Korku içinde yaşayan asla hür değildir!
HORATİUS
Korku
kültürü bir dünya
görüşü, yaşama bakış tarzı ve bir algılama zemini
oluşturmaktadır. Korku
güçlünün güçsüzü sindirerek
ezdiği bir yaşam biçimi ortaya koyup güvensizliği
beraberinde getirir…
Kimi insanlar karanlıktan,
ölümden, gelecekten, bazıları bencillikten, faşizmden, tecavüzden, şiddetten,
işkenceden, kimileri yükseklikten, işsiz kalmaktan, kimisi karanlıktan, kimiyse
cinsel kimliğin ortaya çıkışından korkuyor.
Bazı korkular
çocukluktan veya aileden genetik olarak gelirken bazılarıysa “toplumsal baskı” ile oluşuyor.
Sistemin çarklarının daha iyi dönmesi korkutarak sağlanıyor.
Egemen
anlayış, hakkını vermeme ve parayı kendi çıkarı için kullanma şeklinde
korkutmayı en iyi yol olarak kabul ediyor.
Para merkezciliğin toplumda yarattığı en önemli korku, geleceğin
belirsizliği ve işsizliktir.
Sosyal güvenlik, belli
kesimler için risklerin sonuçlarını ortadan kaldırarak ya da azaltarak yarınını
az çok ta olsa güvence altına alıyordu, çalışanları kaygıdan uzak tutuyordu.
Böylelikle insanların daha rasyonel, insana muhtaç ve savrulmasını
önlüyordu. Bu tür insan her an hakları
için başkaldırıya hazır yani kapitalizm için tehlikeli insandı. Sistemin bu
insanı yok etmesi gerekiyordu. Öyle de yapılmaktaydı. Sosyal güvenliği etkisiz
kılmak ve korkutma ile kaygılı insanı yaratmak aynı noktaya işaret eder. Mevcut
olan sistem kendisine güvenen insana karşıdır.
Egemen anlayış korku ve zora dayalılığı kabul etmekte…
Korku ve zorlama, verimliliğe
ve üretkenliğe yansır. İşsiz kalmak gelirden yoksun olmak korkusu onu boyun
eğmeye, koşulsuz kabule zorlamaktadır.
Yarışmanın olduğu yerde bir kazanan bir kaybeden bulunur…
Rekabet, serbest pazarcı
temel özelliği ile korkunun da kaynaklarından birini oluşturur. Rekabette,
kaybetme korkusu nedeniyle insan insanı tanımaz olur. Birisinin başarı hırsı ve
kazanma isteği bir başkasının kaybetmesini ve beraberinde yıkımını
getirir. Rekabet, insanlar arasında
kuşkunun, kıskançlığın, nefretin de temel sebebini oluşturarak, dayanışma
duygusu ile paylaşım isteğini de yok eder.
Günümüzde gazetelerin
üçüncü sayfalarına yansıyan olaylarla televizyon haberlerinin içeriğine iyi
bakınız. “Reyting”i arttıran olaylar dolaylı yoldan bir ölüm korkusunu her gün
insanların beyinlerine işleyerek yani korkuyu kullanarak topluma korku
aşılamamakta mıdır?
W. Shakespeare, “Korkmak” adlı şiirinde şöyle diyordu:
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için,
sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için…
Özgürlüklerimizi
kısıtladığının da bilincinde olarak yazıyı Goethe’nin güzel bir sözüyle, “korkacağımız tek şey korkunun kendisidir” diyerek
noktalayalım.