İstanbul’da
yaşayan Tarsuslu arkadaşım Ayşe’ninpeşine takılarak halasının 80. yaş kutlaması için nisan ayında buralara
gelmeseydim bu güzel ilçeyi tanımaktan mahrum kalacaken önemlisi St. Paul yılı hazırlıklarını yerinde göremeyecektim. Vatikan
tarafından28 Haziran 2008-29 Haziran 2009 dönemi doğumunun iki bininci yılı
nedeniyle St. Paul yılı ilan edildi.
Ev sahibi Tarsus, gelecek misafirlerine‘’doğum evi ‘’ titizliğinde özen gösterdiği bir hazırlık yapmış. Kültür
Bakanlığı’nın desteği ile St. Paul Kilisesi başta olmak üzere, St. Paul Kuyusu
ile beraber kuyu çevresindeki Kızıl Murat mahallesindeki 30 adet Cumhuriyet
dönemine ve öncesne ait 30 bina restore edilmiş, dış cepheleri
sağlamlaştırılmış. Bakanlığın
çalışmalarının yanı sıra Berdan VakfıTarsus’taki arkeolojik çalışmalara sponsor olarak büyük destek vermiş,
Tarsus Müzesi, Roma Hamamı kazısı ve Antik Yol gibi çalışmaları yürütmüş.
ST. PAUL KİMDİR
ve NEDEN ÖNEMLİDİR? St.
Paul, Hristiyanlıkta evrensel bir şema çıkararak dinin geniş kitlelere
yayılmasını sağlar. Hz. İsa’nın sadece Hristiyanlara gönderildiğini söyler.
Böylece Yahudilere gönderilmediğinin altını çizerek dini adeta kavimsel bir
özellik olmaktan çıkararak, evrenseliğe geçirir. St.
Paul’un seyahatleri, yeni ahidin üçte birini oluşturan mektupları, Anadolu’da
gezdiği şehirlerdeki söylevleri, İsa’nın sembol olarak insanlara yakın
bulunmasını sağlarken, önemli ölçüde Hristiyanlığın dünya dininedönüşmesine ve ilahiyatının temellerinin
atılmasına da sebep olur. PekiSt. Paul Yahudi olarak doğupnasıl Hristiyanlığa dönmüştür? Tarsus’ta Roma
vatandaşlığı hakkını kazanmış bir ailede Saul olarak doğar. Tarsus’ta aldığı
iyi eğitimin üzerine hahamlık eğitimi içingittiği Kudüs’te Yahudi milliyetçiliği ve din adamlığı yanı ağır basar. Hristiyanlığı
Yahudilik karşısında ciddi bir tehdit olarak gördüğü için Hristiyanlara çok
eziyet eder, öldürülmelerini ister. Hz.
İsa zamanında yaşamamıştır, yani havarilerinden biri değildir ancak 40’lı
yıllarda devreye girer. Damascus (Şam) yolunda yaşadığı bir olay onun
Hz.İsa’dan sonra ikinci adam konumuna gelmesine ve İncil’de adının Tarsuslu Havari
olarak geçmesine neden olacaktır.
İnanışa
göre Saul ve yanındakileryakaladıkları Hristiyanları
Damascus’a (Şam) Romalılara teslim etmeye götürürken gökte beliren ışık
etraflarını aydınlatır, hepsi yere kapanır, “Neden bana zulmediyorsun?” diye
bir ses duyarlar. Kimilerine göre bu İsa’nın görüntüsüdür. Saul ve yanındakiler
yere kapanır, ne olduğunu anlayamazlar. Saul sesin kime ait olduğunu sorduğunda;
“Ben senin zulüm ettiğin İsa’yım” yanıtını alır. Ses, Saul’e “Kalk ve kente
git, ne yapman gerektiği orada sana söyleyecekler.” der,ne var ki ayağa kalktığında Saul kör
olmuştur. Arkadaşları onu Damascus’ta bir Yahudi'nin evine götürür. Burada
kaldığı üç gün boyunca yemek yemez ve gözleri görmez. İsa’nın öğretilerinden
geçmiş (İsevi) HananiaSaul’un kaldığı
eve gelerek ellerini gözlerinin üzerine koyar vetekrar görmesini sağlar. Gözleri açıldığında
artık Saul Yahudi kalmak istemez, İsa’nın mucizesine inanmıştır, Hristiyanlığa
geçer ve doğumunda verilen Romalı adı olan Paulus’u (Paul) kullanmaya başlar. Bugün
Şam’da (Damascus) Hristiyan mahalesinde yer alan Fransiskenlere ait Hanania
Kilisesi bu evin üzerine kurulmuştur. Bethlehem’dekiDoğuş Kilisesi’nden (Church
of Nativity)sonraki en önemli hac
yerlerinden biri olan kilisenin duvarlarında yukarıda anlatılan öykü resimlendirilmiştir.Görmeye
başladıktan sonra Paul (Paulus)Hristiyanlığın
yayılması için var gücüyle çalışacak, mektuplaryazacak, Anadolu’da seyahat
edecek adeta İsa’nın elçisi olacaktır.
