10 Mart 2006
Güldünya Tören, 25 Şubat 2004'te, İstanbul'un en merkezi semtlerinden
birinde, Bakırköy Devlet
Umut adını verdiği bir çocuğu oldu. Ancak ölüm emri çıkmıştı. Küçükçekmece'de
sokak ortasında vuruldu. Kardeşleri onu kaldırıldığı Bakırköy Devlet
Hastanesi'nde buldu ve başından iki kurşunla vurarak öldürdü. Güldünya,
yaşadığı köyün ücra köşesinde değil, metropolün ortasında, kapısında polisin
beklediği hastanede öldürülmüştü. Medya davayı sahiplendi. Kardeşleri Ferit
(müebbet) ve İrfan Tören (11 yıl 8 ay) hapis cezasına çarptırıldı. Cinayetin
işlendiği günlerde UAÖ, 'Kadına Karşı Şiddete Son' kampanyasının açılışını
yapmıştı.
"Sevgili Güldünya,
Sen daha önce hiç mektup aldın mı? O kısa hayatına kaç mektup sığdırdın? Senin
hayatın mektuplara sığar mı, Güldünya? Dünyada şiddete maruz kalan tüm
kadınlar, aslında aynı ülkede yaşar. Bu ülkenin sokaklarında, yara izlerini
örtmek için makyaj yapmış kadınlar dolaşır. Sokakta karşılaşan her kadın, kendinden bilir o boyanın altında
ne olduğunu. Bu maskeye sadece bu ülkenin çorak topraklarında yetişen erkekler
kanar. Bu erkekler yaralar açar, yaraları kapatmak için yapılan makyaja tapar.
Erkeklerin arasında, bir kadının yaraları tekrar tekrar böyle kanar.
Bu ülkede sokağa çıkabilen
kadınlar, her akşamüstü karanlık çökmeden eski bir oyunu oynar, Güldünya. Hava
kararmadan eve dönme oyununu herkes çocukluğunda öğrenir, ama sadece kız
çocukları hayat boyu oynamaya devam eder. Oyunun kuralları, hileleri, müzik kesildiğinde
sandalyeye oturma oyununu hatırlatır. Müzik kapandığında, hava karardığında
açıkta kalınmamalıdır. Müzik kesildiğinde oturmaya hazır olmak için nasıl bir
sandalyeye yaklaşılır, etrafında oyalanılırsa, kadınlar da havanın kararacağını
anladıklarında apar topar evlerinin olduğu mahalleye döner. Kadınlar aceleci
adımları müziğe uymadığı için durdurulamaz. Mahalleden ayrılmayıp oyunbozanlık
yapanlar suçlanamaz. Kadınlar bu oyunu karanlıktan korktukları için oynamaz, Güldünya.
Işık kapatıldı; sokaklar karanlık şimdi. Eve dönemeyen kadının yarın daha çok
makyaj yapması gerekecek.
Bu evlerde her akşam
toplanılır. Konuşulmaz, sadece nefes alınır. Bu gürültülü solumalardan, sessiz
iç çekişlerden evlerin camları buğulanır. Buğulanan camlara kadınlar
sevdiklerinin isimlerini yazmasınlar diye "yarın yapılması
gerekenler" yazılır. Ertesi gün pencereden sokağa bakmak isteyen kadına
yapılması gerekenler engel olur. Hep yapılması gerekenler bitmeden akşam olur,
yine toplanılır, yine nefesler alınır. Artık sevdiklerinin ismini camın
buğusuna yazmak kadınların aklından geçmez. Camlarında kuralları yazılı bu
evlerin camları silinmez, pencereleri açılmaz; içerisi havalandırılmaz.
Kadınlar her gün yakınlarının nefesleriyle boğulur. O kadar çok penceresiyle bu
ev, sokağı görmeyen dört duvar olur. Evlerin duvarları incedir, bu duvarları
geçebilen yine de sadece sestir. Komşu kadının çığlığı televizyon sesiyle bastırıldıktan sonra
uyunabilir. Bu evlerde uyuyabilmek için, önce vicdanı uykuya yatırmak gerekir. Güldünya,
burada da, her gece kadınlar uykuya dalar. Rüyalarında yaralarını yamar. Ama
aslında üstünde incecik örtüyle, olası katilinin yanında savunmasız yatar.
Bu
ülkede de birisini öldürmeden kimse katil diye anılmaz. Belki bu yüzden
kadınlar öldürülene kadar katillerine koca, baba, ağabey, dayı, amca demek zorundadır.
Bu evlerde geceler, gündüzler, yıllar geçer. Zaman
içinde, havalandırılmayan evin kokusu, evde en çok zaman geçirmek zorunda
kalanların; kadınların üstüne siner. Kadınlar üstlerine sinen bu koku yüzünden
evin dışındayken bile evi unutamaz. Yakınlarının nefeslerinin kokusu
burnundayken, nefesleri de ensesinde gibidir. Bu yüzden kadınlar evin içinde;
onların gözü önünde nasıl davranıyorsa, evin dışında da öyle davranmak
zorundadır.
Kadınlar üstlerinde evin kokusuyla fazla uzağa gidemez. Kokuyu tanıyanlar onu
ele verir. Bu koku yüzünden Bitlis-İstanbul arası 1505 km. olmaktan çıkar. Bu
ülkede hiçbir yer o kadar uzak olamaz.
Ve Sevgili Güldünya, bu ülkedeki
kadınlar hiç mektup almaz.
Çünkü onlar kimsenin "sevgili"si olmaz. Sen, Güldünya? Sen daha önce
hiç mektup aldın mı? Güldünya, ağabeylerin yol ortasında seni neden kalçandan
vurdu? Kuzeninin kocasının sana tecavüz etmesinden, kalça hareketlerini sorumlu
tuttukları için mi? Tecavüzden geriye kalanı, evlenmeden bu kalçaların
arasından doğurduğun için mi? Ağabeylerin seni neden vurdu, Güldünya?
