Gün düz bir yolda arasında titreyen ışıkların çakıl taşları, martılar, kum denize yakın. Ah,
demek ki ben, yusyuvarlak çakıl
bir taşım, göğün altında denizin
yüzünü yalamakla tehdit edilen terli
bir elin avucunda.
Gün akar su gibi durmaz arasında iki dağın büyük otlar, böcekler, ağaçlar ormana yakın.
Ah, demek ki ben, öylesine hafif
bir rüzğarım, yağmurdan sonra üstü
açık kalmış esmer bir kadın üşürken
uykusunda.