ST.PAUL
KİLİSESİ/ ANIT MÜZESİ St.
Paul Kilisesi/ Anıt Müzesi hac maksatlı olarak ziyaret edilmektedir. Bu özel
yılda ayin düzenlemek isteyen dünyanın çeşitli ülkelerindeki Hristiyan gruplar
aylar öncesindenrandevu
almışlar. M.S
17-18 yüzyılda inşa edildiği tahmin edilen kilisenin tavanında Yohannes,
Mattios, Markos, Lucas yani dört incil yazarının freskleri bulunmaktadır. Ufak
ama çok sempatik ve bakımlı olan kilise iki sıra halinde dört sütunla üç nefe
ayrılmış üzeri tonozla örtülmüştür.
St. PAUL KUYUSU
Bu
kuyu antik caddeninyaklaşık 200 metre
yakınında,St. Paul’un yaşadığı evin
bahçesinde bulunmaktadır.Suyuher dönem kutsal sayılmış, şifalı olduğuna
inanılmıştır. Kuyunun hemen yanında yapılan kazı çalışmalarında evin temeli bulunmuş,
zarar görmemesi için üzeri camla kaplanmıştır.Önemli hac yerleri arasındadır. St. Paul
Kuyusuna gidilen caddelerdeki dükkanlardaherşey St.Paul’e odaklanmış... Yer,gökSt. Paul...
ÖDÜLLÜ
BİR TARSUS EVİ - AYŞE MİRİCİ EVİ St. Paul Kuyusu’nu arkamızda bırakıp tarihi Tarsus evlerinin
bulunduğu Kızıl Murat caddesi ve yan sokaklarına giriyoruz. Ayşe Mirici Evi 1991
yılında en iyi korunan Tarsus evi seçilmiş. Bu evi diğerlerinden farklı bir
özellik işgal (1919) yıllarında Fransızlartarafından karargah olarak kullanılmış olması. Evin yaşlı ve yalnız
sahibesi Ayşe Mirici bizleri kırmadı veevi gezmemiz için içeri davet etti. Ayşe Mirici bu evde doğmuş ve yaşıyor, öldükten sonra müze
yapılması için Kültür Bakanlığı’na bağışlamış...
Duvarlardaki
solmuş resimler, çerçevelenmiş mektuplar ve Ayşe Mirici’nin gençlik resmigeçmişi bugüne taşıyor. Fransız
komutanın evde kaldığı tarihlerde Ayşe Mirici henüz dünyada yok, sonradan
ailesinin anlattıklarından hatırladığına göre, Fransızlar evi terk edip aile
eve geri döndüğünde odaları bomboş bulmuşlar. Halen son derece bakımlı
duranaltın varaklı aynayı, koltukları,
yemek odası ve yatak odası takımını babası, O’nun ifadesiyle Saray’dan
(İstanbul’dan) getirmiş.