Sağ kalçanı kim kanattı, Güldünya? Bedenini yağmalarken onu sıkıca kavrayan
akraban mı yol ortasında oraya kurşun sıkan ağabeyin mi, yoksa hastanede orayı
sarıp sarmalayıp korumayanlar mı? Güldünya, kim canını daha çok acıttı? Annen
mezarının başında sadece senin için mi ağladı, Güldünya?
Bir anne kızının katiline her gün yemek hazırlamak zorunda kalır mı?
Silahı verenle koyun koyuna yatar mı? Bir anne için kurbanla katili aynı
karında taşımış olmak, yeterince ağır bir yük değil mi? Annen
mezarının başında
kimin için ağladı, Güldünya? Sadece senin canın
mı yandı, Güldünya? Başka kimler, aynı evde yaşadıkları
için
katillerine yakalandılar?
Kimler tanıdık bir yüz olduğu için katillerini
tanıyamadılar?
Alicia Aristregui, İspanya. 2004. Ayrıldığı kocası tarafından bıçaklanarak
öldürüldü
Birgül Işık, Elazığ. 2005. Katıldığı televizyon programında şiddet
gördüğünü söylemesinin ardından, sokakta oğlu tarafından öldürüldü.
Cheagh Rooteh, Irak. 1993. Yabancı bir adamla konuştuğunu gören babası
tarafından öldürüldü.
Çiğdem İnce, İzmir. 2003. Evlilik dışı hamile kaldığı için ağabeyi tarafından
öldürüldü.
Dilber Kına, İstanbul. 2001. Erkeklerle gezdiği için babası tarafından baltayla
öldürüldü.
Evrim Sarıçiçekler, İstanbul. 2005. Ailesinin karşı çıktığı birisiyle evlendiği
için ailenin görevlendirdiği birisi tarafından öldürüldü.
Fadime Şahindal, İsveç. 2002. İsveçli bir genci sevdiği için babası tarafından
öldürüldü.
Hatun Sürücü, Almanya, 2005. Zorla evlendirildiği akrabasından boşandıktan
sonra bir "Alman gibi" yaşadığı için sokakta ağabeyi tarafından
öldürüldü.
Ivy Blore, Kanada. 2004. Aile içi şiddet kurbanı.
Kadriye Demirel, Diyarbakır. 2003. Tecavüze uğrayıp hamile kaldıktan sonra ağabeyi tarafından öldürüldü.
Leticia Aguliar, Amerika. 2002. Aile içi şiddet kurbanı.
Maria Terasa Carlson, Filipinler. 2001. Evliliği boyunca şiddete maruz kaldı.
Sonunda 23. kattan atlayarak intihar etti.
Nadia Anjuman, Afganistan. 2005. Afganistanlı şair, kocası tarafından dövülerek
öldürüldü.
Olivia Hodson, Amerika, 1999. Aile içi şiddet kurbanı.
Pınar Kaçmaz, Diyarbakır. 2002. Evden kaçıp mankenlik ajansına başvurduğu için
babası ve ağabeyi tarafından öldürüldü.
Rukhsana Naz, İngiltere. 1998. Evlilik dışı hamile kaldığı için annesi ve
ağabeyi tarafından boğularak öldürüldü.
Sevda Gök, Şanlıurfa. 1996. Pastaneye gittiği gerekçesiyle bir yakını
tarafından öldürüldü.
Şemse Allak, Mardin. 2002. Evlilik dışı ilişkiye girdiği gerekçesiyle
taşlanarak öldürüldü.
Tasleem Begum, İngiltere. 1995. Erkek arkadaşı olduğu için kuzeni tarafından
arabayla defalarca ezilerek öldürüldü.
Ursula Allen, Amerika. 2002. Aile içi şiddet kurbanı.
Victoria Anna, Amerika. 2002. Aile içi şiddet kurbanı.
Yeşim Sağlam, Adana, 1998. Kocasını terk edip sevgilisiyle beraber olduğu için
babası ve kocası tarafından öldürüldü.
Zehra Karagöz, Şanlıurfa, 2003. Başka erkeklerle beraber olduğu söylentileri
üzerine kocası tarafından kalbinden bıçaklanarak öldürüldü.
Alfabenin tüm harflerine kan bulaşmışsa, pekâlâ aynı harfler bu kez acıya ortak
olmak için bir araya gelebilir. Bu mektupta da senin için bir araya geldiler,
Güldünya. Tüm bu harfler, üstlerine bir daha kan bulaşmasın; bu mektuba
sığmayan liste daha da uzamasın dileğiyle toplandı. Simdi artık hepsi dağıldı,
geriye sadece son olarak sana sunu söylemek isteyen harfler kaldı:
Güldünya,
sen ağlarken, güler mi hiç bu dünya?"
*Uluslararası Af Örgütü Türkiye Temsilciliği'nin
düzenlediği "Güldünya'ya Mektup" yarışması sonuçlandı. İki
yıl önce kardeşleri tarafından "töre" gerekçesiyle
öldürülen Güldünya'ya 85'i erkek 302
kişi mektup yazdı. Mektup sahiplerinden en genci 12, en yaşlısı 86
yaşındaydı. 38 kişi de cezaevinde sarıldı kâğıda kaleme...
Sonuçta,
1982 Balıkesir doğumlu, Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim
Bilimleri Fakültesi'nden mezun Ezgi Kızmaz'ın "Gece" rumuzuyla
yazdığı mektup birinci seçildi... İşte Kızmaz'ın mektubu...
|