afrodisiAS/SANAT, Aydın kökenli, İzmir
merkezli, Ege’nin sesi soluğu olmaya niyetli bir yazın, sanat ve kültür
dergisi. afrodisiAS/SANAT , yerelden
ulusala bir açılımla, “bize özgülüğümüz”ü
asla göz ardı etmeden, insani ve evrensel bütün değerlere sahip çıkmayı
önemseyen bir dergi.
Dergilerin ilk
sayılarındaki “sunu”ları taradığımızda genelde birbirine benzer saptamalarla,
birbirine benzer erekler ve beklentilerle karşılaşırız. Yayın dünyasına girme
tarihlerine göre bir göz atalım:
- İkinci
Yeni şiiri ise bir haymatlos
olarak geldi. Kötümserliğin yarattığı durumun bir kaosa yayılması
da diyebiliriz İkinci Yeni şiire. // Son yirmi beş yılın şiirindeki çizgi
nihilist davranışın getirdiği çizgidir derken dikkatli olmak gerekir.
Nihilizm, bir doktrin olarak yoktur Türk şiirinde. Belki nihilist
verilerin ayırıcı özelliği damgasını vuracak kadar yaygın bir şekilde
şiirlere serpilişi söz konusudur. Papirüs, 1. Sayı, 1 Haziran 1966
- Flaubert’in
dergiler üstüne bir sözü vardır: “Dünyadaki bütün dergiler erdemli olma
niyetiyle çıkmıştır; ne var ki hiçbiri
öyle olmamıştır.” Flaubert, bununla, dergilerin, yayın serüvenin
koşulları içinde, çıkıştaki programlarından saptıklarını, hiç değilse bu
programları yerine getirici çalışmaların dışına çıkmak zorunda
kaldıklarını belirtmek istemiştir. Türkiye
Yazıları, 1. Sayı, Nisan 1977
- Genç
kuşaktan şairlerin şiirleri, pek azı ayrı tutulursa, hep orta düzeyde
ürünlerdi. Yüzeyden bakınca kusursuz görünen; çoğunluğu belli bir çıraklık
dönemini aşmış, ama Necatigil’in deyişiyle “filigran”sız, “arkasında
şairin kendi ateşi”ni taşımayan, edinilmiş bir şiir pratiğinin seri
ürünleri… Genç kuşağın, bu çoğaltmacılık eğiliminin kolaylığını fark
ederek kısa zamanda aşmasını dileyelim. Somut, Bir Değerlendirme
ve Sunuş Olarak, Mehmet H.
Doğan, 1. Sayı, Ocak 1979
Bu
üç alıntıdaki saptamalar ve yeni bir dergi ile
ilgili beklentiler birbirine ne kadar da benziyor. Bizim
söyleyeceklerimizle de
büyük ölçüde örtüşüyor.
Özetle yazın ve sanat, çağlar boyu mükemmeli arama
aramaya ömrünü adamış bir yolculuktur. Biz de bu arayış
içinde olacağız. Bu saptamalar, ister istemez bizi şu soruya
götürüyor: İlkeleri doğru saptanmış, onlardan ödün vermeyen, okurunu kendi
yaratmayı başaran dergiler yok mudur? Biz böyle bir derginin olacağını
düşünüyoruz. Ekonomik sorununuz yoksa, ödün vermezsiniz. Bu noktada ne yapmamız
gerektiğini F. Hüsnü Dağlarca’nın şu tümcelerinde buluyoruz: “Şiiri şiir yapmak gerekir.Anlamalı ki
kitleler,bu sanat ne sinemaya benziyor,ne televizyona,ne gazete yazısına,ne
tiyatroya... Bu sanatın öbür sanat görüntüleri içinde yaşatılması olanaksızdır.
Şiir kendi boyutları,kendi kuralları,kendi olanağı içinde söylenebilir. Şiir,
gerçek tadı bozulmadan dizelerde yaşatılabilirse, dizeler yığını bu tatlarla
doldurabilirse, eskiden olduğundan daha büyük bir susuzlukla aranacaktır, okunacaktır.”
Yaprak’a (1. Sayı, 1 Ocak 1949) göre ise
sanat bir alışveriştir. Biz ona paylaşma diyelim. Biz, okurumuzla neleri
paylaşacağımızın birkaçını Yaprak’ta bulduk. İşte onlar:: “Edebiyat verir
yalınsöz alırız”, “Lisan verir dil alırız”, “Gözyaşı verir ümit alırız.”
