ana sayfa/ editoriyal/  içindekiler/  h@vuz'dakiler/ iletişim-erişim/ yapıt gönderme yerleği/  ilkelerimiz/ arşiv

 
Bir Çınarın Şiirleri

BİR ÇINARIN ŞİİRLERİ
ÖNER YAĞCI

 

“...Rıfat Ilgaz, o dönem toplumcu şairlerinin en ‘nevi şahsına münhasır olanı'dır. Şiirlerini sanki dudaklarından eksik olmayan acı bir tebessümle yazardı; ilk bakışta masum, hatta basit sanabilirdiniz; etkisi sonra sonra derinleşiyor, anlamı ya da mesajı, sonra sonra insanın içine işliyordu... O ‘Fedailer Mangası'nın demirbaşlarındandı...”

Attilâ İlhan

 

Rıfat Ilgaz, Cide'nin duvarları deniz kokan (şimdi Rıfat Ilgaz Evi olan), ahşap bir evinde doğar. Kendi anlatımına ve annesinden duyduğuna göre “derin kar”da, 1910 Şubat'ında; nüfus kütüğüne göre ise 7 Mayıs 1911'de.

Gelir dünyaya ve yaşar, 82 yıllık onurlu bir çınar olur; çalışkan, ışık saçan, halkına ve yurduna sevdalı bir çınar; kaynağı insan, kaynağı halk, kaynağı Anadolu olan bir çınar.

Bu kaynaklarına hiç ihanet etmeyen, bu kaynaklardan aldığı esinle yaşamın aydınlatılması ve güzelleştirilmesi kavgasının ölümsüz yazarlarından biri olmayı başaran bir çınar... Eğitimciliği, yurtseverliği, toplumculuğu, devrimciliği ve insan sevgisi yapıtlarında buram buram tüten bir çınar... Tüttürdüğü güzellikler Anadolu'da yüzyıllardır süren aydınlanma kavgasına bağışlanan güzellikler olan bir çınar... Aydınlanma savaşımının ölümsüzlük bayrağını taşıyan bir çınar...

Rıfat Ilgaz'ın yaşamının aynası kitapları, kitaplarının aynası da yaşamıdır.

“Yaşamak bir yürek işçiliği günümüzde” diyen bir sanat ve yaşam anlayışıyla, aynaya yaşamı sanatlaştırarak yansıtan bir yazardır o.

Onun aynasında Hababam Sınıfı (1957) ile başlayan, Bizim Koğuş, Karadeniz'in Kıyıcığında, Meşrutiyet Kıraathanesi, Karartma Geceleri, Sarı Yazma, Yıldız Karayel, Hababam Sınıfı İcraatın İçinde gibi sekiz romanını görürüz; insan serüvenlerini.

Radarın Anahtarı (1957) ile başlayan, Dördüncü Bölük 'le tamamlanan 19 gülmece öyküsü ile sürdürdüğü yazarlığında, öyküleştirilen yaşam kesitlerini, aydınlığa uzanan, karanlığın perdelerini yırtmaya çalışan ellerini görürüz.

Roman ve öykülerden başka 12 çocuk romanı, 6 oyunuyla, geleceğimiz olan çocukları şenlendirmesini, eğitmesini okuruz.

Nerede Kalmıştık? (1984) ve (İngilizce okumaya meraklı olanların “Kart Kurt” dedikleri) Cart Curt (1992) adlı kitaplarında gazete ve dergilerde yayımladığı yazılarını okurken, yaşamın ve yanlış yaşatılmanın günlük keşmekeşine indirdiği darbeleri izleriz.

Yokuş Yukarı (1982), Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra (1986) ve ölümünden sonra benim yayına hazırladığım Fedailer Mangası: Kırk Kuşağı Anıları (1993)'nın ise, onun yaşadıklarından damıttığı ve geleceğe kalmasıyla yeni kuşaklara deney aktarma kaygısını içeren anılarından oluştuğunu öğreniriz.

