Eğitim Kitaplarındaki Resimler

  

Eğitim dergilerinde ve kitaplarında, içinde olumlu kahramanı olmayan resimlere ve öykülere giderek daha sık rastlamaktayız. 

Birkaç yıldan beri, hiç resim pedagojisi eğitimi almamış genç çizerlerin ve ressamların yayınevlerinde çalıştırıldığı gözlenmektedir. Aynı şekilde, editörlerin ve sayfa tasarımcılarının da pedagojik eğitimden yoksun olduklarını söyleyebiliriz. Hatalı resimlerle dolu olarak  basılan bu dergi ve kitapların tüm sorumluluğunu bu gençlere yüklemek haksızlık olacaktır; her kademede bu durumdan sorumlu kişiler vardır.

  Artık, bilinen pedagojik kuralların genç eğitimcilere, yazarlara ve yayınevlerine anımsatılması bir gereklilik haline gelmiştir. Deneyimli eğitimciler şunları yüksek sesle düşünmeye başlamalıdır:

-Ders kitaplarını ve eğitim dergilerini resimlendirirken dikkat edilecek pedagojik kurallar nelerdir? 

-Çocuk kitaplarına girecek resimlerde aranan özellikler nelerdir? 

Cumhuriyetin başından beri özen gösterdiğimiz eğitim kurallarını birbirimize anımsatarak bilgimizi tazeleyelim; 

1- Çocuk olumlu örneklerle eğitilir. Hatalı davranışların resimleri olumlu örnek değildir. Hatanın abartılarak resmedilmesi yanlış davranışı beyne yerleştirir.

2-Kötü resimler kitaba konmaz. Resim sanatının kuralları çocuk kitaplarındaki resimler için de geçerlidir.

3-Korku ve çaresizlik içindeki çocuk resimlerinin eğitimde yeri yoktur.  Hele bu resimler büyütülerek sayfayı kaplıyorsa çok daha büyük yanlıştır.

4-Eğitimde çocuğun cesaretlendirilmesi, öyküdeki sorunun nasıl üstesinden gelinebileceğinin ve çözümün resmedilmesi esastır.

Ferahlık getirmeyen bitirişlerin eğitimde yeri yoktur; aksi halde iç sıkıntısı devam eder ve çocuk güne bu sıkıntıyla devam eder.  Umut ışığı yakmayan, eğitsel sonuçlar çıkartılmayan öykülere ve resimlerine asla yer verilmemelidir.

5-Çocuk, öyküdeki ve resimdeki iyi kalpli, cesur ve akıllı  kahramanlarla empati kurar, kendini onlarla özdeşleştirir, bu yolla kendini eğitir. Kahramanı korkak ve beceriksiz olan bir öykü, asla öykü değildir. Böyle eğitsel olmayan öykülerin resmedilmesi iki kere yanlıştır.

6-Belirgin temizlikte çekilmemiş olan fotoğrafların, neyi çağrıştırdığı açıkça belli olmayan resimlerin eğitim kitaplarında yeri yoktur.

7-Özellikle ilköğretim çağında, bilgilerin resimleriyle birlikte belleğe kaydedildiği bu dönemde, insan beyninin bu doğal işleyişine saygı göstermek ve ona, doğru görsel malzemeler sunmak gerekir.

Bu temel kurallar ışığında, son dönem basılmakta olan dergilere ve kitaplara dikkatlice bakıldığında pek çok yanlış görülecektir.

İlköğretim için yayınlanan bir eğitim dergisini ele alıp birkaç resim eğitimcisine gösterdim, belirlediğimiz yanlışlar üzerinde bir fikir oluşturmaya çalıştık.

-Kapakta işkence karikatürü: Karikatürde, okuma sembolü olan kitap işkence aleti olarak verilmiş, çocuğun başı bu işkence aletine/kitaba sıkıştırılmış haldedir. İç karartıcı. Bu işkence şekli bir İngiliz işkencesidir.  Okumayı işkence haline getiren bir kapak resmi, iç sayfalarda bunu tamamlayan bir sıkıntılı okuma fotoğrafı daha var.

Olumsuz örnek daha dergiyi açmadan başlıyor.

- Salıncakta baş aşağı sallanan çocuk: “Eğitim ve Özgürlük” başlıklı bir yazıda yer alan resimde, salıncakta hatalı bir şekilde ayaklarından salıncağa tutunmuş, baş aşağı duran bir çocuk sallanmakta. Çocuk kameraya ters bakıyor.