ANTİK YOL Bu
kez yineSt. Paul Kuyusu cıvarındaki
Cumhuriyet alanı yanındaki Antik Yol’dayız. İnsanın
burada nefesi tutuluyor, heyecanlıyor. Yıllara meydan okuyan bu yolun kanalizasyon
sistemini ve caddenin her iki yanında yağmur sularını toplayan açık su
kanallarını ve belli aralıktaki setlere açılan tıkanmayı önleyici
mazgallarınıgörünce şimdiki
belediyelerimizin burayı mutlaka inceleyip örnek almaları gerekir diye
düşünüyorum. İ.Ö
2. yüzyılda yapıldığı ve Ortaçağa kadar kullanıldığı düşünülürse poligonal
olarak yerleştirilmiş taşların üzerinden yüzlerce yıl boyunca binlerce insanın
ve arabaların geçmesine karşın aşınmamış olması da oldukça düşündürücü. Bugün
yeni dökülen asfaltın şiddetli yağmur altında hemengöçmesinin/çökmesinindüşündürdüğü gibi. Yolun
şimdilik yaklaşık 60 metrelik kısmının ortaya çıkarılmış olması bile, Libya’da
El Hums yakınındakiLeptis Magna’dagördüğüm yol
kadar etkileyici olmasına
yetiyor.
ŞEHRİN ORTA YERİŞAHMERAN HEYKELİ Hepimizinevinde mutlaka Anadolu’nun bir yerinden
alınmış cam altı boyama bir Şahmeran resmi vardır. Şahmaren da aslen Tarsuslu.
Efsaneyi ve sonunu hepimiz biliyoruz . Tarsus-Ceyhan
yolu üzerinde Misis Kalesi’nde (Yılan Kale) yaşayan Şahmeran- yılanların şahı,
yine bir aşk hikayesisonundaTarsus’tabir hamamda
öldürülür. Kıyamet
gününde yılanların Tarsusu istila edeceği söylenceleri ile büyüyen Tarsuslu
çocuklar acaba buna inanmışlar mıdır? bilinmez, ama bugün Tarsus’taki hamamın
zeminindeki incekırmızılığın
Şahmeran’ın kanı olduğuna inanların var olduğunu biliyoruz...
ESKİ CAMİ Heykelin
karşı köşesindeEski Cami’yi görüyoruz.
İlk hali M.S 300’lerde eski Ermeni kilisesi,sonradanRamazanoğlu Ahmet Bey’in
Tarsus’u almasıyla camiye dönüştürülmüş. Meydan
cıvıl cıvıl, öğle yemeği için bir hareketlilik başlıyor. Bu haraketlilik içinde
bu yöreye özgü şekilde yanımızdan bisiklet üzerinde akrobat gibi bir eli gidonu
tutan diğer elinde ise tepsi içindeki kebabları, şalgam sularını, ayranları
dengeli tutmaya çalışarakmüşteriye
yetiştirmeye çalışan servis elemanlarıgeçiyor. Caminin
hemen yanında 1800’lerde Belediye Başkanlığı yapmış Şubelizade Mehmet
Efendi’nin konağı bulunuyor.
Konağın
cephesindeki reklam kirliliği bu güzel sivil mimari örneği bozuyor. Konağın
hemen yanındaysa büyük bir Roma hamamı kalıntısı yer alıyor.Tarihin nasıl
harcandığını, günlük hayatımıza nasıl uyarlandığını , gereksinmemize göre nasıl
insafsızca bozulduğunuburada net olarak
görebiliyoruz. Hamam
duvarının delinmesi ileoluşturulan
oyuk, sokakları birbirine bağlayankapı
işlevi görüyor. Halk bu kapıya güzel bir ad uydurmuş: “Altından Geçme” veya
“Kemeraltı” diyorlar. Roma Hamamı’nın içinden su yerine hayat her gün akıyor.
Hamamın
bugün görünen kalıntıları doğu-batı ekseni ile onu kesen kuzey-güney ekseni
olarak iki ana bloktan oluşuyor . 3.metre kalınlığında ve 9 metre
boyundakibu iki duvarınkesiştiği kuzey –batı bölümünün üzeri bir
kubbe ile örtülmüş. Berdan Vakfı’nın sponsorluğunda yapılan kazı çalışmasında
eyvanda bir havuz onun altında da ısıtma sistemi (Hypokaust) ortaya çıkarılmış.