Asım Bezirci, 1989 Ferit Oğuz Bayır Kültür ve Sanat Ödülü'nü de kazanan Rıfat Ilgaz adlı kitabında bu koca çınarı tüm yönleriyle tanıtıyor bize. Ulusal değerlerimize sahip çıkamadığımız koşullarda vefanın, sahiplenmenin ve duyarlılığın başarılı bir örneği olan bu yapıtıyla Asım Bezirci, onurlu ve anlamlı bir görevi yerine getirmiş oluyor. Aynı biçimde Alpay Kabacalı'nın Edebiyatımızın Koca Çınarı Rıfat Ilgaz ve Mehmet Saydur'un Rıfat Ilgaz'lı Yıllar, Biz de Yaşadık adlı çalışmaları da, onun yapıtlarını okurken elde bulunmalı diye düşünüyorum. Bu yapıtlar, okuyucunun yazarla bütünleşmesine yardımcı olarak edebiyatımızı zenginleştiriyor.

Rıfat Ilgaz romanlar, öyküler, oyunlar, çocuk romanları, makaleler, anılar yazmış.

Ya şiirler?

Hepsinden önce şairdir o.

Şiirle başladı yazma serüvenine Rıfat Ilgaz, aydınlık ırmağımıza önce şiirle akmaya başladı.

“İnsanın yaşamı şiire yetmiyor.” düşüncesiyle ve “Halkımca sevdim.” diyerek çoğalttı şiirlerini.

1926 yılından beri şiirlerini çeşitli dergilerde yayımladı, 1940'tan sonra, “40 Kuşağı” şairlerinin omurgalarından biri olarak ve yeni bir sanat ve şiir anlayışıyla sürdürdü şairliğini.

Onu şairliğinin toplu dökümü bir kitapta sunuldu: Bütün Şiirleri 1927-1991 (Çınar Yayınları).

Rıfat Ilgaz, 1940-1942 yılları arasında yazdığı “yeni anlayış”taki şiirlerini aldığı, daha önceki dönem şiirlerine yer vermediği ilk şiir kitabı Yarenlik 'i 1943'te yayımlar.

Kitap yayımlandığında Sabahattin Ali dönemin önemli solcu dergisi “Yurt ve Dünya”da (Nisan 1943) şunları söyler:

“...Sosyal şiir nedir diyenlere bu kitabı göstermek lazım. Onun asıl kudreti, ferdilikten kurtulup cemiyetin malı olabilmesinde, kendi küçük dünyasındaki bütün şahsi meselelerin sosyal mahiyetini kavramasında ve bunları üçüncü şahsın bitaraflığı ile anlatabilmesindedir... Yarenlik bize, bir sanatkârın fildişi kuleye kapanmadan da kendisini verebildiğini, hatta daha fazlasını yaparak kendisiyle beraber bütün bir cemiyet parçasını da eserlerinde aksettirmek sureti ile sahici bir sanatkâr, halk sanatkârı mertebesine ulaşabileceğini göstermiştir. Bana sanat heyecanı ile dolu saatler yaşatan, insanların dertleri hakkında gözümde yeni ufuklar açan şaire bütün kalbimle teşekkür ederim.”

Yarenlik 'te, yokluk ve yoksulluk içinde yaşayan kent insanlarının sıkıntılarını ve acılarını şiirleştiren Rıfat Ilgaz, böylece kendi şiir serüveninin ilk örneklerini oluştururken, günlük yaşamın kahredici gerçeklerini insani değerleri savunarak sunan bir şairi de edebiyat dünyamıza katmış olur.

Günlük yaşamın çarpıcı tabloları, örneğin kolunu makineye kaptıran bir işçinin dramını aktardığı “Alişim” adlı şiirdeki şu çarpıcı bitiş, Rıfat Ilgaz şiirinin habercisidir:

“Sağ yanın yastık ister Alişim / Sol yanın sevdiğini. / Kızlar da emektar sazın gibi / Çifte kol ister saracak.”

