ana sayfa / editörden / içindekiler / iletişim / arşiv / havuz hakkında

 

Avrupa'da sanal edebiyat


• Düne kadar edebiyat dergilerine ürünler gönderip şiirlerinin, öykülerinin, eleştirilerinin yayınlanmasını sabırla bekleyenler, İnternet olanaklarıyla kurdukları sanal dergilerde artık daha rahat ürünlerini okuyucuyla buluşturuyorlar. Avrupa'da Türkçe ürünler-ini kurdukları kendi sanal dergilerinde on binlerin üzerindeki okuyucuyla buluşturma başarısı gösteren iki edebiyat sitesi kurucusu Engin Korelli ve Nida Öz ile amaçlarını ve geleceği konuştuk.

Ali Asker BARUT'un röportajı


Dergide ürünler editörün beğenisinden geçerken, sanal edebiyat dergilerinde bu kontrol mekanizmasının olmayışı, ürünlere kuşkuyla bakılmasına neden oluyor. Sanal dergilerin belki de en büyük sorunu kabul edilmemek, ciddiye alınmamak. Avrupa'da Türkçe ürünlerini kurdukları kendi sanal dergilerinde 10 binlerin üzerindeki okuyucuyla buluşturma başarısı gösteren iki edebiyat sitesi kurucusuyla konuştuk.

SANAL edebiyat dergileri ile her ay düzenli olarak yayınlanan edebiyat dergileri birbirlerinin tamamlayıcısı mı yoksa sanal edebiyat bir "karşı edebiyat" mı? Daha düne kadar edebiyat dergilerine ürünler
gönderip şiirlerinin, öykülerinin, eleştirilerinin yayın lanmasını aydan aya sabırla bekleyenler, İnternetin sunduğu olanakları kullanarak kurdukları sanal dergilerde artık daha rahat ürünlerini okuyucuyla buluşturuyorlar.


Yayınlanmak zorundaydı

• İnternette bir edebiyat dergisi hazırlarken amaçladığın, varolan edebiyatı İnternet'e taşımak mıydı sadece, yoksa edebiyat dergilerine bir tepki miydi bu çıkış?

- Her ikisi de değil aslında. İlk olarak varolan edebiyatı değil, İnternet'te de ciddi bir edebiyat dergisi kurulabilir ve okunabilir, diye düşünmüştüm. Ne kadar Türkçe yazanlar arasında böyle bir kuşku olsa bile, Amerika'da Stephan King "Riding the Bullet" öyküsünü İnternet'te yayımlayıp büyük paralarlar kırarak bir bakıma İnternet'te de öykü yayımlabileceğini ve okunabileceğini o yıllarda katlıyordu. Yine Amerika'da bir şiir antolojisiyle bir ilk başlatan Sibel Adalı'nın Türkish Porty ile 1997 yılında bu işe başladığını görüyoruz. Demek ki, artık ayrıntı 2000'lere gelindiğinde yayımlanmak zorundaydı. "@yrintı.net' i oluştururken ilk olarak düşündüğüz Almanya'da yaşayan, Türkçe sanat, edebiyat, kültür yapıcılarına bir platform sunmak, aralarındaki iletişimi, bilişim çağının geklerini yerine getirerek sağlamak" demiştik. Bir bakıma amacımıza ulaştık.

REKLAM PAYINI ARTIRIYOR

• Sanal edebiyat dergileri, matbaa dergilerine, edebiyatta bir alternatif mi?


- Oldular bile. Bu gün Türkçedeki edebiyat dergilerinin okunma düzeyiyle İnternet dergilerinin okuma düzeyini karşılaştırdığımızda, İnternet edebiyat dergilerinin okunma oranlarını on binlerle anarken, yazılı basını birkaç binde kaldığını ve gittikçe sayıların gerilediğini görüyoruz. Adam Sanat örneğin işte kapandı gitti. Bu sadece edebiyat dergileri için değil, gazeteler için de bu oran aynıdır. 24 saat yayında olan bir İnternet basının karşısında durmak bence pek de olanaklı görünmüyor. Bu nedenle de reklâmdan tutun içeriğe kadar bu gün İnternet ve yazılı basın arasında bir kapışma söz konusu. Reklâm payını kaçırmak istemeyen yazılı basın, doğal olarak İnternet'e önem vererek, her dakika güncelleyerek okuru canlı tutmaya ve payını artırmaya yöneliyor.

