ÇEŞİTLİ AĞ
SAYFALARINDAN CENK İÇİN
Son
Kişot (http://www.radikal.com.tr)
'Bu
ayrılık bize ölümden beter/ Geçti dost
kervanı eyleme
beni' diyor o siyah türkü. Rengini
göçten, ayrılık ve ölümden alan
bütün
türküler gibi, geçmiyor, dilde kalıyor.
Her an siyah gözyaşlarına eşlik etmek
üzere dilden dökülecek siyah kelimelerin
toplandığı kopkoyu bir keder olarak.
Olmasaydı. Geçen dost kervanı, siyah makamında bir
göç kervanı oldu çok
zamandır. O kervanın göçüne Atıf Yılmaz ve
Erdal Öz'ün ardından Cenk Koyuncu da
katıldı. 'Tutunamayan' kardeşim daha 38 yaşındaydı. Daha...
Şimdi siyah bir ırmak gibi akıyor
hatıralar. Kara geceden çıplak gündüzlere,
puslu yalnızlıklardan 'sona veda'ya. Hepsi çağrılmış gibi
alesta duran,
hafızayla alay edercesine bir işgal ordusu gibi dört koldan
sökün eden
hatıralar. Gidin biraz demenin yararı yok. Gitmezler,
gözyaşlarıyla beslenen
yaratıklar gibi paylarına düşeni almak isterler. Doymak
bilmeyen oburların
masayı beklediği gibi, hatıralar da birer kelimeden fazlası olmak
için yazıyı
bekliyorlar. Kırık dökük, dalgın, dargın bir yazıya
girerlerse, belki o zaman
rahat bırakırlar beni. Yazmayacağım sizi hatıralar, öyle
çoksunuz ki! Yitik
zamanın güzelliğinde Cenk'le başbaşa bırakın beni.
Kaç kişinin farkında olduğunu
umursamadan, kendini tümüyle şiire adamış
hayatlar vardır. Eskinin, yani vefa ve bağlılığın örnekleri
olarak, bir 'fedai'
kimliğinde adanmanın soyluluğunu, erdemini ve güzelliğini
yaşatırlar şiire.
Kendilerine değil, başkalarına adanmış bu yaşamların bize umutsuzca
öğretmeye
çalıştıkları bir tek şey vardır: Saygı duymak. 'Fedai'ler
azdır ama, onların
yaşamları ve yapıtları, kadri bilinmemiş neler varsa bu hayatta,
onların bir
saygı geleneği içinde kuşaktan kuşağa geçmesini
sağlarlar. Gittikçe artsa da
yalnızlığımız, kimsesizlerin kimsesi olmayı üstlenenler bir
bir çekilse de bu
oyundan, belki onların yaptığına ihtiyacı olan ve artık bir azınlığa
dönüşmüş
bulunan 'ihtiyaç sahipleri'ne ulaşırlar. Sevilsinler,
anlaşılsınlar, takdir
edilsinler kaygısıyla değil elbette, sadece kendilerine emanet
edildiğini
hissettikleri bazı değerleri birkaç 'başka'sına aktarmak
kaygısıyla üstlenirler
bu ağır ve yorucu görevi.
Cenk Koyuncu da bir 'vazifeli'ydi.
Vazifesi 'diğerkâm' olmaktı, yeni dille
'özgeci' olmak. Kendinden önce başkalarını
düşünmek ve bu uğurda yaşamaktan
başka bir işi olmayanlardan yani. Tüm yaşamını şiire adamak
biraz da böyle bir
şey değil midir? Başka insanlara, başka şiirlere adanmak. Cenk
Koyuncu'nun
bütün şiirleri, her ne kadar ilk şiir kitabının adı
ironik bir biçimde 'Otoben'
olsa da, kendini 'hiç'e saymanın farklılığını taşıyan
şiirlerle doludur. Bir de
erken ölümü çağıran şiirlerle:
"Yalnızlar garında öleceğim, üzerime/ bir
bulut örtsünler istiyorum, yeni/ yerlere giden trenin
düdüğü çalarken/ benim
veda marşım olsun, diliyorum!"
Hayata tırnaklarını geçirip 'tutunmak' isteyenlerden, onu
büyük bir 'dünya
nimeti' olarak sonsuz bir iştahla tüketmek isteyenlerden
olmadı hiç Cenk.