Böyle çarpıcılıklarla uç veren Rıfat Ilgaz şiirinin yeni örnekleri 1944'te Sınıf adlı kitapla karşımıza çıkar. Kitap hemen toplatılır ve Rıfat Ilgaz tutuklanıp yargılanır. Sevgi ve insancıllık dolu dizelerle oluşan şiirlere, kent insanlarının ve çocukların duygu yüklü, çıplak bir gerçeklikle yerleştirildiği görülür.

Pertev Naili Boratav, kitapta yer alan “Tosya Zelzelesi” adlı şiir için “Yurt ve Dünya”da (Mart 1944), “İnsanlık duygularının en yüksek noktalara yükseldiği şiir.” deyip şunları ekler:

“Yeni Türk şiirine inanmayanlara Rıfat Ilgaz'ın kitabını okuyup anlamalarını dilemekten başka yapılacak bir şey yoktur.”

Gerçekten de yalnızca “Tosya Zelzelesi” adlı bu şiir bile, yaşama ve insana sahiplenişin bir örneği olarak Rıfat Ilgaz'ın şairliğinin kanıtı olmaktadır.

Artık kuşağının önde gelen şairlerinden biri haline gelen Rıfat Ilgaz, Yaşadıkça (1948) adlı kitabında, kitabında yer alan şiirleriyle, yoksul insanların günlük yaşam kesitlerini, acı gerçekliği konuşma diliyle vermeyi sürdürür.

Şiirlerinde çocuklar, hastalar, hapistekiler vardır. Örneğin “Parmaklığın Ötesinden” adlı şiiri, “İnsanları alabildiğine sevmeyi, / Bırakmazlar yanına. / Böyle çekersin cezasını / Üç duvar bir kapı arasında; / Onlardan ayrı / Böyle onlardan uzak. / Yasak sana, boylu boyunca sokaklar, / Bahçeler, yalı kahveleri. / Dostlara şimdi bir mektup değil,/ Bir selam yasak!..” dizeleriyle başlar ve şu dizelerle sürer:

“Bizim de bir çift sözümüz vardı / Nar çiçeği, gül dalı üstüne, / Dudaklarımızda kaldı. / Göremedik sıkıntısız yaşandığını / Rahatın şiirini yazamadık...”

Nâzım Hikmet, “Gençlerin içinde çok beğendiğim şairler var...” diyerek Rıfat Ilgaz'ın da adını sayarken; Orhan Kemal'e “Kendi sesini bul!” deyip Rıfat Ilgaz'ı da örnek gösterirken; Behice Boran, yine o dönemin ünlü solcu dergilerinden “Adımlar”da (Mayıs 1943), şu düşüncelerle selamlar Rıfat Ilgaz'ı:

“Rıfat Ilgaz, müreffeh bir zümrenin değil, fakat bir günden öbürüne yaşayabilmek için didişen, böyle üzüntülü günlerin akşamında, bazan ‘gününü gün etmek için şöyle bir demlenen' halkın şairidir...”

Kitaptaki “...Özgürlük şarkısıdır söylenen Volga boylarında. / Ne Taif'tesin ne Magosa zindanında / Yalnız namı kalmıştır kaleme alanın Vatan Kasidesi'ni. / Seviyoruz her zamandan fazla Fikret'i / Yeni anlaşıldı manası Millet Şarkısı'nın, / Aynı Sis'tir memleketin üzerindeki...” dizeleriyle İkinci Dünya Savaşının son günlerine gönderme yapılan “Bu da Bir Özgürlük Şiiri” adlı şiir de Ilgaz'ın ölümsüz şiirlerinden biridir.

“Bilsem ki suç bende / Çekerdim darağacına kendimi” dizeleriyle biten “Bilsem ki” şiirini de içeren ve ilk basımı 1948'de yapılan Devam adlı kitabıyla çizgini sürdürür Rıfat Ilgaz. Kuşaktaşı A. Kadir'e ithaf ettiği “Şiirde” adlı şiirinde, “Önce şiirde sevdim kavgayı / Özgürlüğü kelime kelime şiirde...” der.

