Sevgi
bu ya... Tayfun’un bir faresi var evinde besledigi.
Bunda şaşılacak bir şey yok elbette. Her ne kadar birçok
insana tiksindirici
gelse de, evinde katıl, işkenceci, hortumcu, ırz düşmanı
beşleyenlerden iyidir
diye düşünerek fareye masumiyet veriyoruz. Farenin
bir de ismi var. Üstelik
kendi ismine de alışık... Farettin.
İsmin
ne olduğu da önemli değil. Fakat Fahrettin ismi
sorun oldu bizim Farettin'e... Çünkü aynı
evde, üstelik bir alt katta bir
komiser oturuyor; siyasi şubeden. Adı da Fahrettin. İnce, uzun yapılı,
ince
burunlu, esmer bir komier. Yüz ifadesinin sevimsizliğine bir
de günlük
işlerinin surat gerginliği de eklenince bizim Farettin ondan
çok daha sevimli
görünüyor. Beyaz, kısa
tüylü, temiz dişleriyle masum bir hayvan.
Üstelik
işkenceci de değil, hortumcu da... geceleri kapı, kol da kırmıyor. Ara
sıra
içkisini yudumlayan sahibinin ayakları dibine icazetini
yapmaktan başka...
Tayfun,
uzun saçları ve yüz hatlarıyla Hz. İsa'ya
benzetiliyor. Bu yüzden ona Hristo diyenlerde var. Cebimin
camındaki Bob
Marley’i Usame'ye benzeten bir 16'lık siyasi gibi... Tayfun
sanata düşkün;
özellikle şiire. Hiç Tv izlemediği halde hemen
hemen bütün yabancı filmleri,
yerli yapımları izlemiştir. Farettin kadar sevdiği
içkisinden fırsat buldukça
eleştirmenlik yapar. Mizaha düşkündür. Bu
yüzden faresine Farettin adını
koymuş. Bizim sokak köpeklerine, Corcdabulyu dememiz gibi...
Köpeğe haksizlik
yapmış olsak da... Hani, Japon ismi de olabilirdi... Taka-moko gibi ya
da
İtalyan, İngiliz, Bulgar ismi de olabilirdi. Niye illede CorcW... Ya da
Coni..?
Farettin'in
varlığı, dönem
dönem iki kat arasında sorun, aile içinde korku
yaratıyordu. Anne;
"oğlum sunun adını değistirelim. Asağıdaki duyarsa
köpürür. Maazallah bu
yaştan sonra birinci şubelere düşemem ben..." diye dursun,
baba hiç oralı
olmayıp içkisini yudumluyor farettin'le birlikte. Aile
önlem olsun diye
Farettin'e göz-kulak olup, "Farettin gel oğlum, ayak altında
dolaşma,
uzaklaşma" deyip duruyor. Eh, aşağıdaki Fahrettin de sağır değil ya,
duyuyor seslenmeleri ve bir anlam vermeye çalışıyor. "Allah
Allah, şu
evdeki Fahrettin kim yahu? Oysa onların
üçünü de tanıyorum ama bu
Fahrettin de
kim; sakın evde birini saklamasınlar?" deyip kulak kabartıyor her
gün.
meslekten alışık ne de olsa... Öyle ya adama
gülerler. Aynı evde hasıl haberin
olmaz diye...
“Baskın
yapsak mı” diye düşünse de madara da
olabilir
düşüncesiyle vazgeçti. Bir akrabaları da
olabilirdi hani. hem kaçak olsaydı bu
kadar yüksek sesle bağırmazlardı diye
düşünerek kendini rahatlattı.
Herkesin
sokakta olduğu bir gün Farettin evde ölü
olarak
bulundu. Herkes şaştı bu ise. Tayfun çok
üzüldü. Kesin Fahrettin
öldürmüştür
diye tepkisini yüksek sesle söyledi. Anne yavaş
konuşması için uyardı.
Baba;"yazık oldu" dedi sadece. Tayfun Farettin’siz iki
gün
geçirdikten sonra, Farettin'in
ölümünün nedenini sormak
için Fahrettin'e
gitmeye karar verdi ve aşağı indi. Kapıyı çaldı. Kapıyı
kimse açmadı.
Fahrettin
eve gelmemiş.Tayfun işe şimdi mülteci.