• İnternet edebiyat dergisi editörü olarak, sanal dergilerde yayınlanan ürünlerle ilgili eleştirilerin var mı?

- İnternet'in kullanmanın yaygınlaşması, sanal edebiyat kavramını da dilimize soktu. Bununla birlikte web sitelerinin artmasını da beraberinde getirdi. Sanal Medya İnternet, belki bu zamana kadar, belirli bir eleştiri alarak yayınlatma; belirli bir şiir çevresinden gelme ve onun cenderesinden, eleştirisinden geçme gerekliliğini ortadan kaldırdı. "Nasıl olsa siz yayınlamadınız o zaman, bakın şurada, şu sitede yayınlandı şiirlerim, yazılarım; demek ki, yazdıklarım önemli"' diye düşünenlerin sayısı çoğaldı. Bu da, İnternet'i bir şiir çöplüğüne dönüştürdüğü gibi, artık bu kadar "edebiyat sitesi"nin içinden, okumaya değer şiir arayıp bulmak da büsbütün güçleşti. Bu da, sanal edebiyat dergilerinin değerini okur ve yazar gözünde iyice düşürdüğünü söylememe izin verin. Sanal edebiyat dergilerinin sayfalarını da dolduran aslında şiir okumayan, kitaptan uzak duran kuşak, şiir okumayı bile boş ver, şiirinin arkasında durmayan bir şair geleneği oluşuyor. Açıkça belirteyim ki, gönderilen şiirler de, öyküler de, denemeler de, okunmadan, web-editörünün üzerine bile düşünmediği, belki de şiir konusunda bir kitap bile okumamış bir ağ uzmanının elinden geçerek, bir webspace ya da sanal-mekan şiirleri, uzay çöpleri olup çıkıyor.

• Edebiyat dergilerinde yer alan şairler sanal edebiyat dergilerinde de boy gösteriyor... Şöyle bir duygu oluşuyor mu sende, "Bize edebiyat dergilerinizde yer vermezseniz biz de size yer vermeyiz".

- Kesinlikle böyle bir gurur, burnu büyüklük ya da öç alma duygusu taşımıyoruz. En sonunda hepimiz bir cendereden geçtik, hala da geçiyoruz. Karşılıklı eleştirilerle ve toplantılarla birbirimizi destekliyoruz. En sonunda biz iyi edebiyatın takipçisiyiz.

• Sanal edebiyatın, edebiyatın arka sokağı olduğu değerlendirmesine katılıyor musun?

- Belki bir dereceye kadar. Sanal edebiyat içinde yoğrulmuş, gelişmiş birçok insanın sonradan değişik yayımevlerinde, gazetelerde işe başladığını gözlemledim. 2006 yılında bizim de kurduğumuz bir yayınevinin Almanya'da işe başlayacağını şimdiden duyurabilirim. Nerdeyse tüm işlemleri bitmiş durumda. O açıdan edebiyatı sanal ya da matbaa diye ayırmak istemiyorum. Bir eser edebi ya da değildir bu edebiyat bilimi ve teknikleri açısından incelenecek bir konudur. Yoksa edebiyat zaten insanın karnını doyuran bir nesne değildir. Bu yenir bu yenmez diye ayıramayız. Bu açıdan sorunu muhatabı da edebiyat tarihçisi ve edebiyat bilimidir.

ARŞİVİMİZİ KURDUK

• Yaptığınız sanal dergiciliğin basılı bir yayın olmaması nedeniyle kaydı tutulmamış olması ilerisi için kayıp. Bu sende "su üstüne mi yazıyoruz" hayıflanmasına neden olmuyor mu? Yoksa biz dergimizi yaparız, gerisi önemli değil bizim için mi diyorsun?

- Bu soru hem doğru hem yanlış içeriyor. Her yıl kayıt aygıtlarında bir gelişme gözlemliyoruz. Çocukluğumda yalnızca plaklar vardı. Sonra teyp kasetleri çıktı. Ardından CD'ler büyük bir gelişme gösterdi ve dijital kayıtları başlattı. Bilgisayar da ana hafıza dışında o bildiğimiz büyük floppy'lerle başladı ama durmadı. Disketler, yakma CD'ler, DVD'ler, USB-bellekler derken elektronik gelişmenin nereye gideceğini ve kaç yıl kayıtları başarıyla barındıracağım bu gün bilemiyoruz. Yine de biz arşivimizi kurduk. Herhangi bir zamanda kapanmış bir dergideki metinlere de arama makinelerindeki önbelleklerde ya da arşive.org üzerinde yayını durmuş dergilerin site isimlerini vererek, eski sayılarına ulaşmak mümkün. Henüz "su üstüne mi yazıyoruz" diye hayıflanmak için erken.

