Pay Çıkartması Gerekenler, Ders Çıkartması Gerekenler
2008 Frankfurt Kitap Fuarı "Onur Konuğu Türkiye" Ulusal Yürütme Komitesi'nin yaptığı açıklama:
Frankfurt
Kitap Fuarı, Türkiye'deki edebiyat ve kültür
dünyası açısından gerçekten başarılı geçti.
Medyada daha önce de yer aldığı gibi, Türkiye ilk kez
kültürüyle, edebiyatıyla dış basında bu kadar geniş yer
aldı, onlarca dilde yayımlanan yüzlerce yazıda ülkedeki
kültürün zenginliğinden, renkliliğinden, şablonlara
uymayan şaşırtıcı yönlerinden bahsedildi, onlarca yazarımız
Almanca, İspanyolca, Fransızca, Rumence, Katalanca... çok
çeşitli dillerde tanıtıldı.
Ulusal
Yürütme Komitesi'nin başından beri vurguladığı "diplomatik ya
da turistik bir tanıtım değil, Frankfurt Kitap Fuarı ruhuna uygun,
kültürel tanıtım yapmak istiyoruz" amacı yerini buldu.
Türkiye'nin adı ilk kez bu kadar yaygın bir şekilde edebiyatla,
sanatla, kültürle anıldı; özellikle Almanya'da bini
aşkın haberde konu edilen yazarlarımız, sanatçılarımız, onların
sözleri, yazıları, sanatları oldu.
Gerek
müzik ve sahne etkinlikleri, gerek sergiler, gerekse panel ve
okumalarla Frankfurt ve diğer Alman kentlerinde bulunan yazar ve
sanatçılarımız yüzümüzü ağarttı.
Dünyanın en önemli cazcılarını ağırlamış olan Jazzkeller'de
uzun uzun ayakta alkışlanan Ayşe Tütüncü
Üçlüsü'nden, Kudsi Erguner'i, İncesaz'ın,
Aynur'un yine dakikalarca ayakta alkışlanan performanslarından, diğer
müzik etkinliklerinin yarattığı büyük yankılardan
sanırım basınımızda yeterince bahsedildi. Padişahın
Burnu, Türkiye Gerçekliği, Ebru gibi sergilerin
çektiği kalabalıklardan söz edildi. Belki yazarlarımızın
alçakgönüllülük gösterip fazla
belirtmedikleri bir noktayı da biz ekleyelim: Fuar öncesinde, fuar
içinde ve Frankfurt'un çeşitli yerlerinde yapılan okuma
ve panellerin de büyük bölümü ilgiyle izlendi.
Verilen kulaklık sayısı ve çeviri hizmetlerinden de somut olarak
saptandığı üzre yabancı katılımcı oranı pek çok okuma ve
panelde üçte birin altında kalmadı. Fuar arifesinde
gerçekleştirilen iki günlük Hayali Doğu Hayali Batı
Sempozyumu Fuar yetkililerini şaşırtarak iki gün boyunca doluydu,
canlı tartışmalarla kalıcı izler bıraktı. Çizgi Roman
bölümündeki canlı etkinlikler de büyük ilgi
yarattı.
Fuarın
hazırlık çalışmasında yer alan yayıncılar olarak iki temel
hedefimiz vardı: Birincisi, elbette, uluslararası yayıncı ve
ajansların, yani dünyanın her yerindeki kültür
taşıyıcılarının dikkatini çekmek. İkincisi de genelde
Türkiye adının sadece ülkedeki sorunları değil,
üretici-yaratıcı güçleri de akla getirmesine, yani
ülkemizin zengin edebiyat ve kültür yaşamının
görünmezlikten kurtulmasına ufak da olsa bir katkıda
bulunmak. Bizim de içinde bulunduğumuz, bizi besleyen
kültür dünyasının yeryüzündeki varlığına
işaret etmek.
Türkiye'nin
sorunlarını çözeceğimiz iddiasında değildik, nitekim bu
sorunları görmezden de gelmedik. Ama ülke içinde bu
sorunlarla yüzleşen, mücadele eden,
çözümleri için yaratıcı arayışlarda bulunan
geniş bir kesimin bulunduğunun da gözardı edilmemesini hedefledik.
Bir
yayıncılık fuarı turizm fuarı ya da şenlik değildir, bıraktığı etkiler
kendini uzun vadede gösterir. Geriye filizlenecek çok
sayıda verimli tohum kaldı. Türkiye'den Frankfurt'u ziyaret eden
pek az kişinin notlarında yer aldı, ama yabancı basında epey bir
duyuldu: FKF için Türkiye'den uzmanlar, edebiyat ve
edebiyat dışı konularda 19 katalog hazırlamıştı. İngilizce yayımlanan
bu katalogları alanlar Türkiye'de son on-on beş yılın romanları,
öyküleri, deneme ve edebiyat eleştirisi konusunda,
çocuk edebiyatı ve çizerleri konusunda, Türk
Edebiyatının yapı taşı 100 yazar, Türkiye'den 100 genç
yazar, "yaşayan şiir", ayrıca sosyal bilimler, siyaset, mimari, sinema,
tiyatro vb konulu kitaplar üzerine geniş bilgi edinme şansını
buldular. Türk edebiyatını çevirmeye nereden
başlayacağımızı bilemiyoruz sorusuna, ya da Türkiye'de hangi
konular üzerinde duruluyor sorularına doyurucu yanıtlar buldular.