KIRKKAŞIK
BEDESTENİ
Meydandan
ayrılıp yan sokaklara doğruyürümeye
devam ediyoruz. Ramazanoğullarından
Piri Paşa’nın oğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmış ve önceleri imaret olarak
kullanılan Kırkkaşık Bedesteni bembeyaz boyasıyla, adeta bir gelin gibi ağaçlar
arasındankarşımıza çıkıyor. Kırkkaşık
Bedestenine boşuna Beyaz Çarşı demiyorlar. Restore
edilmiş hali ile çok hoş. İçerde öyle görüntü kirliliği de yok. Tabelaların
hepsi ağaçtan aynı ebatta yapılmış, yazılarda tahta ile üzerine konulmuş. DükkanlardaŞahmeran motifli tepsiler, kolyeler,
tabaklar, cüzdanlar, magnetler, biçimlerine
göre cimcime, sevda çiçeği, kızlar coşturan gibi isimlendirilen tığ işlerinden
oluşan Tarsus’a özgü hediyelik eşyaları bulabilirsiniz. Yörenin
özel yayını Aratos dergisinin idari bürosuda burada bulunuyor.
Tek
başınaUğur Pişmanlık,Aratos Dergisi’nin yanı sıra Tarsus’la
ilgilikitapları derliyor, yayınlıyor.
İlginizi çekecek pek çok kitaba ulaşmak için: Aratos Yayınları
irtibat:0324 814 46 43, aratosdergisi@gmail.com Ayrıcaiyi bir rehber olan Uğur’u , bir çayını içmek
için uğradığımız bürosunun önünde lise
öğrencilerine Tarsus hakkında geçmişe yönelik bilgi verirken buluyoruz. Uğur,
turun Bedesten çevresindeki kısmında bize gönüllü rehberlik yapmayı teklif
ediyor.Yaşasın...
ULU CAMİ VE SAAT KULESİ Birlikte
ilk olarak Ulu Cami’ye gidiyoruz. Tam da namaz vakti... Cemaatin çıkmasını
beklerken caminin kuzeybatısındaki saat kulesini görüntülüyorum. 1890 yılında Kaymakam
Ziya Bey tarafından yaptırılmış olan saathala tıkır tıkır çalışıyor. Ulu
Cami de Kırkkaşık Bedesteni ile aynı yılda (1597) yine Ramazanoğlu Piri
Paşa’nın oğlu
İbrahim Bey tarafındanyaptırılmış. Enine
dikdörtgen planlı ibadet mekanı ve kuzey tarafındaki revaklı avluda Geç Antik
ve Bizans Çağına ait devşirme sütun başları dikkat çekiyor.
ROMA KÖPRÜSÜ Yürüyerek
şehri gezmenin faydasını bu bölgede fazlası ile görüyorum.Uğur’la sohbet
ederekyürürkenbirden önümüzeMakam-ı Şerif camiini genişletmek için
yapılan çalışma esnasında ortaya çıkan Roma Köprüsü düşüyor. Modern şehrin
merkezine çok yakın yerdekibu antik
sürpriz beni çok mutlu ediyor . Her gün yanından defalarca geçenler, ekmek
derdine düştüklerinden, heyecanıma katılmaktan çok uzak, hızlı adımlarla
yanımdan geçip gidiyor... Bir zamanlar nelere tanıklık ettiğini düşünerek tel
örgünün boşluğundan yanlızlığına terk edilmiş köprününresmini çekmeye çalışıyorum.
DANYAL (DANİEL)
PEYGAMBERİN KABRİ Makam-ı
Şerif Camii'nin altında Tarsus Belediyesi’nin sponsorluğunda, Tarsus Müzesi
tarafından yapılan kazı çalışmasında caminin içinde bulunan temsili kabrin
altındaki mezara ulaşılmış. Türkiye’de bilinen ilk Peygamber Kabri‘nin
ziyarete açılması için çevre
düzenlemeçalışmaları tüm hızıyladevam ediyor.
Kehanetiyle
YahudileriBabildeki esaretten
kurtardığına inanılan Danyel (Daniel) M.Ö 587yılında
Kudüsü feth eder. Aralarında Daniel’inde bulunduğu başarılı çocukların
sarayında eğitilmesini arzu ettiği için Babile götürür . Bir
gün kral kendini Tanrı ilan eder, herkesinde bunu kabul etmesini ister.