Üsküdar'da Sabah Oldu (1954), Soluk Soluğa (1962), ünlü “Aydın mısın” şiirinin de yer aldığı Karakılçık (1969) ve Uzak Değil (1971) daha sonra yayımladığı şiiri kitaplarıdır Rıfat Ilgaz'ın.

O, “Kilim gibi dokumada mutsuzluğu / Gidip gelen kara kuşlar havada / Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden / Tabanında depremi kara güllelerin / Duymuyor musun?” dizeleriyle başlayan ve “... Ses ol, ışık ol, yumruk ol...” dizelerini de içererek, “Yollar kesilmiş alanlar sarılmış / Tel örgüler çevirmiş yöreni / Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende / Benden geçti mi demek istiyorsun / Aç iki kolunu iki yanına / Korkuluk ol.” dizeleriyle biten “Aydın mısın?” şiiriyle bir çağrıya dönüştürür şiirini.

Güvercinim Uyur mu? (1974), yine Rıfat Ilgaz'ın yaşamıyla ve anılarıyla örülen şiirlerden oluşur. O, umut dolu bir soluk olur şiirleriyle.

İnsani ve toplumsal halkayı sımsıkı tutmuş şiirlerdir bunlar.

İlk okuduğumda beni çarpan “Bir Sınavsa Eğer” adlı şiirini, 12 Mart döneminin bungunluğunu aşmaya çalıştığımız günlerde “Yeni Adımlar” dergisinde (Mayıs 1973) okumuştum. Coşku ve umut olmuştu, “Girdiğim çıktığım yerler tanığımdır / Kapımı çalanlar gece yarılarında / Okunan kararlar yüzüme karşı / Korkmuyorum duygusal bitişlerden / Tükenen kurşun kalemler tanığımdır...” dizeleriyle başlayan ve “Ölümle burun buruna bir gençlik boyu / Sıtmasında vereminde Anadolu'nun / Dönülmez bekleme kamplarında / Suçsa suç, sorguysa sorgu, hapisse hapis / Yaşamak gezin gözün arpacığın ucunda / Elimde hep böyle tükenen bardak...” dizeleriyle devam eden bu şiir.

1983'te onuncu şiir kitabı Kulağımız Kirişte yayımlanır Rıfat Ilgaz'ın. “Ormanız Biz” şiirinde Nâzım Hikmet'e bir gönderme yapar:

“Ne demiş büyük ozanımız / Neden kulak vermiyorsunuz sesine / Bir ağaç gibi hür yaşayın dememiş mi, / Ve bir orman gibi kardeşçesine?”

“Çocuklarımızın Bahçesinde” bölümünde onun çocuklar için yazdığı şiirler yer alır.

Rıfat Ilgaz, yayımlanan son şiir kitabı Ocak Katırı Alagöz 'de (1987), şiirinin ayırt edici özelliğinin, özgünlüğünün toplumsal yaşamdaki adaletsizliklere, eşitsizliklere karşı öfkeyle dolu olduğunu bir kez daha kanıtlar.

“Dört Mevsim” şiirinde, “Yüzyıl'ımı dörde böldüm... / Her bölümü bir mevsim, / Biri kaldı, üçü gitti... / Yaz'ı gitti, Güz'ü gitti, / Karlı tipili Kış'ı gitti, / Yemyeşil bir Bahar kaldı!” der. “Okutma Üzerine” ve “Türkçemiz” adlı şiirlerinde çocuklara yaşam dersleri verir şiiriyle. “Kim ne derse desin / Çocuklar için yazdım hep.” der. Türkçeyi sevmelerini ister çocuklardan.. “Her sözün en güzeli Türkçemizde.” der.

“Hababam Sınıfı'nın ünlü yazarı” Rıfat Ilgaz, yayımladığı on bir şiir kitabıyla ve kendi deyişiyle “Sınıf'ın mimli şairi” olmayı, uzun soluğuyla sürdüren bir şairdir.

Rıfat Ilgaz'ın uzun soluklu şiir serüveni Bütün Şiirleri 1927-1991 adıyla karşımıza çıktı şimdi.

