1924-1995), Ali Ulvi ERSOY (1924-1998), Selma EMİROĞLU
(1927-),
Ferruh DOĞAN (1932-2000), Oğuz ARAL (1936-) ve
Bedri KORAMAN
(1928-)’dır. Tef, Dolmuş, 41
Buçuk, Taş, Karikatür gibi dergilerde
“Yazısız karikatür” akımının
önemli örneklerini vermişlerdir. 1950 Kuşağı
Karikatürcüleri’nin bir
bölümü aramızdan ayrılmış, bir
bölümü de bugün
gazetelerde çizmeye devam etmektedir.
1950
Kuşağı’ndan biri olan Oğuz ARAL, 1970’li
yıllarda Türk toplumundaki değişimi dikkate alarak GIRGIR
adında bir dergi
yayınlamaya başlar. Nedir Türk toplumundaki değişim?
Televizyon her eve girmeye
başlamış, gazeteler ofset baskı ile çok renkli yayınlanmaya
başlamış, kırsal
alandan büyük kentlere göçler
başlamış, gecekondu ve varoşlara yerleşen ne
kentli, ne köylü olamayan bir toplum oluşmuş. Arabesk
müzik, lahmacun,
çiğköfte, köşe dönme gibi
terimler büyük kentlerin gündemine girmiş,
bu yeni
insanların kentli ile kuramadığı ilişkiden doğan yeni bir mizah
kültürü ortaya
çıkmıştır. Yüksek sanat değil, halkın anlayacağı
sanat öne çıkmıştır. Tüm bu
değişiklikleri gündemine taşıyan “Gırgır”
mizahı; “Utanmaz Adam, Eşşek Herif,
Avanak Avni, Gaddar Davut, Zalim Şevki” gibi kahramanların
eğlenceli
maceralarını 400-500 bin okuyucuya her hafta vermeye başlamış,
“can
sıkıntısını, aşk yarasını, karı-koca kavgasını kesen, her derde
deva” bir mizah
anlayışını yaygınlaştırmıştır. Karikatürlerde konuşma
balonları oluşmuş, yazı öğesi
geri döndürülmüştür.
Dergilerin isimleri de bu anlayışa paralel olarak; Hıbır,
Dıgıl, Fırt, Pişmiş Kelle, Mikrop, Limon olmuştur. Son dönemde
bu anlayış
(özellikle dergilerde) cinsellik konulu ve argo konuşmalı yeni
boyutlar
kazanmıştır.
Hem
dünyada, hem de Türkiye’de
günümüz
karikatüründe iki anla- yış hakim duruma gelmiştir.
Biri eğlenceye yönelik, geniş
halk kitlelerine seslenen, bol yazılı, bol abartılı, her
türlü sorunu gündeme
getiren, kısa ömürlü çabuk
tüketilen karikatür, diğeri ise
güldürmekten çok
düşündürmeye yönelik, abartmayı
fazla kullanmayan, seçkin tabakaya seslenen,
anlaşılması için kültür birikimi isteyen,
uzun ömürlü, yazısız karikatür
anlayışı.
İşte
tüm bu aşamalar Eskişehir’de uygulanan
karikatüre de yansımış, gelişme bu parelelde olmuştur.
Eskişehir’de
Karikatür
Türkiye
genelinde yerel basında çizen
karikatürcülerin sayısal olarak yoğun olduğu ve
çok özgün eserler verdiği
söylenemez. Bu anlamda az sayıda başarılı olarak
tanımlanabilecek illerden birisi Eskişehir'dir. 1996 yılında Anadolu
Üniversitesi Eğitim , Sağlık ve Bilimsel Araştırma
Çalışmaları Vakfı tarafından yayınlanan "Eskişehir'de
Karikatür" (Topyıldız, 1996) adlı kitapta 45
çizerin karikatür örnekleri ve
özgeçmişleri bulunmaktadır.
Türk
karikatürü; 1867 yılında yayınlanan ilk
örneğinden günümüze kadar,
dünya karikatüründeki gelişmelere parelel
olarak çeşitli aşamalardan geçmiş, Eskişehirli
karikatürcüler de bu gelişmelerden payını
düşeni almışlardır.