İnternet ideal bir sistem

• İnternet'te edebiyat dergisi hazırlama fikri nasıl oluştu?

- Bu soruya hemen şu karşılığı verebilirim: Yabanda yaşadığımız için. Eğer Türkiye'de yaşamış olsaydım, böyle bir gereksinme duymayabilirdim. Almanya dışındaki ülkelerde durum nasıl, kaç sözel dergi çıkıyor tam olarak bilmiyorum. Fakat yaşadığım ülkede bir Varlık, bir Adam Sanat gibi dergi yok. Bunu yapabilecek bir kadro da yok. Varsa da bireysellik, devamlı baş rolü oynadığı için kimse bir diğeri ile çalışmak istemiyor. Buralarda adını duyurmuş yazarların ise gözü-kulağı Türkiye'de. Tek başınıza da bir dergi çıkartamayacağınıza göre, tek yol İnternet. Bir günde yazınla uğraşan, 500-1000 kişiye ulaşabiliyor, bu kişilerden yapıt edinebiliyorsunuz. İnternet dergiciliği, ekonomik yönü ağır olmayan, organizasyonu kolay; ideal bir sistem.

• Sanal edebiyatçıların edebiyat beğenileri kuşkulu. Gönderilen ürün hemen yer buluyor kendine. "İyi" ürün "Kötü" ürün ayırt edilemiyor.

- Sanal dergilerin (yaklaşık hepsi) bir editörü yok, yayın kurulu yok. Ne yapmak istediklerini ancak yayımlanan yazılardan saptayabiliyorsunuz. Doğrusunu söylemek gerekirse sanal dergilere yapıt gönderen kişilerin de buna pek aldırdığı yok. Bazı dergilerde; "dergimizde 167.000 şairin 270.000 şiiri bulunmaktadır" yazısını görünce, nasıl Aziz Nesin'i anımsamayalım? Bunlar, kendin yaz-kendin boz, kendin oku-kendin dinle siteleri. Bu olmaz! Sanal dergiler de "yayımlanabilir/yayımlanamaz" kuşkusunu taşımalı. Bir editörü, bir yayın kadrosu olmayan sanal dergilerin, iyi bir hizmet sunup sunmadıkları, kaçınılmaz bir tartışma konusudur.
Oturur site sahibi bilgitutarının karşısına... Başlar (tek başına) karar vermeye: Bu yazı bana uygun; bunu sevdim, bu yazı değil... Papatya falı gibi yani. Hatta hatta, tümünü okumadan-irdelemeden koyar dergiye. Onu ilgilendiren yazının öznel boyutudur. Dergisinde ne kadar çok yazı olursa, o kadar çok sanal misafiri olacaktır.

DERGİLER SATIŞA ENDEKSLİ

• Hazırlanma aşaması nasıl?


- Biz "Dergi Ha@uz'u (www.dergi.havuz.de), yazınsal dergiler nasıl hazırlanıyor, hangi aşamalar uyguluyorlarsa aynısını uyguluyoruz. Yazılar geliyor... Önce editörlerimiz, Ulaş Başar Gezgin ve Ali Rıza Arıcan'a gönderiliyor. Bu seçkilerden dergide yayımlanmaya değer görülenler, yayın kurulunun diğer kadrosuna gidiyor. Burada da yapıtlar irdelendikten sonra bana geri geliyor. Ben de yayına hazır duruma getirip, teknik tasarımcı arkadaşım Serdar Tekin'e yolluyorum. Yani, kendin yaz-kendin oku dergisi değil H@vuz. Bu kaygıyı (iyi ürün, kötü ürün) bizler de yaşıyoruz ama yazınsal-sözel dergiler gibi değil. Zira bu dergiler satışa endeksli. Dergide ne kadar tanınmış yazar varsa, kalitenin de o denli yüksek olduğunu düşünüyorlar. Bu nedenle de birçok genç ve iyi yazara kapılar kapanıyor.


   
 

Ali Asker BARUT röportajı


2001 H@vuz Bilgi Bankası - 2005 Havuz Dergisi

design by tema-solutions