Kitabın Giriş Bölümü
-Başbağlamanın, tesettürün Sümer,
Asur ve
diğer Mezopotamya halklarının tarihlerine uzanan kökeni.
-Olayı yaşayan kişinin savunma
mekanizmaları önemlidir. Göçmenliğin
sonuçlarını, gelişmeleri pozitife de,
negatife de döndürebilir. Yaratılan şey yaratana
özgüdür.
-Olgun
bir adamı dost edinmek isterseniz eleştirin, basit bir kimseyi dost
edinmek
isterseniz övün. Bireyin dünyayı
değerlendirişi, sorunları çözmeye yönelik
hoşgörüsü, esnekliği, yaşamla barışık
olması evliliğin sürekliliğini sağlar.
-Siyasi alan da tutkular ve inanışlar, pek az da düşünceler çarpışır,
derler. Farklı kültürlerden oldun mu çarpışma noktaları çok
fazladır. Kendisinden kurtulmak
istediğiniz bir despot varsa, ilkin onun içinize kurmuş olduğu saltanatı
yıkmanız gerekir.
-Yıllarca
Danimarka’da yaşadınız ve tercümanlık yaptınız. Sizi
etkileyen, unutamadığınız
tanıklılıklarınızdan birini anlatır mısınız? Türkiyeli
göçmenler, inançlar ve
ilişkiler konusuna değinir misiniz?
-Evlilikte
mesajların doğru iletilmesi çok önemli. Krediler
iyi kullanılmalı.
Baykuşlaştırılanlar güneşe bakamazlar. Sevgi insanı birliğe,
bencillik de
yalnızlığa götürür.
-Ödenemeyecek,
borç verilemeyecek şeyler
vardır. Mutluluk paylaşılmak istenir. Ayrılığı, boşanmayı
çözüm olarak görmedim.
-İlk
gelenlerin hiçbir olanakları yoktu. İşçi
yurdundan fabrikaya, fabrikadan işçi
yurduna gidiyorlardı. Kendilerini ifade edemiyorlardı.
-Takdir onay ve sevgi arayan
erkekte aldatır.
Boşluklarını doldurma ihtiyacından dolayı dışarıya yönelir.
İlişkiyi tüketme
noktası boşanmayı getiriyor. Kendilerini savunma
güçleri ve
örgütlülükleri en
zayıf olan kadınlar ve çocuklar şiddete maruz kalıyorlar.
-Kendilerini
yönetemeyenler, Ankara’da bireysel egolarını tatmin
edenler, Kürt halkını
temsil edemezler. Halkın vekaletini alan erkek bana, en yakınındakine
işkence
yapıyordu. Gözümü açtırmıyordu.
-İlişkinin sorumluluğu
kişinin kendi
omuzlarındadır. Sorun varsa,
çözümü de vardır. Acılarımızdan
besleniriz ve
kendimizi tıkanmış görürüz. Bu durumda
psikolojik yardım gerekiyor.
-Hiç
bir zaman eşim tarafında hesaba katılmadım. Göçmen
olmada da beni ardı sıra
sürükledi. Sonuçları ben yaşıyorum.
-Bizi
engelleyen hisler, kötü yaşantılar,
içerden özgürleşmemizi engelliyorlar.
-Kavramak için
görmek, görmek içinde dikkatle bakmak
gerek. Ben gördüm ve
tahammül edemediğim için çift
sürgünü yaşıyorum. Sık, sık yeri
değiştirilen
bitki gelişmez.
-Mutluluk nedir? Keyfince
doymak, bir erkeği
veya kadını olmak, sağlıklı yaşamak mı? Bunlar yetmiyor.
Özgürlük, onur ve
saygınlık gerekli. Yok. Zorla elde etmeye mecburuz. İnsandaki sevginin
gücü çok
şaşırtıcı.
-Eğer istiyorsanız
sağlıkçı, terapist,
fikirlerinizi, bakış açılarınızı değiştirir. Bakış
açınızın sağlıklı mı,
sağlıksız mı olduğu değerlendirmesini yapmanızı sağlar. Sarhoşlukta
kusur
yaratmaz, kusurlarınızı açığa vurur.
-Sorunla
yaşamak, beslenmek değil, sorunu çözmek istiyorsak
çevremizdekiler yardım
edebilirler. Bir ilişkiyi bitirebiliriz. Kendimizi bitirmemeliyiz.
-Hayatın
binlerce hazinesi içinde umut ya da umutsuzluğu,
sevinç ya da hüzünü
seçmek bizim
elimizdedir. Tabi ki çevremizin tutsağı değilsek.
-Yalnızlık, paylaşamam
duygusu herkesi
etkiler. Öfke vb. sağlıksız duygular, olumlu yöne
çevrilmeli. Kızgınlık yok
edilmeli ki ilişki iyi yönde gitsin. Olgunluk seviyesi
arttıkça evlilik uzuyor.
-Evlilikte, aşk, sevgi, iyi
bir ilişki
beklentisi olur. Evlilik doğal, kolay bir seçim. Ama emek,
çaba istiyor. Bu
toplumda rollerimiz değişti. Toplumsal değerlerimizin değişmesiyle
bireysel
yıpranma başladı.
-Boşanma kararı
çocuğa sorulmamalı. Kadın ya
da erkek olarak seçim yaparsınız. Bireylere göre
durum değişiyor. Boşanma ilk
çözümde değil. Ama boşanmaktan da
korkmamalısınız.
-Herkes kendi
yangınını koynunda, kimliğini cebinde taşır. Savaşlar
bizlere yıkım
getirmişler.
-Evlilik, aşk, sevgi
ilişkisinin doğal bir
beklentisidir. Aşk, sevgi bitince evlilikte bitiyor. Paylaşılacak bir
şey
yoksa, saygı kalmadıysa, anlaşamama, anlaşılamama durumu mevcutsa,
insanlar
birbirlerini zorlamamalılar.