Bu resim bir özgürlük resmi değil, tehlikeyi bilmeyen çocuk resmidir.

Aynı yazının içinde sıkıntılı bir şekilde kitap okuyan çocuk resmi var. Belli ki bu resimler metnin yazarı tarafından önerilmemiş, editör kendi özgürlük çağrışımına uygun resimler koymuş  buraya. Yazının içeriğiyle çelişen resimler bunlar.

-Üç bilgisayar odası resmi: Bilgisayar öğretmenlerinin yeterliklerine yönelik bir yazıda, 3 tane bilgisayar odası resmi var. Bu resimlerden iki tanesi aynı açıdan ve öğrencilerin arkasından çekilmiş; gereksiz gibi görünen bu tekrarda pekiştirilen bir şey var; insanı geriye iten, teknolojiyi ise öne çıkartan bir sezgi yaratılmaktadır.

- Renkli resimden bir zemin üzerine yazılmış başlık: “Ürün Seçki Dosyasının Öğrenci Başarısının Değerlendirilmesinde Kullanımı” yazı başlığı renkli bir resmin üzerine yerleştirilmiş. Resim zemin olmuş. Bu resim, çağrışımı açıkça belli olmayan ve yazının konusuyla ilgisiz bir resim. Resimde, çok yakından çekilmiş arka tepeden bir erkek kafası, saçının keli açılmakta, adam boş bir kağıda bir şey karalayacakmış gibi, titrek çekilmiş bir fotoğraf. Kafa erkek, fakat kalem tutan el kadın eli! Resimde bütünlük yok, ucube bir resim.

Ancak gözün görme sistemini bozan bir başka durum var ortada; başlıktaki yazının rengi yeşil, altındaki resimde renkler siyah-beyaz-sarı-kahverengi. Göz bu yazıyı okumak için değişik görme ayarları yapmak için durmadan göz bebeği açılıp kapanacak ve bir hayli de yorulacak. Böyle, yazının altında renkli resimlerle zeminler göz sağlığına aykırıdır.  İnsanın görme sağlığına aykırı olan bir sayfa belli ki yazının yazarı tarafından da seçilmiş olamaz.

Aynı yazının sonuna eklenmiş bir resimde ise yakın çekimle silgi kullanan parmaklar; hata yaptığını insana çağrıştıran olumsuz bir örnek daha. Bu resmin de yazının içeriğiyle ilgisi yok.

- Kaldırım kenarına oturmuş üç küçük çocuk resmi: “Okullarda Neden Değerler Eğitimi Çalışmaları” başlıklı bir yazıda yer alan bir resim; sokakta, kaldırım kenarına oturmuş, oturulmaması gereken bir yerde üç küçük çocuk, ayaklarında terlikler, belli ki okulda değiller. Bir olumsuz davranış örneği. Ancak, bu resimle de yazı içeriğinin hiçbir ilgisi yok. Belli ki olumsuzluk resmi olsun da ne olursa olsun der gibi öylesine konulmuş buraya.

- Sayfanın yarısından büyük, bir olumsuzluk örneği karikatür: “Okullarda Akran İstismarı” başlıklı bir yazıda sayfanın yarıdan fazlasını kaplamış bir karikatür, abartılarak çizilmiş. Daha bakarken negatif duygular insanı kaplamakta.

Yazı, bir tıp fakültesinin çocuk ruh sağlığı bölümünde kaleme alınmış, çok değerli bir yazı, ancak bu kadar büyük bir karikatür yazının değerini hafifletir, karikatürü ön plana çıkartır ki orda da beyne olumsuzluk sinyalleri gönderilmektedir.

Bilimsel bir makalenin içine karikatür konur mu?!

-Dersi dinlemeyen çocuk resmi: “Aktif Öğrenme Uygulamaları” başlıklı bir yazıda uygulama örneği resim hiç verilmemişken, tam tersine pasif dinleme örneği var ve bir de objektife bakan hiç ders dinlemeyen bir çocuk resmi verilmiş.

Belli ki bu resim de metnin yazarından habersiz ve çok hatalı seçilmiş bir resimdir, çok olumsuz bir örnektir.