Danielin hayatı bu olayla değişecektir. ZiraDaniel durumukabullenmeyecekceza olarakaslanla dolu çukura atılacaktır. Ne var ki üç gün sonra çukurun kapağı
açıldığında aslanların Danyal‘a itaat ettiği görülecek, beklenmedik durum
üzerine II. Nabukadnezar Tanrı olmadığını açıklamak zorunda kalacaktır.
Daniel,
bundan sonraYahudilerle ilgili
kehanetleri gerçekleştirdikçe , yavaş yavaş peygamberliğe geçecek ve Babil dışına
pek çok seyahat yapacaktır.
Ziyaret
ettiği yerlerden arasında Tarsus’un farklı bir yeri olur. Tarsus’a gelişi
kıtlık zamanına rastlar . Rivayete göre gelişi ile şehre bolluk ve bereket
getirdiği için Tarsus halkı Babil’e dönüşüne izin vermez ve ölünceye kadar
Tarsus’ta yaşar. Hz.
Danyel bereket peygamberi olarak dinler tarihindeki yerini alır.
KUBAT PAŞA
MEDRESESİ Roma
Köprüsü ortaya çıkınca Makam-ı Şerif caminin cemaatine yeni yer açmak gerekir.
Hemen karşısında geçmişte müze olarak kullanılan Kubat Paşa Medresesi’nin bir
bölümü, müzenin buradan yeni binasına taşınmasıyla ibadete açılır. Ramazanoğlu
Beyi Kubat Paşa tarafından 1550 de yaptırılan ve ozamandan günümüze kadargelen tek eğitim ve öğretim kurumudur.
BİLAL-İ HABEŞ Gelelim
Müslümanlar için önemli olan Bilal-i Habeş Mescidi’ne.Antony
Queen’li ‘’Çağrı’’ filmini hepimiz defalarca izlemişizdir.Hz.
Muhammed’e ilk inanlardan olan Bilal-i
Habeşyanık sesi ile okuduğuilk ezan ilegönüllerimizde farklı yer etmiştir. Hz.
Ömer zamanında feth edilen yerleriziyaret eden Bilal-i Habeş ‘in Tarsus’ta
kaldığı misafirhane sonradan mescide dönüştürülür ve temsili kabir yapılır. Arap
ordularının meşhur müezzini olarak ünlenen Bilal-i Habeş’inmisafirhanede kaldığısüre
içindeezan okuyup namaz kıldırdığı
söylencesi mescide ilgiyi daha da artırmıştır.
KLEOPATRA KAPISI Atatürk
parkı tarafına doğru yöneldiğimizde tarihi Kleopatra kapısını görüyoruz. Deniz
Kapısı, Silike Kapı veSt.Paul Kapısı
gibi isimler kullanılsa da M.Ö 41 yılında o
zamanlar deniz olan bu bölgede Marcus Antonius, Kleopatra’nın gemisini
karşılayıp, kente
buradan girdikleri için tutan isim Kleopatra Kapısı olmuş. İsim
koymakta çok usta olan halkımızSezar’dan sonra dönüp birde Marcus Antoinus’la aşk
yaşayan Kleopatra’yı içine pek sindiremediği için bu kapıya uzun yıllar “Kancık
Kapı”da demiştir.
Kapının
hemen önündeki meydanda çok güzel bir Atatürk heykeli bulunuyor. Milli
Mücadele yıllarında Çukurova(Mersin,
Tarsus, Dörtyol, Adana) Kuva-i milliyecilerinin Mustafa Kemal’in gönlünde
farklı biri yeri olmuştur. Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra bölgeyi işgal
eden Fransızların, Ermenilerle iş birliği yapmalarıyöre halkına eziyet etmeleri Kuva-i
Milliyecileri sonunda çileden çıkarır. Kuva-iMilliye hareketinin ilk kıvılcımı 1919 da burada çakar.
Mustafa
Kemal’in Tarsus için iki önemli cümlesi vardır. “Tarsuslular
sizlerle gururduyuyorum”
ve “Tarsuslular, Sizleri, Tarsus’u hayatım
boyunca gönlümde taşıyacağım”.
