ana sayfa/ editoriyal/  içindekiler/  h@vuz'dakiler/ iletişim-erişim/ yapıt gönderme yerleği/  ilkelerimiz/ arşiv

 
*Mevlana İkliminde Sürekli Yaşamalıyız (1)

 
2007 yılının ilk günlerinde kaleme aldığım bu yazımda; sevgisiyle, hoşgörüsüyle rehberimiz olan, Hz. Mevlâna’dan, O’nun “Mevlâna iklimi’nden sözedeceğim.

Kısa adı  UNESCO olan,  Birleşmiş Milletler Bilim, Eğitim ve Kültür Kurumu’na, Türkiye tarafından sunulan “Mevlana Yılı” projesi Ekim 2006’da kabul edildi ve tüm dünya’da 2007 yılı  “Mevlâna Yılı” olarak ilan edildi.

MEVLANA İKLİMİ

Mevlâna ikliminde sertlik yok. Yumuşaklık, hoşgörü var. Kıskançlık yok, paylaşma var. Ayırım yok, birleştirme var. Kısacası Mevlâna ikliminde kimse üşümüyor, kimse sıcaktan bunalmıyor. Kafire, Mecusiye, puta tapana herkese yer var bu iklim içerisinde. Ümitsizlikten değil, gelecekten sözediliyor bu ikim içinde. Yüz kere tövbe bozanlar de çağrılıyor. “Gel, gel, gel” diye tekrarlanıyor, çağrılar.

HZ.  MEVLANA

Kaynaklara bakıyoruz: Horasan Diyarı’nın en güç fetvalarını veren, buna karşılık vakıftan hiçbir şey almayan, devlet hazinesinden kendisine bağlanan maaşla geçinen, babası ve dedesinin manevi ilimleriyle yetişmiş Bahaeddin Veled, 57 yaşında Muhammed Celaleddin adında bir oğul sahibi oluyor.

Peygamber soyundan gelen Bahaeddin Veled’in aldığı ilim ve irfanı halkıyla paylaşması ve bu alandaki başarısı ona Sultanü’l-Ulema unvanını kazandırıyor. Saygınlığı giderek artan, söz sahibi, ilim insanı için başlayan kıskançlık ve aynı dönemde denk düşen Moğol istilası, onu topraklarından ayrılmaya ve Konya’ya yerleşmeye mecbur kılıyor.

Ailesiyle birlikte Bağdat’a doğru yola çıktığında, Nişabur’da kendisini ziyaret eden Seyh Atar yazdığı eseri armağan ederken babasına, “Çok geçmeyecek ki bu senin oğlun alemin yüreği yanıklarının gönlüne ateşler salacaktır” diyor.

ÖNCE KARAMAN SONRA KONYA

Önce Karaman daha sonra da Konya ‘ya yerleşen aile, oğullarının ilk eğitimini kendileri veriyor. Mevlâna’nın ilk öğretmeni babası Bahaeddin Veled’dir. Babasının vefatında 24 yaşında olan Mevlâna, vasiyet edilmesi ve bütün dostalarının ricaları (yalvarmaları) ile onun makamına geçiyor. Bir yıl sonra Konya’ya gelen babasının değerli halifesi Beyid Burhaneddin’in manevi terbiyesi altına giriyor Mevlâna. Sonraki yıllarda yüksek ilimlerde daha çok derinleşmek için Halep’e gidiyor. Halep’ten Şam’a geçiyor. Yedi yıl boyunca eğitimini sürdürüyor.

Eğitimle geçen yılların ardından Konya’ya dönen Mevlâna, Seyyid Burhaneddin’in arzusu üzerine birbiri arkasına, candan istek ve samimiyetle üç çile çıkarıyor. Yani üç defa 40‘ar gün olmak üzere toplam 120 gün az yemek yiyor, az uyuyor ve vaktinin tamamını ibadetle geçirerek, nefsini artırıyor. Üçüncü çilenin sonunda Seyyid Burhaneddin, Mevlâna’yı kucaklayıp öpüyor, takdir ve tebrikle;

- “Bütün ilimlerde eşi benzeri olmayan bir insan, nebilerin ve velilerin parmakla gösterdiği bir kişi olmuşsun. Bismillah de yürü, insanların ruhuna taze bir hayat ve ölçülemeyecek bir rahmet ver; bu suret aleminin ölülerini kendi mana ve aşkınla dirilt” diyor ve onu kendi yerine görevlendirip izin isteyerek Kayseri’ye gidiyor.

* Dört bölümden oluşan bu metnin, Şubat 2007
   dergimizde diğer üç bölümü yayımlanacaktır.


** BU sayfadaki resinler açık internet ortamından alınmıştır.

İsa Kayacan

® 2001 H@vuz Yayınları   © H@vuz Bilgi Bankası                            © Şubat 2007  ISSN 1864-0524