Zehir Çocukken haftalar bana asırdı; Derken
saat oldu, derken saniye... İlk düşünce,
beni yokluk ısırdı: Sonum yokluk olsa bu varlık niye? Yokluk,
sen de yoksun, bir var bir
yoksun! İnsanoğlu kendi varından yoksun... Gelsin
beni yokluk akrebi soksun! Bir zehir ki, hayat
özü faniye...”
1983
“Şiirimdeki
Sen
Üstada;
İşte o an erimişti saniye; Yokluğun içimde,
eriyince ben... Ruhun ruhumu kuşatmış haliyle: Şiirime düşen
düşüncesin sen. Üstat!
Döndü zaman, felek hep aynı! Bıraktığın kafalarda o sayrı... Rüyalarıma gir,
aç kapıları İçtiğin zehirden uzat
bana sen. Yokluk!
Çokça düşünceledim bunu! Düşümce,
varlığın yokluyor sonu! Üstat! Dağarcığımda zaman
durdu. Bilirim, gül teninde
zehir diken Gönül
iklimlerine çile diken Üstat, yıkıldı boşluk.
Şiirimde
sen.!