Çalıştığım fabrikada Afrikalı
bir gençle tanıştım. Adı Bunduka. Almanya'ya yeni gelmiş. Daha iyi anlaşabilmek
için İngilizce konuşuyoruz. - Afrika'nın neresinden geliyorsun? diye sordum.
- Sirerralione. - Nee? - Si-er-ra-li-one. - Hiç duymadım... Ne
işin var lan orda. - Batı Afrika'da. Ya sen nerden geliyorsun? Göğsümü
kabartarak, yüksek sesle; - Türkiye'den geliyorum, dedim. - Orası
neresi? - Çüşşş!... Hiç duymadın mı? - Duydum, ama nerde olduğunu
bilmiyorum. Bilmemek ayıp değil ya? - Ayıp da ne demek, suç işliyorsun suç!
Dua et ki, Türk değilsin! "Bir Türk bir dünyaya bedeldir", bunu okulda
öğretmediler mi size? - Ama sen de Sierralione'yi duymamışsın. - Orası
başka! Bana hesap soramazsın, tamam mı? Ben on yıldır bu fabrikada çalışıyorum.
Sen daha dünkü çocuksun! İnsan biraz saygılı olur lan… Yunanistan'ı biliyor
musun bari? - Bilmez olur muyum? - Nerden biliyorsun? - Okulda
öğrenmiştik. - Bak seeen! Bizleri anlatmıyorlar da Yunanistan'ı mı
anlatıyorlar size? - Aristoteles, Platon, Homeros... - Oh, suyundan da
koy. - Epikur, Thales, Zeus... - Sus! Deyyus! Şu işe bak. Kerata
Yunanistan'ı biliyor da, 80 milyon nüfuslu, koskoca ülkemizi tanımıyor. Bir de
utanmadan Yunan arkadaşlarını sayıyor. - Haritaya baktığında Yunanistan'ın
sağında ne var? - Ne var? - Ben sana soruyorum. - Deniz var. -
İşte o deniz bizim memleket. Biz denizde yaşıyoruz. Biz Türklere balık derler...
Bak Afrikalı kardeşim. Sen yüzmesini bilmiyor musun? Denizi de geç. Karşına
hangi devlet çıkıyor. - Mısır! - Yanlış tarafa doğru yüzüyorsun. -
Arabistan! - Yok Macaristan. Senin yaptığını Çorum'lu yapmaz. Yunanistan
nire, Arabistan nire. Anlaşılan sen sadece denizde değil, karada da
yüzüyorsun. Biz Yunanistan'la komşuyuz. Sol tarafta onlar var, sağ tarafta biz,
o.k? - İşten sonra eve gidince haritaya bakarım... - İyi bir haritaya
bakarsan, değil Türkiye'yi, bizim köyü bile görürsün! Dersine iyi çalış tamam
mı? Sana Osmanlı tarihi ile ilgili sorular soracağım. Bilemezsen sana bir tane
Osmanlı tokadı çakacağım ona göre!...
|