O korku vardı hep çıkılan yolda
O korkusuzluk vardı
Suyun su olduğu
günden beri akardı
Biri can verip
aydınlatır
Diğeri boğar ve
yakardı
Yaşamın her
dönüm noktasında
Bir ileri bir de
geri
Atılan adımlar
gibi alçalma ve yücelme
Atılan adımlar gibi
Büyüme
ve küçülmeydi adı
Biri sevgi olup
yapardı
Diğeri
öfke olup yıkardı
O korku vardı hep
çıkılan yolda
O korkusuzluk vardı
Geceler güvensizdi
Gökyüzünde soluklar tükenirken
Ay sevinçsizdi
Bir şey vardı sanki hep yarım kalan
Bir anı ya da bir düş gibi
Uzak Uçurumlarda sessizce sallanan
Yıllardan beri canlı tutulan ateşler
Söndürülürken yüreklerde
birer birer
Kim yakacaktı
Uğrunda ölünen o büyük ateşi kim
Daha gün batmadan
Karartılan günlerin rengini
Gün doğarken
Kim haykıracaktı mor bahçelere kim
Kim ağlayacak
Kim gülecekti tüm güzellikler adına
Kim sevecek
Kim dövüşecekti
Kim takacaktı ölürken
Ölümsüzlüğü gül
diye yakasına
Kışın kar açıp
Çiçek olacaktı buz sarkıtan dallarda
Yazın güneş açıp
Gelecek olacaktı
ufuklarda kim
Bir yıldız vardır hani
Bütün
yıldızlar içinde der Homeros
Ne kopmuştur
hiç bir zaman
Kök
saldığı kutsal yerinden
Ne de boyun
eğmiştir
Ölüm
kusan hiç bir karanlık önünde
Nasıl susulursa
Bin yıllık zamana
karşı okyanus dilinde
Aynen
öyle parlamıştır
Tüm
gecelerin gökyüzünde
Aynen öyle
Notaların tören tören canlanıp
Dile geldiği günden beri
Hiç bir senfoni bulamadı bu sesi
Bulamadı sarayların görkemli sütunlarında
Hiç mi hiç bestelenmeden
Ve seslendirilmeden yaşandı zindanlarda
Hücreler senfonisiydi adı
Yaylı
sazlar: Demir parmaklıklar
Ve demir kilitli
demir kapılar
Vurmalı sazlar: Taş duvarlar
Ve taş katılığında kör baskılar
Üflemeli sazlar: Şafakta idamlıklar
Ve direnen tutuklular
Erkekler kadınlar duvarlar ve ufuklar
Yıldızlar içindeki o yıldızın
Ölüme ve
ölümsüzlüğe doğru
Akışıyla başlıyordu hep birden uçuşarak
Ardından diğer bütün notalar
Ki maviliklerde süzülen kuşlar
Kurtuluş savaşında
Kurşuna ve saza vurulan türküler
Fransız ihtilalinde
Sürgüne ve giyotine gidilen marşlar
Ve bir nice kızıl meydanda
Yankılanan uğultular - uğultular
Sonra güneşe gönderilen
Özgürlük renkleri peş peşe
Ve fethedilerek
Ağızdan öpülen enginler - enginler
Ey halkımın demir kazık dediği
Yıldızlar
içindeki soylu yıldız
Varsın onlar
söndü bilsinler seni
Bulutları delerek
saldığın ışıklar
Ki bin renkli
gelenek üzre
Balkıyıp
çoğalıyor şimdi
Susmayan bir
hücreler senfonisinde
Kentlerin en
yumuşak sessizliğinde
Bildiriler
düşüyor artık
İnsanların
yüreğine yağmur taneleriyle
Gök
gürlemeyince yer gülmez
Gök
gürlemeyince yer gülmez diye