En
sonuncusu 23 Mayıs 1938 de olmak üzere, Atatürk, Tarsus’u 3 kezziyaret
etmiştir. Yolculuklarında kullandığı lokomotifve vagonlardan
bazıları bugün Tarsus Tren İstasyonu’nun önünde sergilenmektedir.
TARSUS MÜZESİ Kubat
Paşa Medresesi’nden yeni binasına taşınanTarsus Müzesi mutlaka ziyaret edilmelidir. Müze
içindeki Kalkolitik, Tunç ve Demir Çağı eserleri Adana yöresi ve Doğu Anadolu
buluntularıdır. Arkaik,
Klasik, Helenistik dönem eserlerin yanı sıra gözyaşı şişeleri, bronz heykeller,
amphora ve kantar gibi Roma eserleri müzeyi zengin kılmaktadır. Bahçede
ve alt katta bulunan mezar stelleri ve pişmiş toprak mezarlar M.Ö. 6. yüzyıldan
M.S.
5. yüzyıla kadar Tarsus ve yöresinin ölü kültünün belgeleridir.
NUSRAT MAYIN
GEMİSİ Çanakkale
nere Tarsus nere demeyin! Tarsus Belediyesi burada bir Çanakkale Parkı
oluşturmuş. 275 Kg.lık mermiyi sırtında taşıyan Seyyid onbaşı da burada,Nusrat
Mayın gemisi de. Tophaneli Hakkı Bey
komutasında Çanakkale Savaşı’nın hiç şüphesiz bir büyük kahramanı daNusrat
MayınGemisi’dir. Aslının
Tarsus’ta, taklidinin Çanakkale’de olması kaderin bir cilvesi gibidir. Bir
gecede Boğaz’a onlarca mayın döşeyen Nusrat bugün altına döşenmiş olan ufak
havuzda, binalar arasında, denizden uzak bir yerdetek tük ziyaretçisini bekleye dursun
Çanakkaledeki kopyası hergün yüzlerce ziyaretçinin akınına uğruyor… Yine
de Nusratıjilet olmaktan kurtarma duyarlılığı
gösterdiği için Tarsus Belediyesi’ne şükran duymalıyız. TARSUS’UN
HEMEN YAKININDA GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER
ŞELALE Şelale,
Tarsus’un 3 km. kuzeyinde antik devirdeki adı Kidnos (Cydnos) olan, soğuk suyu
nedeniyle arapların Berdan adını verdiği nehir üzerinde. Romalılar
döneminde şelalenin bulunduğu alan nekropol olarak kullanılmış. İyi bir
yüzücüyseniz bugün şelalenin derinliklerinde suyun altında kalan mezarları
görebilirsiniz. Şelale
manzaralı lokantada dostlarlahem yemek
yemekhem de gezinin notlarını paylaşmak
üzere mola veriyoruz. Menü: Fındık lahmacun, acılı ezme, acı
ezmeli ekmek, Ali Nazik,humus,içli köfte, fellah köftesi gibi arap
etkisindeki ( Doğu ve Güney Doğu Anadolu benzeri) yerel yemeklerle sadecebuyöreye özgü sıkma (bir nevi dürüm)masaya dizilince kilo alma korkusunu bir tarafa bırakarak bir güzel
yemeğe başlıyoruz. Tüm bunların üstüne tatlı olaraktahin helva ile mamul ( kurabiye) ve limonata
eklenince masadan kalkmak zorlaşıyor. Söz
yemekten açılmışken: TARSUS’tane nereden alınır? nerede ne yenir? Humus- Kervan Humus, Tahin
Helva –Okyay Gıda San, Tarsus
fındık lahmacun-Bardakaltı lahmacun, Mamul-Meyan, Tarsus
baklavası-Keleşoğlu, Tarsus
cezeryesi-Görallar, Ziya Dede, Şekeroğlu, Boyan-Meyan, Yöre
yemekleri- Hakkı Usta Kent Lokantası, Anadolu Sofrası,
Sıkma-Adana Havaalanı yolu üzerindeki tüm çay
bahçelerinde.
Bu
arada masanın altında keyifli keyifli dolaşan bir köpek dikkatimi çekiyor.