YKY'nin kuruluş yıllarındaki düzenli işinin ardından bu
'edebiyat piyasası' onu
görmezden geldi. Doğrusu onun da, uzun boyu, uzun
güzel sakalları, kederi de
bakışları kadar güzel olan gözleriyle
'görülmesi' bir yana, kendini göstermek
gibi bir derdi de olmadı hiç. Turgay Kantürk'le
çıkardıkları unutulmaz
dergileri 'Eski'z'den sonra, dokuz sayılık 'Son Kişot' dergisini
olağanüstü
çabalarla yayımladı. Bu süreçte yanında,
onu sevgisi ve merhametiyle hep
koruyan karısı Rodos vardı. Bu iyi yürekli kızı
geçen yıl kaybetti. Cenazede en
şık ve yakışıklı olan da Cenk'ti. Rodos'la söz vermişlerdi
birbirlerine. Kim
daha önce ölürse, geride kalan en şık
giysilerini giyerek uğurlayacaktı onu.
Canım kardeşim, sevgili karısını, acıyan içiyle ama en şık
biçimde uğurladı.
Sonrası uzun hikâye demek istesem de diyemem.
5-6 ay önce eski arkadaşının
yanına Antalya'ya taşındı, 1.5 ay önce hastalandı.
Anneler Günü'nde de sevgili annesine ve sevgili
Rodos'una kavuştu.
Çarpışacak adamlardan değildi, çekilmesini
bilenlerdendi. Dilindeki güzel
pelteklik bile bunun bir işareti gibi gelirdi bana. Umutsuzluğuyla da
'Son
Kişot'tu. Cenk Koyuncu'yu özetleyen bir dizesi vardır:
"Hiçbir şeyim yoktu
benim her şeyimi aldılar." Ruhu da, adamlığı da, şiiri de kendisi gibi
yakışıklı olan sevgili kardeşimi saygıyla uğurluyorum. Onun vedasıyla
çölümüz
iyice kimsesiz kalmıştır.
Haydar
Ergülen
Arşivi
Şair
Cenk Koyuncu'yu Erken Yitirdik (http://www.yitikulke.com)
Şair
ve editör Cenk Koyuncu, 14 Mayıs 2006 günü
Antalya'da hayata
gözlerini yumdu. Bir süredir rahatsız olan ve tedavi
gören Koyuncu, İstanbul'da
uzun yıllar yaşamış, kısa bir süre önce Antalya'ya
yerleşmişti. Otoben, Yüz'de
Yüz, Sona Veda gibi şiir
kitaplarının yanında, Eski'z, Son Kişot
gibi şiir dergilerinin editörlüğünü
de yapan Cenk Koyuncu
edebiyat dünyasını yasa boğdu. Yitik Ülke ailesi
olarak sevenlerine ve
okurlarına başsağlığı diliyoruz. Çiçekler
içinde yatsın, mekanı şiir olsun!
Güle güle sevgili Cenk...
18.
5. 2006 - Cenk Koyuncu'ya Veda (http://www.blogcu.com)
Son
Kişot ve Eski'z dergilerini
çıkaran
Cenk Koyuncu yaşamını yitirdi. Yaklaşık bir yıl önce
eşi Rodos'un ölümüyle
sarsılmıştık Şimdi de kendisinin aramızdan ayrılması...
kötü. Ölüm haberini
alınca bana imzaladığı bir kitabına baktım; 'şakir'e, bir gün
bana imzalayacağı
kitaplar için' yazmış. Benimle birlikte
birçok gence şiirini yayınlama
fırsatı vermişti Cenk, Son Kişot'ta. Parasız pulsuz da olsa
Son Kişot için
didinmelerini bilirim.
Ben o'na hiç kitap
imzalayamadım.
Üzgünüm.
Işıklar içine yat,
Cenk.
Şakir Özüdoğru
Şair
Cenk Koyuncu'yu Erken Yitirdik (http://www.yitikulke.com)
Şair
ve editör Cenk Koyuncu, 14 Mayıs 2006 günü
Antalya'da hayata
gözlerini yumdu. Bir süredir rahatsız olan ve tedavi
gören Koyuncu, İstanbul'da
uzun yıllar yaşamış, kısa bir süre önce Antalya'ya
yerleşmişti. Otoben, Yüz'de
Yüz, Sona Veda gibi şiir
kitaplarının yanında, Eski'z, Son Kişot
gibi şiir dergilerinin editörlüğünü
de yapan Cenk Koyuncu
edebiyat dünyasını yasa boğdu. Yitik Ülke ailesi
olarak sevenlerine ve
okurlarına başsağlığı diliyoruz. Çiçekler
içinde yatsın, mekanı şiir olsun!