Ne yayıncısı böyle bir tanıtım yapma şansı olan, ne de ajansı olan
nice yazar ve kitap, ilgili uluslararası yayıncı ve ajanslara
böylece doğrudan tanıtılmış oldu, binlerce basılan katalogların
hepsi tükendi. Fuara hazırlıklı giden yayıncı ve ajanslar
da, yıllardır bulmakta zorlandıkları ilgiye kavuşmanın tadını
çıkardılar, ilk gelen raporlara göre ülkemizden
yüzün üzerinde kitap başta Almanca, daha sonra
Fransızca, İngilizce, İspanyolca ve diğer dillere çevrilecek
önümüzdeki günlerde.
Bizim
basından birkaç örnek dışında, sempozyum, panel ve okuma
tarzı etkinlikleri daha ziyade yabancı basın izledi. Konuşmaları ve
yazarlarımızı öven çeşitli yazılar çıktı. "Şu yazarı
dinledim hiç ilginç değilmiş" diyen, konuşmaları bayat ya
da sıradan bulan tek bir yazı olmadı, tersine "turistik bir
pazarlamayla değil zengin bir kültür çıkartmasıyla
karşılaştık" tarzı yorumlar yapıldı; şaşırtıcı, farklı, ilginç
katkılardan söz edildi hep. Yani fuarın aktörleri
üzerlerine düşeni başarıyla yerine getirdi.
İster
bizzat katılmış olsun, ister tanıtım faaliyetleriyle orada bulunsun,
ülkemizin edebiyat, düşünce dünyası ve sanatı
uluslararası camianın ilgisini ve hayranlığını üzerinde topladı,
hazırda bekleyen tüm siyasi önyargı ve yargılara rağmen. Yani
fuarın başarısından pay çıkartması gerekenler yazarlarımız,
düşünürlerimiz, sanatçılarımız ve onların
taşıyıcıları olan yayıncı ve ajanslardır.
Gelelim
ders çıkartması gerekenlere. Fuarın bilançosunu
çıkartmak amacıyla fuara boyunca çıkan bloglardan
örnekler almaya çalıştık geçtiğimiz hafta. Ama ne
yazık ki bu dönem boyunca bloglar yasaklıydı. Evet,
büyük tepkiler sonuç verdi, bu inanılmaz yasak kalktı.
Ama ülkemizde gerçekten kültür
üreticilerinin hak ettiği özgür ortamın bulunduğundan
söz etmemiz mümkün mü? Bildiğiniz gibi youtube
hâlâ yasak. FKF biteli beri Mehmet Çağçağ'dan
başlayıp Cezmi Ersöz'le devam eden bitmeyen davalar dizisinde nice
yazan, çizen, söyleyen, Türkiye'deki düşünce
ve ifade özgürlüğünün sert duvarlarıyla
karşılaştı, karşılaşacak. Görmediğini yok sayan, yasaklarla
çözüm getirdiğini zanneden yaklaşımın artık bahanelere
sığınmadan değiştirilmesi zamanı gelmedi mi? Şekilsel ve temenni
düzeyindeki geçiştirmelerle ülkenin gelecek
tahayyüllerini, yaratıcı sorularını boğan, kendi geleceğimizi
kendi yaratıcı gücümüzle oluşturmamızın önüne
set çeken yasak ve kısıtlamaları ortadan kaldıracak adımları
atmayan bir yönetimin ikna edici olabilmesi mümkün
mü artık?
Kültürün
bir imaj meselesi olmadığını, hayatın en önemli
veçhelerinden biri olduğunu, ekonominin, ticaretin, siyasetin
aksesuarı değil asli bir özellik olduğunu idrak etmenin zamanı
gelmedi mi? Kültürel alanı bir kavga ve çatışma alanı
olarak görmekten vazgeçip etkileşim ve zenginlik alanı
kılacak tedbirleri almanın zamanı? Siyasetçilerimizin demokrasi
kültürünün gelişmesinde kitapların, yazarların,
eleştirel düşüncenin önemini artık ve nihayet
anlamalarının zamanı gelmedi mi?
Ülkemizin
mevcut hükümeti Frankfurt Kitap Fuarı başarısından,
yüzlerce olumlu yazıdan, yorumdan, bu soruların yanıtlarıyla
yüzleşmeden pay çıkartmamalı. Bütün o yazılarda
övülenler ağırlıklı olarak yazarların, sanatçıların
gücüydü. "Türkiye'den dünyaya uzanan el" diye
övgü konusu edilen sanatçıların,
edebiyatçıların sözleriydi, yoksa sözleri susturmaya
çalışan sansürün eli değil. Sanatçılarımız,
yazarlarımız yaratıcılıklarını tehdit altına alan düşünce
kısıtlamalarının tacizine uğramaktan kurtulamadıkça, hatta
sansürümüzün kapsamı böyle cihanşümul
oldukça, hükümet edenlere düşen pay sadece
utanç olsa gerek, ta ki düşünce
özgürlüğü konusunda vaatleri bir yana bırakıp net
ve gerçek adımları atana kadar...
Ülkemizden
dünyaya çok şey katacak sanatsal, yazınsal
ürünleri üretenleri, taşıyanları temsil ederek FKF
hazırlıklarına gönüllü emekleriyle katılan bizler, FKF
Ulusal Yürütme Komitesi olarak işlevimizi tamamladık,
moderatörlüklerimiz son buldu. Şimdi artık
sözünü ettiğimiz alanda somut adımların atılıp
atılmadığının yakından takipçisi olacağız...