- Oldukça kötü bir resim dersi ortamı resmi: “İşbirlikli Öğrenme” başlıklı bir yazıdaki resimde, çok kötü bir resim çalışma ortamı görüntülenmiş. Bu resimde sınıfta tahtada karalama yazılar, resim odası olmayan bir yerde, sıralar birleştirilmiş, resim kağıdının konulduğu zemin bile sağlıklı olmayan bir ortam görüntülenmiş, resim yapan öğrenciler arasında yapmacık bir iletişim, kötü bir örnek.

-Monitör  çocuklara göre ayarlı değil: “Harmanlanmış Öğrenme” başlıklı yazıda bilgisayar sınıfı iki kere daha resimlendirilmiş. Bu resimlerde, monitör  çocuklara göre ayarlanmamış; hatalı örnektir.

-Resimdeki çocuk bizim kültürümüzden bir çocuk değil: “Öğrencilere Yönelik Matematik Fen Proje Çalışması” başlıklı yazıda bir daha bilgisayar resmi konulmuş ve bu kez bilgisayar kullanan çocuk bizim kültürümüzden bir çocuk değil.

- Başlığın zemininde, tek göze yakın çekim yapılmış bir resim: “Çocuklar, Travmatik Doğal Olaylar ve Kayıplar” başlıklı yazının zeminindeki resimde bir tek göz var ve bu resmi gözümüz tamamlarken resim sayfanın dışına çıkmaktadır. Okuyana travma yaşatırcasına tek gözle yakından size bakan bir resim, ürpertici. Yazının amacını aşan bir resim  başlık yazısının zemininde yer almış.

İnsan beyni yarımları tamamlar, eksik resmi tamamlar. Tek olanın simetrisi otomatik kayıtlıdır beyinde. Beynimiz bir resmi eğer sayfanın dışında tamamlarsa, ama metin daha dar bir alanda kalıyorsa,  bu çapraşıklık beyinde anormallik yaratan bir durumdur; aritmik bir ortamda beyin zorlanır, algılama sistemleri darmadağın olur.

O büyüklükteki bir alanda zihinsel faaliyet yapmaya başlıyoruz, yazı okuyoruz… Zavallı beynimiz, ne kadar çaresizlik içinde kalıyor!!! Gücünü kaybetmeye başladığı, yenik düştüğü andır bu onun. Oysa beynimize sürekli yücelme duygusu yaşatmazsak beslenemez, gelişemez.

Bir eğitim kuralını daha burada anımsatmanın yeridir; “Çocuklar üstesinden gelemeyeceği işlere zorlanmazlar. Onlara başarısızlığı tattırmak eğitimcinin hedefi olamaz.” İnsan beyni için de aynı şey geçerlidir. Bu nedenle;

Güzel sanatlar beyni en fazla besleyen zihinsel faaliyetlerdir; insana başarısından alkış almayı, yani yücelme duygusunu yaşatır. 

-Halı üzerinde yatarak okuma, titrek ve soluk bir resim: Çocuklarda okumaya ilgi ve kitap seçimi üzerine kaleme alınmış bir yazıda, başlığın zeminine yine resim konulmuş ve bu resim titrek çekilmiş bir fotoğraf. Resimde, halının üzerinde uzanarak bir şeye bakan iki çocuk var, fakat ne yaptıkları belli değil. İlgisiz duran bir resim.

“Halı üzerinde en iyi okuma yapılır” denilmek isteniyorsa bir yanlış mesaj daha veriliyor.

-GEnÇ NEŞe sayfası: Bu isimle bir fıkralar sayfası var dergide. Sayfanın sol altında yandan “Genç Neşe” diye yazıyor. Başlıksız sayfa, tesadüf görüyorsunuz ve bunun başlık olabileceğini ondan sonra düşünüyorsunuz. Yazı bozukluğu dikkat çekiyor. Sonra bakıyorsunuz ki bütün yazılarda bölüm başlıkları bu şekilde aşağıda, yan yazılmış. Oysa, sayfanın adı üst başlıkta olmalıdır ki, çünkü bu sayfayı hangi grupta kayıt edeceğini beyne mesaj veren şey üst başlıktır.

Üst başlığı sayfa sonunda  sol yana yatay yazmak, beynin bilgileri depolama sistemiyle oynamaktır.

Görme alanının uzağında bir yerde dikkatten uzaklaştırılmış olarak duran öylesine bir yazıdır o artık, önemsizleştirilmiş hissini vermektedir, beynimiz bunu algılamak için hiç zahmete girmez!