Tarsuslu arkadaşlar iftiharla köpeğinbu
yörenin TürkPointeri olarak
adlandırılan meşhur avköpeği "Çatalburun"
olduğunu söylüyorlar. Çok
sevimli "Çatalburun" lar Tarsus’un başka bir zenginliği ama zenginlik
kelimelerde
takılı kalıyor, Zira koruma altına alınamadığı için sayıları gittikçe azalıyor. ESHAB-I KEYF(
YEDİ UYURLAR) MAĞARASI Tarsus’un
12.kmkuzeyinde efsanesiyle ünlü mağara.Öyküsü:
Tek tanrı inancına sahip yediHristiyan
kardeş zamanın putlara tapanDakyanus
adlı hükümdarından korunmak içinköpeklerini de yanlarına alarak bu
mağara sığınırlar ve yaklşık 300 yıllık uykularınadalarlar. İlk uyananYemliha olur. Yiyecek
almaya gittiğinde elindeki paranın geçerli olmadığını fark eder.
Yemliha
gördüğü yeni ortama ,yeni kıyafetlere vs. inanamaz . İnsanlar da onun
anlatıklarına. Artık Hristiyanlık iyice
yayılmıştır. Bu 7 kişi Hristiyanlığailk
inanlardan sayıldıklarından mağara
kutsal hale gelir.
Kuran-ı
Kerim’de Keyfsüresinde bu mağaradan söz
edilmesi, Hristiyanların yanı
sıra Müslümanların da buraya ilgisini artırmıştır. Yedi
Uyurların ismilerinin en altındaki köpekleri Kıtmir.
Mağara
Müslümanlar için de önem kazanınca Sultan Abdülaziz Eshab-ı Kehf’e 1837 debir cami yaptırır. Bugün mağarayıHristiyanlardan ziyadeMüslümanlarınziyaret ettiği söyleniyor.
JUSTİNİANUS
KÖPRÜSÜ (BAC KÖPRÜSÜ) Adana-Ankara
yolunun Tarsus girişinde bulunan bu üç gözlü köprü, Bizans İmparatoru
Justinianus tarafından inşa ettirilmiştir. Osmanlı
zamanında bu köprüden geçenlerden alınan paraya vergi anlamına gelen Bac
denildiği için Bac Köprüsü de deniliyor.
YENİCETREN İSTASYONU Churcill
, Türklere ilk kez 1915 de Çanakkale’deyenilir. İngiltere tarihinin bu en acımağlubiyeti onuişinden vemevkiinden eder. Aynı
Churchillyıllar sonra,Kahire Toplantısı öncesinde Tarsus
yakınındaki Yenice’ye 30
Ocak 1943tarihinde gelir veİnönü ile trendetoplantı yapar. Gelişinin
amacı, geçmişte savaştıklarıTürkleri bu
defa kendi saflarına alıp İkinci Dünya Savaşına sokmaktır. İkinci yenilgiyi de
burada alır. İsmet İnönü sunulanları yemez ve savaşa girmeyiz. Bu
toplantının yapıldığı tren şimdi Yenice İstasyonu dışında Vagon Müze olarak
sergileniyor. Biz geldiğimizde müze kapanmıştı, vagonun içine giremedik, Barış Parkı olarak
düzenlenmiş mekanı gezmekle yetindik. St. Paul yılı nedeniyle sizin de
yolunuzun Tarsus’a düşmesinidileyerek arkamda
zengin tarihini ,efsanelerini , Kleopatrayı, Ciceroyu, Lokman Hekimi, C.
Tütengili, diğer tüm iz bırakanları , yeni edindiğim dostlarımı ve dini
renkliliği ile bir zamanlar Romaya senatör gönderenAkdenizin güzel kenti Tarsus’u yeniden gelmek
üzere geride bırakarak trenleMersin’e
dönüyorum. Not:
Tarsus adıilk kez M.Ö iki bininci yılda Hitit
metinlerinde Tar-Şa (Uru Tar-Sa)
olarak geçer.
18
Nisan –26 Nisan 2008 Tarsus-Mersin gezi notlarım ve fotoğraflarımdan (Bedesten
ve Medrese Uğur Pişmanlık’a ait)derlenmiştir.