Ulaşılabilen
kaynaklardan ve yaşayan karikatürcülerden edinilen
bilgiler ışığında, Eskişehir’de yayınlanan ve alt başlığında
“Edebi ve Mizahi bitaraf Türk gazetesi”
yazan en eski gazete NEVZAD’tır. 1338 (1917) yılında arap
harfleriyle yayınlanan bu gazetede kariktür olup olmadığı
öğrenilememiştir. Yine 1920 ile 1922 yılları arasında
yayınlanan “Edebi ve Mizah gazetesi” olarak bilinen
KAVAL; İstanbul’daki Hakkı Tarık US
Kütüphanesi kayıtlarında 10 sayı
çıktığı ve “resimli” notu
düşüldüğü halde gazetelerin arşivde
bulunmaması yüzünden bu “resim”
notunun karikatür anlamında mı yazıldığı anlaşılamamıştır.
Ekim 1951 de yayınlanan “İşçinin Sesi”,
Ocak 1953 te yayınlanan “Dalga” gazetesi de
“Siyasi ve Mizahi gazete” olarak kayıtlarda
görülmekle birlikte, bunlarda da karikatür
olup olmadığı öğrenilememiştir.
1946
yılında dönemin en ünlü
karikatürcüsü Cemal Nadir GÜLER,
Eskişehir Halkevi’nde bir kişisel karikatür sergisi
açar. Eskişehir halkı ve Eskişehir’li
karikatür meraklıları bu sergiyi açık kaldığı
süre içinde hiç boş bırakmazlar. Bu
örnek serginin özendirmesiyle
karikatür çizmeye başlayan Pertev Ertün,
Rüştü Yetilmezer, Beytullah Heper ve Yılmaz
Büyükerşen gibi isimler bir taraftan
Eskişehir’de yayınlanan gazetelerde, bir taraftan
İstanbul’da ulusal mizah dergilerinde
görülmeye başlarlar. Eskişehir’in en eski
karikatürcüsü olarak bilinen Pertev
Ertün’ün ilk karikatürü
1948 yılında “Şaka” dergisinde yayınlanır. 1951
yılında Eskişehir’in bu öncü
karikatürcüleri ortaklaşa bir sergi
açarlar. Beytullah Heper’in ilk
karikatürü 1950 Kuşağı
Karikatürcülerin çıkardığı “41
Buçuk” dergisinde 1952 yılında yayınlanır. Bu
çalışmalar ve görülen ilgi 20 Haziran 1953
tarihinde SAKSAĞAN adlı haftalık mizah gazetesi çıkarmanın
temelini oluşturur. Sahipliğini Zeki Mamuh, Fethi Yurtsever ve Kemal
Akdeniz’in üstlendiği SAKSAĞAN 2000 adet tirajla iki
yıla yakın yayınlanan en kapsamlı mizah gazetesi olarak Eskişehir Basın
Tarihi’ndeki yerini almıştır. 34x50 cm. Boyutlarında olan ve
10 Kuruş fiatla satılan bu gazetenin karikatürlerini Pertev
Ertün, Beytullah Heper ve Yılmaz Büyükerşen
çizmiştir. Saksağan gazetesinin yayın hayatı sona erince
Yılmaz Büyükerşen ÇİMDİK adlı bir başka
mizah gazetesini 11 Şubat 1955 tarihinde yayına sokar.
Çimdik te haftalık bir gazetedir, Yılmaz
Büyükerşen’le birlikte Beytullah
Heper’in de karikatürleri bu gazetede yeralacaktır.
1960
yılında “27 Mayıs İhtilali” ile yeni bir
dönem başlar. Bu dönemin Cumhurbaşkanı Cemal
Gürsel’dir. Pertev Ertün, Cemal
Gürsel’le ilgili anısını “Eskişehir Basın
Tarihi 1908-2002” adlı kitaba yazmıştır. “Yıl 1961,
yeni Cumhurbaşkanı Rahmetli Cemal Gürsel Paşa
Eskişehir’e gelmiş, Orduevi’nde kalıyordu.