Önemli bir nokta daha:”GEnÇ NEŞe” yazısında postmodern yazı çıkıyor karşımıza; karakter uyuşmazlığı var harflerde. Göz algılamasındaki ritmik akış kesiliyor, bütünlük yok, uyum yok. Harflerin her biri ayrı renkte basılmış. Bu durum, sözcüğü bütüncül görmemeye neden olur, hızlı okumayı ve algılamayı engeller. Üstelik bazı harfler kendi içinde yatay olarak bir daha renkli kısımlara bölünmüş; bu durum iyice gözü ve beyni yoran bir durumdur, algılamayı zorlaştırır.

Burada yazı sanatının estetik uyum kurallarını parçalayan, yazı sanatının içine atılmış “postmpodern” tanımlı bir misket bombasından söz edebiliriz.

Ayrıca; “Genç Neşe” sıfatı, çağrışımı açık sağlam bir tanım değildir, çağrışımı yoktur, zorlama türetilmiş bir sözdür, bu özelliğiyle bir kere daha postmodern durmaktadır

Belli bir resmi /imgeyi çağrıştırmayan böyle uyduruk sıfatlar eğitimde kullanılmamalıdır.

-Rektörle ve felsefe öğretmeniyle alay eden fıkralar ve karikatürler: Yine,“Genç Neşe” sayfasındaki fıkralarda, içerik, ilköğretim çağı çocuklarına yönelik değildir. Fıkralarda, rektörle ve felsefe öğretmeniyle alay vardır. Oysa, eğitim fıkralarında bir parlak zekâ olur, zekâya puan verilir, hayrete düşürmelidir dinleyenleri. ALAY etmek asla fıkra değildir, insanı yüceltmez, anlatanı da yüceltmez!

Alay etmek daha 1.sınıfta fıkra malzemesi yapılmış; 3. fıkrada, birinci sınıfa başlayan çocuk okulun tahta sıralarıyla alay etmektedir, ne hazin! Yoksulluğu aşağılamakla başlıyoruz eğitime… Bir de çocuk okulda yalan öğretildiğini söylemektedir, “Tahta sıraları varmış ama kapısında 1.sınıf yazıyormuş!” Fıkranın püf noktası bu…

Yaratacağımız yeni nesil bu mu olacak?

Sonuç olarak:

Yukarıda, koyultarak yazdığım olumsuzlukların ne kadar çok olduğunu fark ettiniz.

İşte, 2005 yılında geçirildiğimiz karşıdevrim eğitim programına destek eğitim dergilerimizin resimleri bunlar.

Beynimizin algılama sistemlerini tehdit eden ne varsa hepsi bir arada.

Cumhuriyet devrimiyle kazandığımız sosyal eğitim sistemimiz, YÖK Dünya Bankası Dairesi (içindeki SPAN Şirketi) tarafından, “ezberci” diye diye yerle bir edildiği, yeni dünya düzenine göre postmodern (Amerikalı eğitimcilerin ZIRVA dediği) bir hale getirildiği  için böylesi yeni postmodern eğitim dergileriyle ve kitaplarla karşılaşmaktayız.

Bunları, medya kanalları yoluyla çocuklarımıza yapılan küresel ölçekteki saldırılarla birlikte ele aldığımızda, insan doğasına yönelik bir tehlikenin var olduğundan açıkça söz edebiliriz. Artık bu noktada insan hakları söylemi de çok hafif kalmaktadır.

İnsana bu kadar olumsuzluk sunulursa, halk deyimiyle “üzüm üzüme baka baka kararır” da insan beyni kararmaz mı?

İnsan beyni bu bombardımandan kendini nasıl kurtaracak diye bir soru gelebilir; içine kapanarak, kabuğuna çekilerek! Çünkü onun tek bildiği savunma silahı budur!

Kısa vadeli bir önlem olarak şunu önermek isterim:

Yazarlar, kitaplarının ve yazılarının resimlendirilmesi sırasında başından sonuna kadar denetimi ellerinde bulundurmalıdırlar.

Öğretmenlerin, yayınevlerinin ve eğitim bilimcilerin dikkatine sunarım.

Mahiye Morgül
Müzik ve Drama Eğitimcisi



  Mahiye Morgül13.12.2006

® 2001 H@vuz Yayınları   © H@vuz Bilgi Bankası                           © Şubat  2007  ISSN 1864-0524