Güle güle sevgili Cenk...
18.
5. 2006 - Cenk Koyuncu'ya Veda (http://www.blogcu.com)
Son
Kişot ve Eski'z dergilerini
çıkaran
Cenk Koyuncu yaşamını yitirdi. Yaklaşık bir yıl önce
eşi Rodos'un ölümüyle
sarsılmıştık Şimdi de kendisinin aramızdan ayrılması...
kötü. Ölüm haberini
alınca bana imzaladığı bir kitabına baktım; 'şakir'e, bir gün
bana imzalayacağı
kitaplar için' yazmış. Benimle birlikte
birçok gence şiirini yayınlama
fırsatı vermişti Cenk, Son Kişot'ta. Parasız pulsuz da olsa
Son Kişot için
didinmelerini bilirim.
Ben o'na hiç kitap
imzalayamadım.
Üzgünüm.
Işıklar içine yat,
Cenk.
Şakir Özüdoğru
Güle Güle ey Dost!
(http://borgesdefteri.blogspot.com)
En üretken
yıllarında ...
zamansız gidişinin
üzüntüsü,
hüzünü kaldı geriye,
Güle Güle
dost insan, “şiir yürek”
Büyük bir
özveri,
fedakarlıkla uzun zaman çıkarmayı başardığı “Son
Kişot” edebiyat dergisi genel
yayın yönetmeni idi...
"Otoben", "Yüz'de
yüz","Son Veda" adlı şiir kitaplarına dünyanın en
sessiz
imzasını attı... çünkü onun sesi
çıkarttığı işlerle bizlere hep yansıdı...
”Son Kişot I. Yılını
Doldurdu”
başlıklı yazısının sonuna şöyle bir not düşer:
“ Unutmuyor,
unutmayalım!
Kurban da / cellat da
biziz’ değil mi?
Diye soruyor, diye
düşünüyoruz!”...
Unutmayacağız
ey son kişot, ey en uzun koşucu,
Çığlık attık,
Yakardık sana:
“kıyıdan uzaklaş,
hemen...orada da boğulabilir ay” ey şair....
Dinlemedin, dinlemedi kandaki
divane,
Ah Cenk...ey melal,
Bir bahanen bile olmadı,
Ve de ne ıssız savdın
sözlerini ey
Can...
Ondan geriye arşivlerimizde
sadece o
güzelim şiir kitapları değil,
"Eski'z" ve "Son
Kişot" adlı onlarca dergi sayısı da kaldı...
Yattığın yer yıldız yağmuru ile
yıkansın her dem.....
Borges Defteri'nden
tüm
dostların...hüzünle....
Gece
/ Cenk Koyuncu
Çekmecelerde
saklardım hüznümü
kuşların kanatlarında birer anı
size çalışırdım,
çok ölürdüm
Ay, kendisiyle oynayan kelebek
ben, sizsiz takvimi karıştırırdım...
Borges Defteri
Şair Cenk Koyuncu Vefat Etti (http://www.memlekethaber.com)
Boğazındaki
kist nedeniyle bir süredir tedavi görmekte olan
şair Cenk Koyuncu hayata gözlerini yumdu. Koyuncu, 2005
yılında, haber
sitemizde editör olarak görev almıştı.
Hastaneye
yetiştirilemeden hayata gözlerini yuman Cenk
Koyuncu'nun naaşı, Uncalı Mezarlığı'nda defnedildi.
1973 yılında İstanbul'da doğan Cenk Koyuncu, "Sona Veda" ve
"Yüzde Yüz" adlı şiir kitapları ve çeşitli
dergilerde yayınlanmış
deneme-röportajlarıyla tanınıyor.
Antalya
Sanatçılar Derneği'nin düzenlemiş olduğu ve 5-6-7
Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilen Akdeniz Şiir
Günleri'nde Hilmi Yavuz'la
şiiri üzerine bir söyleşi yapacak olan Cenk Koyuncu,
bu söyleşiyi rahatsızlığı
nedeniyle gerçekleştirememişti.
İHA/17. 05.
2006/ 18:51
Memleket Haber
ailesi olarak Cenk Koyuncu'ya Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır
diliyoruz
|