1942’nin
Temmuzu Bursa’ya hayat veren Uludağ ve bu dağın eteklerindeki kaplıcalı
otellerden Servinaz Otel.
Şu an
hâlâ hizmet veren bu oteli o yıllarda Bursa’nın köklü ailelerinden birine
mensup Emin Peynirci işletiyor. Otelin muhasebe işlerini ise ”Kâtip” lakaplı,
yirmi yaşlarında, tıp hayalleri kuran Galip Uzunca yürütüyor. Galip Uzunca o
temmuz gününü şöyle anlatıyor:
“Ben dayımın işlettiği otelde her zamanki
olağan işlerimi yapıyordum. Dışarıda bir fayton sesi işittim. Yanında üç
çocuğuyla bir hanım faytondan indi ve bana otelde boş oda bulunup bulunmadığını
sordu. Ben de var dedim. O kayıt için içeri girdiğinde bana dayımın
kayınvalidesi Şadiye (Gezerayak) Hanım’ı sordu ve onunla görüşmem lazım dedi.
Şadiye Hanım’la bu hanım akrabalarmış. Şadiye Hanım’a haber yolladık ve geldi,
iki kadın sarmaş dolaş öpüştüler. Meğer bu hanım meşhur Nâzım Hikmet’in eşi
Pirâye imiş. Daha bavullar odaya taşınır taşınmaz kapıda bir taksi durdu bir
jandarmayla kıvırcık saçlı, mavi gözlü, oldukça yakışıklı kırk yaşlarında bir
zât taksiden inerek bana’ Ben Nâzım Hikmet’ dedi. Katip olarak hüviyetlerini
kayıt ettikten sonra otelin 4 No’lu odasına girdiler.
On-on
beş dakika sonra iki sivil polis beni yazıhaneye çekerek Nâzım Hikmet’le siyasî
içerikli konuları konuşmamamı ve onunla fotoğraf çektirmememi önemle
tembihlediler.
Pirâye Ala ve çocuklar on beş gün kaldılar. Bu süre içinde Nâzım Hikmet, her sabah
saat dokuzda otele gelip bahçede Pirâye ve çocuklarla zaman geçirip saat beşte
giderdi. İşim gereği Nâzım’a ihtiyaçlarını sorar ve gerekli hizmeti sunmaya
çalışırdım. Bu münasebetle zaman zaman bazı konularda tartışırdık fakat ben
kuvvetli bir lise mezunu olmama rağmen onunla girdiğim fikir tartışmalarında
zayıf kalırdım.
1943 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp
Fakültesini kazandım yaz tatilinde dayımın yanında çalışmaya devam ediyordum. O
yaz, Pirâye Ala ve çocukları yine geldiler. Fakat dayım polisin
sıkıştırmalarından rahatsız olduğu için ona oda vermememi tembihlediğinden ben
de onları Servinaz Otel’in hemen karşısındaki Mahmudiye Oteli’ne (Şimdiki Küçük
Yıldız Otel) yerleştirdim. 1943’ten sonra ben de Şadiye Hanım’ın kızıyla
evlendim ve Pirâye Abla ile akraba olduk fakat sonraki yıllarda onların
ayrıldıklarını duydum onları o günden sonra hiç görmedim.”
1922
Bursa doğumlu olan Dr. Galip Uzunca 1949 yılında Tıp Fakültesi'ni bitirir ve
Nâzım’ın Bursa Hapishanesi’nde doktorluğunu yapan Bursa Verem Savaş Dispanseri’nin
kurucusu ve Demokrat Parti Bursa kurucuları içinde yer alan Dr. Neşati Üstel’in
stajyeri olur.
Dr. Galip Uzunca 1981 yılında Verem Savaş
Dispanseri’nin Başhekimi olur ve ardından 1985 yılında emekliğe ayrılır. Şu ana
kadar dokuz kitabı yayınlanmış ve çeşitli dergilerde yazıları çıkmış Dr. Galip
Uzunca halen Bursa Veremle Savaş Derneği Müdürü olarak görev yapmakta.
Dilerseniz sözü, onun Pirâye ve Nâzım’ı ilk
gördüğü gün onlar için yazdığı ‘Gönülden Nağmeler’ adlı kitabındaki ‘Nâzım’ın Pirâye’si şiirinden birkaç dizeyle
bitirelim:
Bin dokuz yüz kırk ili
yılı Temmuz ayında
Liseyi bitirdiğim
henüz gençlik çağımda
Servinaz Otelinde
sekreterlik yaparken
Dayımın yanında tıp
hayalleri kurarken
Üç çocuklu bir hanım
bana boş oda sordu
Garip bir tesadüf o
gün boş odalar boldu
Hemen yerleştirildi
bavullar bir odaya
Ve hanım başladı bana
sorular sormaya
Meşhur Nâzım
Hikmet’in eşi Pirâye imiş
Büyük bir heyecanla
eşini bekler imiş
Şadiye Hanım yok mu
diye sorunca bana
Ben de haber
gönderdim hemen geldi yanıma
…