-Yalnız bir insan kendi
bedenini yer. Sahip
olunan olanaklar insanın başına vurmamalı. Ne oldum delisi olmamalıyız.
-Önemli olan zor
anlarda insanların
birbirlerini desteklemeleridir. Böyle günlerde
gerçek kişilikler, yaklaşımlar
belli oluyor. Besleyen, doyuran koca isteniyor. Hasta düşene
de bakmak
gerekir. Bu insani
bir vazifedir.
-Yedi yıl boyunca bir
gün doyarak, istediğim
gibi yiyerek sofradan kalkamadım. Kaynanam sürekli olay
yaratır ve ben yarı
açken yemek masasından kalkardım.
-Kimse bir ilişkiye aldatmak
ya da aldatılmak
için başlamaz. Fakat şu da bir gerçek ki
çoğu ilişki aldatma kavramının kötü
etkisi altındadır.
-Geçmişiyle
barışık olmayan insan, huysuz olur. Ne yaşadığımızın önemi
yok. “Nasıl
başardım”ı, tartışılmalı. Yaşama bıraktığımız zenginlikler,
bizlere ait
güzelliklerdirler. Hayatta kendisine güvenemeyen
savaşçı olamıyor.
-İletişim kurabilmenin en iyi
yolu, yaşam
tecrübelerini paylaşmaktır. Eksiklikler olsa da yaşam devam
ediyor.
Yaptıklarımız ve kendimizle mutluysak sağlıklı bir yaşlılıkta bizi
bekler.
-İnsan özgür olmadan mutlu olamaz.
Kadındaki
erkek, erkekteki kadın korkusunu ustaca dengelemek gerekiyor. Aile
iç demokrasisinin
en güçlü silahı
bireyin tercih ettiği eşe güvenmesidir. Bu ülkelerde
de yurttaşların seçtikleri
yöneticilere güvenmeleri şeklinde formüle
edile bilinir.
-Doğum ve
ölüm yaşamın parçasıdırlar. Yaşamda
yaptıklarım beni ne kadar tatmin ederlerse, ölümden
de o kadar uzak olurum. Var
olanı tat alacak şekle dönüştürmek
gerekiyor. Korkular bizi yaşamaktan
alıkoymamalılar.
-Bireyin kaygıları artıkça performansı düşer.
Yaptıkları ve kendisiyle mutlu olan sağlıklı yaşar, yaşlanır.
Görüntü değil,
kafamızın içinin kaç yaşında olduğu
önemlidir.
-Bilgi ve erdem en
kusursuz silahlardırlar. Yaşamın içinden kaynaklanan
sorunlara pratik çözümler
bulmak ise bilgeliktir. Olan olayları, gelişmeleri dünyanın
sonu gibi görmemek
gerekir.
-Özgüven; kişinin
kendisine biçtiği olumlu benlik değerlerinin toplamıdır.
Kişi ne kadar olumlu
benlik duygusuna sahipse, özgüven o oranda mevcuttur.
Kaygı ve endişeleri daha
az olan özgüven sahibi aileler,
özgüvene sahip çocuklar yetiştiriyorlar.
-En büyük kötülük direnme
yoksunluğundan gelir.
Bayanlar, gerçeği, olanı, yaşadıklarını değil, olmasını
istediklerini yaşıyorlarmış gibi anlatıyorlar. Ben kendim gibi
davrandığım için
çok sorun yaşadım, yaşıyorum.
-Bana, okuduğum, etkisinde kaldığım, rehber aldığım
kitapların en etkilisinin hangisi olduğunu sorarsanız,
söyleyeyim. O yıllarca
okuduğum, bütün bedenimi işgal eden eser, annemdir.
-Hayat bir filmdir. Kim
rolünü iyi oynarsa,
onun filmi ödül alır. Toplum olarak ceplerimizde
taşıyamayacağımız kadar
ağırlık yapan maskelere sahibiz.
-Zulüm savaşı
kazanmış ve
gururla bayrağını açmıştı. Uygulayıcılar uygulamalarının
bilinmez ve görünmez
olmasını istiyorlardı. Tanrılarımızda bizim sorunlarımızla
ilgilenmiyorlardı.
Onlarla ilgilenen bizlerdik. Alıştırıldığımız tanrılarımızdan
vazgeçmek
istemiyoruz.
-İnsanlar değişikliği
sevmezler. Geride bırakacaklarının ne
olduğunu bilirler. Ama neyle karşılaşacaklarını da bilemezler. Yeni,
yenilik
korkuyla birlikte gelir. Çocukluktan itibaren kazanılan
alışkanlıklar terk
edilmiyor.
-İşkence,
göç ve kadın bedeni üzerindeki
sonuçları.
-Avrupa Konseyi Avrupa
Gençlik
Merkezi; Şiddete karşı korumasızlar.
-Bayanları yönetenler, anayasa'larında kadınlara
yönelik olumlu ayrımcılık düzenlemesini yapmamakta
direttikçe bütün bayanların
birlikte direnmeleri de kesinkes mecburi bir görev ve
sorumluluktur.
-Bayanımız ve edebiyatımız
-Son söz
Kadınca Yargılama
Yazar; Evîn Çîçek
Yayınevi sahibi : Ahmed ÖNAL
Ebat: 21x13,5
Sayfa: 544
Fiyat : 25.00 YTL
ISBN
975-9010-35-6
Adres : Söğütlüçeşme cad. Pavlonya Sok.
No : 10/19 Kadiköy / İstanbul
Tel : 0216 347 26 44, GSM : 0533 488 01
12,
e-mail : pêrîkitap@mynet.com
|