İşte ilkeler bir bir ortaya çıkıyor:
“Nasıl
söylendiği” çok çok önemli; ama “ne söylendiği” de. Bir sanatçı için, salt
anlatımı önemsemek bize göre bir eksikliktir. Bir sanatçı, konusuyla da okura katkıda bulunmayı bilmelidir. Sanatçı,
kendini binlerce yılın birikiminden, ulusal ve evrensel değerlerden
soyutlayamaz. Sanatçı, siyasa da dahil, her konuyu ele alıp işleyebilir.
Fikret, Nazım;
Hemingway, Neruda… siyasal konuları işlemekle sanata ne kaybettirdiler,
sanatçılıklarından ne kaybettiler?
“Edebiyat yapma” açmazına düşmeden okuruna
seslenebilmek. Okurun kendine yakın,
ama farklı olanı istediği, yadsınamayacağına göre biz de “çizginin üstünde ve bir adım önde” olmak
zorundayız. Kitlelerin güdümünde değil, düzeyi düşürmeden biraz önde… Yalınlık,
doğallık ve duruluğun insanları anlamada, kendini anlatmada; sağlıklı iletişim
kurmada yeterli olduğu noktasından yola çıkıyoruz. Okurumuza Yunus’ça seslenmek
istiyoruz: “Söz
ola ağulu aşı / Yağ ile bal ede
bir söz."
Geldiğimiz yeri
unutmadan ulusal ve evrensel değerlere sağlıklı bir açılımı gerçekleştirmek. “Afrodisias”
adını da bu nedenle seçtik. Belirtkemizde ve bu sayının kapağında yer alan
Afrodisias "Afrodit'i, o çokça bilinen Afroditlerden oldukça farklı. Onu, yerel
ve evrensel bir bileşim olarak düşündük ve seçtik. Çünkü bu dergiyi, Karacasu-Afrodisias
merkezli bir vakıf desteklemekte.. Prof. Horace Engdahl’ın Nobel ödül töreninde
Orhan Pamuk için söylediği şu sözler, bizim için de önemli ve yol gösterici:” Sayın Orhan Pamuk, ana kentiniz İstanbul’u,
edebiyat dünyasının kaçınılmaz toprağı kıldınız. Tıpkı Dostoyevski’nin St.
Petersburg’u, Joyce’nin Dublin’i, Proust’un Paris’i gibi…” Umarız, yerelden
ulusala çizgimizi koruyarak, İzmir’in, dahası Ege coğrafyasının duruluğunu
sanatımıza taşır, Ege’yi de yazın toprağının bir parçası haline getiririz.
“Türkçe”nin
kullanımına, yazımına, "abece"sine özen göstermek. Dil, toplumun
ve sanatçının var oluş gerekçesidir. Küresel karmaşa-kargaşanın bir
başka sonucu olarak ortaya çıkan
sokaktaki, eğitimdeki, kitle iletişim araçlarındaki kirlenmeden
etkilenenler, bir gün çoğunluğu oluştursalar bile, “ses bayrağımız Türkçe”, yere düşürülmeyecektir. Sözgelimi bu
dergide “&” hiç kullanılmayacaktır. Yazmak, görsel bir biçim yaratma ya da
onun aracı değil, tepeden tırnağa bir disiplindir; bu nedenle Türkçe’nin
yazımına özen gösterilecek; gelgeç biçim arayışlarına değer verilmeyecektir.
Umarız bu tutumumuzla, sanatta ve dilde yaşanan "küresel kargaşa"ya
alçakgönüllü bir tepki oluştururuz.
İnsanı insan yapan değerleri savunmayı, bir yaşama
sevincine dönüştürmek. Sanatı,
özellikle şiiri, yaşamdan soyutlayan, bunu, yaşanan koşulların doğal bir sonucu
gören bir anlayışın, hele yeraltı edebiyatının yanında hiç olmayacağız. Ayrıca
her sayımızda, ilkelerimizin simgesi olarak gördüğümüz sanatçılarımızı, ölüm
yıldönümleri nedeniyle anacağız. Genç kuşakların onları tanıması ve unutmaması
için çaba göstereceğiz. Yazın dergilerinin bir fidelik olduğunun bilincindeyiz.
Gençler ulumsuzun ve sanatımızın geleceğidir; sayfalarımız gençlere hep açık olacaktır.
Ve diyoruz
ki, “Bir dergi, kişisel isteklerin
doyumu için değil, sanatsal bir işlevi yerine getirmek için çıkarılmalıdır.”
İşte “afrodisiAS/SANAT ” elinizde. Siz okurlarımızın ve sanatçı
dostlarımızın katkısı ve desteğiyle, ilkelerinden ödün vermeden, her sayıda
kendini yeniden yaratarak, yoluna devam edecektir. Umarız, sanatı yaşamdan,
yaşamı sanattan koparmadan yolumuza devam ederiz.
Tahsin Şimşek – Ahmet Zeki
Muslu