Cemiyetimiz (Gazeteciler Cemiyeti) adına Yılmaz
Büyükerşen acele olarak İstanbul’a giderek
ünlü çizer arkadaşlarımızdan
karikatürleri alıp döndü. Eskişehirliler
olarak biz de karikatürlerimizi koyduk ve sergiyi
yetiştirmek için yoğun bir çaba harcadık. Ertesi
gün Cumhurbaşkanı sergiyi açmaya geldiğinde dışarda
büyük halk kalabalığı vardı. Salon; Yeni
Sinema’nın yanında bulunan boş bir mağaza idi.”
Bu
karma sergiden sonra 1961 yılında Beytullah HEPER’in şimdiki
Orduevi’nin (o dönemde oteldir) zemin katında ilk
kişisel sergisi gerçekleşir. 1974’e kadar
Eskişehirli karikatürcülerin İstanbul’da
yayınlanan dergi ve gazetelere ağırlık verdiklerini
görüyoruz.
18
Eylül 1974 te ÇITÇIT adlı
“Siyasi Mizahi gazete” yayınlanıyor. Bu gazetenin
Sorumlu Müdürü ve
karikatürcüsü Mehmet SALTIK’dır.
Gazetenin bir sayısında 10.000 adet basıldığı belirtilmektedir.
1978
yılında Atila ÖZER Sivrihisar’a bağlı Hortu
Köyü’nde ilk kişisel sergisini
açıyor. Dönemin Köy İşleri Bakanı Ali
Topuz, Nasrettin Hoca Şenlikleri nedeniyle köye getirilen ilk
karikatür sergisinin açılışını yapıyor.
1979
yılında merkezi İstanbul’da bulunan
Karikatürcüler Derneği’nin Eskişehir
Bürosu açılıyor. Merkez tarafından bu büro
yöneticiliğine Fuat Kırcalı atanıyor. Bu büro
Eskişehirli olan ve İstanbul’daki derneğe kayıtlı
üyelerin etkinliklerini organize ediyordu. Sakanya gazetesinde
hafta sonları
“Gül-Düşün” adıyla bir
mizah sayfası hazırlayıp yayınladılar.
1981
yılında Saim ERİCEK, 1983 yılında İsmail TURAN, 1991 yılında Cengiz
ÇALIŞ, Abdullah ÜÇYILDIZ, 1998 yılında
Hikmet CERRAH kişisel karikatür sergileri
açıyorlar. 1978-2003 yılları arasında Eskişehir Devlet
Güzel Sanatlar Galerisi’nde 24 karikatür
sergisinin açıldığı saptanmıştır. Bu sergilerin bazıları
karma, bazıları kişisel sergilerdir. Bu sergilerin bir kısmını
Eskişehirli karikatürcüler bir kısmını da Eskişehir
dışından kişi ve kurumlar gerçekleştirmiştir. 25 yıllık
dilim içerisinde 24 sergi; ortalama her yıl bir sergi
anlamındadır. Bu sayısal veriler sadece Devlet Güzel Sanatlar
Galerisi kaynaklarındaki kayıtlardır. Oysa 1983 yılında Anadolu
Üniversitesi’nde bir Karikatür
Kulübü kurulmuş, hem üniversite
içinde hem de Eskişehir, hatta Türkiye genelinde
etkinliklere başlamıştır.
Bu
kulüp 1983 yılında kurulmuştur. Kulüp
bünyesinde öğrenciler, öğretim
üyeleri ve çevre halkı çalışmalar
yapabilmektedir. Kulüp kurulduğu yıl Kasım aynda Ankara,
İstnbul, İzmir, Adana, Elazığ, Eskişehir, Samsun ve Erzurum illerinde
“Açıköğretim Öğrencileri
Sergisi”ni gerçekleştirmiş, 1985, 1986, 1987, 1993
yıllarında Nasrettin Hoca’nın doğum yerindeki (Sivrihisar)
kutlama programlarına sergiler ve yarışmalarla katılmıştır. 1985
Gençlik Yılı’nda gençlerarası bir
karikatür yarışması, 1987 yılında da Yunus Emre Haftası
nedeniyle Uluslararası “Sevgi
Karikatürleri” yarışması düzenleyerek bu
karikatürlerin kitap halinde toplanmasını da sağlamıştır.
