ana sayfa / editoriyal / içindekiler / h@vuz'dakiler / erişim / yapıt gönderme yerleği /  ilkelerimiz / arşiv

 
Türkiye Edebiyatçılar Derneği
"Özgürlük, her zaman, başka türlü düşünen için özgürlük demektir"

                                                                                               Roza Lüksemburg

Agos gazetesi genel yayın yönetmeni, bu topraklarda "kardeşçe" bir arada yaşamanın simge adı, yazgısını Türkiye halklarının yazgısıyla birleştirmiş bir anlayışın temsilcisi, "yurttaş"ımız  Hrant Dink, "farklı" düşündüğü, konuştuğu, yazdığı için, alçakca bir saldırıyla yaşamını yitirdi.

Bu suçu işleyeni ya da işleyenleri lanetliyoruz!

Bertrand Russel, dünyanın altı bin yıllık örgütlü savaşın bir sonucu oluştuğunu söylüyordu. Kökeni "ilk insan"la başlayan savaş olgusu, insanlığın ilk dönemlerinden bu yana sürüyor.
Yazılı tarihin son 3500 yılında, yalnızca 250 yıl savaşsız geçti. Ne yazık ki, savaş, uygarlaşmayla ortadan kalkmadı, tam tersine gitgide yetkinleşti.

Şiddet olgusu ise, günümüzde, bütün "sanal" imgeleriyle, bilgisayarlarımıza, dolayısıyla evlerimize, odalarımıza kadar girdi. Şiddet'in, daha doğrusu kaba güç kullanımının, eğlenceye ve tüketime dönüştüğü bir toplumda yaşıyoruz; şiddet, sürekli bir "anomi" olarak üretiliyor. Popüler kültürde çok güçlü imgelere sahip "şiddet", her türlü yazılı/görsel metinde, birer eğlence aracı olarak kullanılabiliyor.

Bu yüzden şiddet, artık anonimdir ve kurbanın kim olduğunun fazla bir önemi yoktur. "Doğru"yu temsil eden taraf, diğer tarafın "yanlış"ı temsil ettiğine inanır. Bu sayede, "doğru"nun
"yanlış"a uyguladığı şiddet, olumlanabilir de.. Şiddet olgusu, "haklı" ve "haksız" şiddet diye de ikiye ayrılabilir. Tarihte örneği çoktur, bu durumun.. Böyle bir durumda, kimin kime şiddet uyguladığı temelinde, öldürme eylemi de olumlanabilir.

Oysa, edebiyat ahlakı ve etiği açısından, şiddet kurbanının "doğru"yu mu, "yanlış"ı mı temsil ettiğini, kurbanın kimliği üzerinden tartışmanın, bir anlamı bulunmuyor.

Neye bağlanırsa bağlansın, her türlü şiddet, her durumda haksızdır; her türlü güç kullanmak, her durumda yanlıştır. Değilse, saldırganlığı, yıkıcılığı, kaba kuvveti yasallaştırmanın sonsuz olanaklarına müdahale edilemez; bir insanın acımasızca öldürülüşü de, bu sayede normalleşebilir.

Şiddeti üretenler ve uygulayanlar, hedeflerini ve niyetlerini kendi çıkarları doğrultusunda diledikleri gibi "mistifiye" edebilirler. Oysa, edebiyat; kökeni, rengi, ırkı, dili, dini ne olursa olsun, insan'dan, onun yaşama hakkından yana tavır almalıdır. Has edebiyatın ve has edebiyatçının tavrı bu olmalıdır.

Bizler, edebiyatın "görev"inin, bize "gerçek" olarak duyurulan ve sunulan şeyleri tartışmak olduğuna inanırız. Edebiyat yoluyla gerçeği aramak, ama gerçeği mutlak bir biçimde bulduğunu, asla iddia etmemek.

Edebiyat, bize, hiçbir hazır "yanıt"ın bulunmadığını, daha doğrusu "yanıt"ların "soru"lardan daha kolay bulunabileceğini, ama "yanıt"ların "soru"lardan daha güvenilir olmadıklarını söyler.

Eğer, politika bir "yanıt"sa, edebiyat bir "soru"dur!

Bizleri, edebiyat üretmeye sevkeden biricik güç, edebiyatın, herhangi bir "saf"ta yer almayı olanaksız kılan benzersizliğidir.

Bütün dillerin hızla kirletildiği bir çağda, ancak edebiyatın diline sığınabiliriz. Edebiyat, olup biten her şey hakkında, olabilecek her biçimde söz alan tüm sesleri duyabileceğimiz tek
metindir. 

Bizler, edebiyatçılar olarak, savaşın, şiddetin, cinayetin, lincin olmadığı bir dünyaya inanıyoruz, daha doğrusu inanmak istiyoruz. Barış içinde bir arada yaşama kültürünü tehdit eden her türlü
girişime, insan hayatı ve insan onuru adına karşı çıkmak, en temel yükümlülüğümüzdür.


                                                                       Edebitatçılar Derneği Genel Başkanı 


www.edebiyatcilardernegi.org.tr
edebiyat@edebiyatcilardernegi.org.tr
Adres: Sakarya Cad. 32/15 Yenişehir ANKARA
Tel  : + 90 312 434 46 65

                                
Gökhan Cengizhan