Oğlu Aydın Ilgaz'ın yayına hazırladığı kitabın girişinde, Server Tanilli'nin “Rıfat Ilgaz'ın Şiiri” başlıklı bir yazısı yer alıyor. Server Tanilli, Rıfat Ilgaz'ın şiirini değerlendirdiği bu yazısında, onu “... Çağdaş şiirimizin en onurlu seslerinden biri...” olarak tanımlayıp şunları söylüyor:

“... Nâzım Hikmet'in arkasından, Türkiye'de ‘İnsan Manzaraları'nı Rıfat Ilgaz'dan daha hünerli sürdüren ve zenginleştiren bir başka şair çıkmadı, diyebiliriz...”

Rıfat Ilgaz'ın şiir serüvenini toplu halde sunan yapıtta Server Tanilli'nin yazısından sonra “Kitaplardan Öncesi” bölümü yer alıyor.

Bu bölümde Rıfat Ilgaz'ın 1927-1940 arasında yazdığı ve bir kısmı “Çığır”, “Oluş”, “Servetifünun-Uyanış” dergilerinde yayımlanan ilk şiirleri sunuluyor.

1927'de yayımladığı “Sevgilimin Mezarında” adlı şiirinin son dörtlüğünde şöyle diyor:

“...Her gece uğraştığım hayal senindir ey kız! / Kalbimde parlamadı başka aşk, başka yıldız. / Söyle mezarcığın da kalbim kadar mı ıssız? / Ölüm kadar mı basit... Mabed kadar mı sessiz!..”

Bu dizeler bir şairin doğuşunun muştusudur aynı zamanda.

Daha sonra da yayımlanış sırasına göre tüm şiir kitaplarının yer aldığı kitabın son bölümünde, Mehmet Saydur'un “ Biz de Yaşadık ” (1998) adlı Rıfat Ilgaz'la ilgili yaşamöykü çalışmasından doğumundan ölümüne Rıfat Ilgaz'ın yaşamöyküsü zamandizinsel olarak aktarılıyor.

Sonra, Rıfat Ilgaz'ın kendi kaleminden şiir anlayışını okuyoruz.

“Görüşler” başlığı altında Rıfat Ilgaz'ın şiirleriyle ilgili olarak Şükran Kurdakul, Sabahattin Ali, Behice Boran, Pertev Naili Boratav, Ahmet Ada, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo, Sennur Sezer ve Refik Durbaş'ın yazılarından bölümlerinin de verildiği kitabın sonunda, “Ölümü Ardından” başlığı altında Attilâ İlhan, Tunca Arslan, Doğan Hızlan, Memet Fuat ve Sennur Sezer'in yazılarını da okuyoruz.

Şükran Kurdakul, “Çağdaş Türk Edebiyatı”ndaki değerlendirmesinde şöyle diyor:

“...Nâzım Hikmet'in şiirimizi büyük ölçüde etkilediği 1940'lı yıllarda, Rıfat Ilgaz yapıtlarıyla kendi kişiliğini ortaya koyarak, toplumcu gerçekçi anlayışa yeni olanaklar kazandırdı. Özellikle tabana yakın kesimin güncel yaşamına egemen olan acıları, sıkıntıları, yoksunluğu ince yergi öğeleriyle yansıtarak lirizme ulaşmış bir şiirdi bu...” 

Can Yücel'in deyişiyle “Anadolu'nun yüce bir dağı” olan Rıfat Ilgaz'ın tüm şiirlerini birlikte sunan Bütün Şiirleri 1927-1991 'e hoş geldi derken, onu, “Bir Sınavsa Eğer” şiirinin son bölümüyle bir kez daha analım: 

“Yaşamak bir yürek işçiliği günümüzde / Ölümün anlamı değişti birden / Eskiden yataklarda beklerdik / Ders mi sınav mı görev mi belli değil / Gelecekse ayakta bulsun dimdik / Açılan bir sorumsuz yaylım ateş / Bir top karanfildir göğsümüzde.”
      

Kaynak: http://www.cinaryayincilik.com.tr

                                
Ömer Yağcı/ Rıfat Ilgaz