Kulüp Nehar TÜBLEK, Semih BALCIOĞLU, Raşit YAKALI,
Ferruh DOĞAN, Ali Ulvi ERSOY, Necmi Rıza AYÇA, Semih POROY,
Nezih DANYAL, Kamil MASARACI, Tan ORAL, Kemal Gökhan
GÜRSES, Salih MEMECAN, Gürcan YURT, Yurdagün
GÖKER gibi Türk karikatür ustalarına ev
sahipliği etmiş, aralıklarla karikatür sanatı konulu
konferanslar düzenlemiştir.
1984
yılında Anadolu Üniversitesi İletişim
Fakültesi’nde karikatür Türkiye
üniversitelerinde ilk defa ders programına alınmıştır.
Bu
arada Sevil Özgür, Yaşar Arda, Sertaç
Ürer, Furkan Tangüner, Atilla Yakşi, Ahmet Sofuoğlu,
İsmail Turan gibi genç karikatürcülerin
Eskişehir’de yayınlanan gazetelerde yayınladıkları haftalık
mizah sayfaları (Tantana, Kevgir), 1991 yılında sadece bir sayı
çıkarılabilen FIRÇA dergisi, 1992 yılında
dört sayı çıkarılan GİNA dergisi de kayda değer
çabalar olarak görülmelidir.
2002
yılında kurulan Eskişehir Sanat Derneği de diğer sanat dallarının
yanısıra karikatür sanatıyla ilgili çalışmalar
yürütmektedir. Söyleşiler, Atölye
çalışmaları ve yarışmalar düzenleyen bu dernek 2002
yılında Beytullah HEPER’i , 2003 te de Atila
ÖZER’le Hikmet CERRAH’ı Yılın
Karikatür Sanatçısı seçmiştir.
5
Eylül 2002 tarihinde karikatüre yönelik
çalışmaları bilimsel açıdan incelemek ve
araştırmak , bu alanda çalışacakları teşvik etmek amacıyla
Anadolu Üniversitesi Karikatür Sanatını Araştırma ve
Uygulama Merkezi kurulmuştur. Bu merkez kurulduktan sonra
“E-Eğitim, E-Avrupa, E-Euro EEE?!” başlığıyla 2004
yılında uluslararası bir sergi gerçekleştirmiş, bu sergiye
37 ülkeden 156 karikatürcü, 620
karikatür göndermiştir. Gerek Karikatür
Kulübü’nün, gerekse bu Araştırma
Merkezi’nin birikimleri Eskişehir’de bir
karikatür müzesini hayata geçirme
potansiyeline doğru hızla ilerlemektedir. Bir süre sonra
Türk ve Dünya
Karikatürü’nü yansıtan bir
müze Eskişehir’e yeni bir özellik
katacaktır.
Sonuç
Başlangıçta resimsel bir
çizgi ile ortaya çıkan karikatür,
sözlü mizah birikimi ile alt yazılı olarak
gerçekleştirilmiş, II. Meşrutiyetin
getirdiği özgürlükle gelişerek
modernleşmeye başlamıştır. Cumhuriyet
Dönemi’nin ilk yıllarında geniş halk kitleleri
tarafından benimsenen karikatür;
sanatsal ağırlığını “1950 Kuşağı” ile hissettirmiş,
yazıdan arındırılarak
Avrupa karikatürü ile boy
ölçüşecek düzeye ulaşmıştır. Daha
sonra altyazıları
konuşma balonlarına alınan geleneksel karikatürle, yazıdan
arındırılmış modern
karikatür yollarını ayırarak yaşamlarını
sürdürmektedir. Bir yanda
gülünüp
geçilen, hemen tüketilen karikatür, diğer
yanda duvarlara asılan, güldürmekten
çok düşünsel boyutu olan
karikatür... Bu süreçte karikatür
zaman zaman
güçsüzlerin silahı olmuş, zaman zaman
cezalandırılmış, gün olmuş
ödüllendirilmiş. Kimilerini keyiflendirmiş,
kimilerini de sinir etmeyi
başarmıştır.
Kaynakça:
http://home.anadolu.edu.tr/~aozer
|