ana sayfa / editörden / içindekiler / iletişim / arşiv / havuz hakkında

 

Mantı


  Hepimizin yakından tanıdığı kavuniçi naylon torbayla merdivenlerden çıktı.
-Hayrola?
-Karnım acıktı. Türk bakkalına uğradım bir şeyler aldım. Eve giderken fikrimi değiştirip sana gelmek istedim. Daha doğrusu tek başıma yemek yemek istemedim.
- İyi yapmışsın, hemen bir şeyler hazırlayayım.
- Yok, senin de çok sevdiğini bildiğim iki kutu mantı aldım, yoğurt, sarımsak, kırmızı biber, tereyağı da var torbada.
-Yoksullar evine mi geldin, mantı hariç hepsi bende de var; mantıyı çıkar gerisi torbada kalsın.


  Alışkanlık oldu, bu tür mamullerin kutularını okurum önce. Nerede imâl edilmiş, katkı maddeleri vs. Dikkatimi çeken ilk şey, orijinal kutunun arka ve sol taraflarına -bize yakışır bir şekilde- orijinal baskıyı kapatan birer etiket daha yapıştırılmış. Birçok lisanda hazırlanmış bu etiketi okumaya başladım.
İçindekiler: Buğday unu, galeta unu, soya proteini (ne demekse?) soğan, margarin, tuz, baharat. Fakat kıyma yok. Alt köşede ise, “Mamullerimizde kesinlikle domuz eti yoktur” yazmayı unutmamışlar. “Zaten et olsa bunu içindekiler bölümünde yazmaları gerektiğini bilemeyecek kadar bir ticari anlayışları olduğu belli; aslında Kayseri mantısı kıymalı olur” diye düşündüm kendi kendime. “Neyse, vardır bir bildikleri...” diyerekten suyu ocağa koydum. Biraz da zeytinyağı, tuz...

***

  Daha ilk kaşıkta damağıma et tadı geldi. “Allah Allah” dedim içimden “ya ben kıyma tanıdı unuttum ya da bu üründe kıyma var.”
Çöpe attığım kartonları tekrardan çıkardım. Paketteki sonradan yapıştırılmış etiketi dikkatlice çıkardım. Altındaki orijinal yazıda: İçindekiler: Un, su, kavrulmuş dana kıyması, yumurta, soğan tuz.

***

  Herhangi bir firma, sadece kendi çıkarları işin bir ülkenin tüm çıkarlarını hiçe sayabiliyor. Gerçi bu yaşadığım ne ilk ne de son olay; bundan eminim. Duyduklarımız, gazete veya televizyonlardan izlediklerimiz -zaten işin- cabası. Bu tür üçkağıtçılarla nereye kadar yol alır ihracat kamyonları? Birkaç sene sonra ancak Bulgaristan’a mal satar, onlar da kendi etiketlerini yapıştırıp Avrupa’ya kendi ürünleriymiş gibi sunarlar. Yıllardır İtalya’nın yaptığı gibi.

***

  Mantıyı yerken İsrailli bir girişimcinin, çekirdeğinde ‘Allah’ yazan hurma yapıp Araplara satarak büyük servet edindiği aklıma geldi.

***

  Yarım asra yakın bir süredir buralarda yaşamamıza rağmen havalimanlarında bavullarımız didik didik aranıyor, damak tadımıza yakışır ve buralarda bulamadığımız et ve süt mamulleri görevliler tarafından çöpe atılıyorsa; bunun yabancı düşmanlığı ile uzaktan ve yakından bir alakası olmadığını bilmemiz gerekiyor artık. Tutun ki öyle olsun: Yunanlılar, Portekizliler; Almanlar için yabancı değil de nedir acaba? Onlar neden kontrol edilmiyor dersiniz?

***

  Bizler de pastırmanın üzerine ikinci bir etiket yapıştırıp: İçindekiler: Davul tozu, minare gölgesi, çam sakızı, çoban armağanı yazarsak, geçirebiliriz miyiz acaba Türkiye’den getirdiklerimizi?

***

  Düşünün bir kere: Hükümet bu küçücük kurnaz mantı firmasının düşündüğünü bile düşünemiyor. Yapıştır Türkiye’nin üzerine başka bir etiket; olsun bitsin!

  Aman, içindekiler yazısına dikkat!

   
 

Nida Öz:


2001 H@vuz Bilgi Bankası - 2005 Havuz Dergisi

design by tema-solutions